Dolar

42,7922

Euro

50,1335

Altın

5.964,54

Bist

11.341,90

Fitne ateşine odun taşımayalım

2 Saat Önce Güncellendi

2025-12-22 00:03:35

Yusuf Sarıkaya

Son günlerde hiç beklemediğim kimselerden ve oluşumlardan beklemediğim insanlara karşı haddini aşan tepkiler, yorumlar ve saldırılar görüyorum. İflah olmayan muhaliflerden bunlar beklenir. Ama öyleleri var ki, doğrusu içimizi acıtacak düzeyde. Bizde biraz böyle bir damar var maalesef. “Ya hep ya hiç” damarı diyebiliriz buna. Hâlbuki “bir kimseyi sınırsız sevme ki, eleştirmek gerektiğinde eleştirebilesin. Tamamen yerme ki, dost kalacak yan bulabilesin” ilkesi gibi ayet ve hadislerden neş'et eden düsturumuz olduğu halde.

Bu gün elli yaşına merdiven dayayanlar yarım asır öncesini fazla bilmezler. Yaşamamışlar çünkü. Ancak dinleyerek veya okuyarak öğrenebilirler. Bu da yaşayan gibi olmaz tabi. Otuz yaşındakiler ise neredeyse yirmi sekiz şubatta ne olduğunu bilmezler. Bu günlere nasıl geldiğimizi, nelerle mücadele ettiğimizi bilmezler.

Okulların halini, oturulacak sıra bulamadığı için 60 kişilik sınıflarda ayakta ders dinlemek zorunda kalan öğrencilerin sıkıntılarını, ders kitaplarının karaborsaya düştüğünü, sokak sokak kitap arayan anne babaları görmemişlerdir.

Başı örtülü annelerin asker oğullarının yemin törenlerine alınmadıklarını da bilmezler. Başörtüsü yasağı nedeniyle okullardan kovulanları hayal bile edemezler. Hatta bazı gençlerimiz bu mağdurların çocukları oldukları halde çekilen çilelerden habersiz yaşarlar. İslami duyarlık sergileyenlerin tepesine Demokles'in kılıcı gibi din düşmanlığı sanılan laiklik anlayışını diktiklerini de bilmezler.

Öğrenciler KYK yurtlarının yirmi otuz yıl öncesinde yeterli ve sadra şifa olmadıklarını bilmedikleri gibi faiziyle beraber göreve başladıktan sonra geri alınmak üzere burs verildiğini de bilmezler. Devlet memuru oldukları halde benim gibi bazı kimselerin dört ay maaş alamadıkları akıllarına gelmez bu neslin. Askerlik çağına gelenlerin birliklerine uçakla değil “sülüs” tabir edilen ve eşya taşımada kullanılan üçüncü sınıf vagonda iki ileri bir geri hareket eden kara tren ile gidildiğini duymamışlardır bile.

Terörle mücadele için yazılımı kendilerinde olan ve İsrail'den on/ on beş İHA satın alabildiğimizi, bozulduğunda İsrail'e göndermek zorunda olduğumuzu ve aylarca verilmediğini; mücadele ettiğimiz teröristlere hemen haber uçurulup bizlere boş dağları bombalattıklarını belki askerden gelen babaları hatıralarını anlatırken duymuşlardır.

Kısacası son yirmi yılda seksen yılın açıklarının nasıl kapatıldığını yaşları gereği bilmeseler de on bir ilin depremle nasıl yok olduğunu ve nasıl ayağa kaldırıldığını bazı art niyetliler gözlerini kapasalar ve bilmeseler de vicdan sahibi herkesin takdir ettiğini bilir ve görürler. Daha bilmedikleri çok şey var ama bu kadarıyla yetinelim.

Gelelim madalyonun öbür tarafına. Eğitim ile ilgili ciddi sorunlarımızın olduğunu hepimiz biliyor ve yapıcı öneri ve tekliflerimizi sunuyoruz. Ama eğitimin alt yapı sorunlarının çözüldüğünü de biliyoruz. Aile kurumuzun ciddi şekilde tahrip edildiğini de en üst düzeyde aile ile ilgili sorunların üzerine gidildiğini biliyoruz ve görüyoruz. Ancak ne yaparsak yapalım bu sorunun en büyük sorun olmaya devam ettiğini samimi dille haykırıyoruz. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Dair Şiddetin Önlenmesi Kanunu'nu yeniden masaya yatırın diyoruz. Bu kanundan sonra şiddet tırmandı mı, boşanma arttı mı, evlilik yaşı ertelendi mi, nüfusun yaşlanması ve en büyük tehlike meşru olmayan birliktelikler çoğaldı mı? Televizyonlarda fazla seyirci toplama aşkıyla en mahrem konuların ailelerin sofralarına servis edilmesinin bu olumsuzluklardaki payı nedir? Bunların cevabını ivedilikle ve samimiyetle yönetim kadrosunda olanların verilmesi gerekir. Ekonomik refaha kavuşan veya bu hususta eskiye göre epey mesafe alan toplumlarda bazı istenmeyen bozulmalar görülür. Mütref (doyumsuz ve şükürsüz) toplumlarda sosyal ve psikolojik yaralar olur. Ancak bunu daha az hasarla nasıl atlatırız planınız var mı? Bunları iktidara soralım.

Bu tespit ve eleştirileri yaparız. Siyasi ikbal uğruna ne bu hataları sümen altı yaparız ne de belden aşağı vururuz. Milletvekili seçilmek için mevcut iktidardan aday adayı olup sonra da tercih edilmeyince belden aşağı vurmayız. Bu duruma düşenleri görüyoruz. Ne oldu da çark ettiniz? Yapmayın bunu. Evet, eksik gedikleri konuşalım. Öneriler sunalım. Ama savrulmayalım. Olmadık yerlerde kendimizi bulmayalım. Farklı siyasi oluşum içinde de olsanız İslami duruşumuzu bozmayalım. Yukarıda söylediğim yaşanmışlıkları belirli yaştakiler bilmiyor. O günleri de unutmayalım. Unutturmayalım. Mahkeme sandalyelerinde terletilen büyüklerimizi unutmayalım. MG toplantılarında zamanın başbakanının içki koydurmadığı masalara zinde güçlerin nasıl içki koydurttuğunu belli yaş grubu bilmez bilenler bu günleri hatırlasın, hatırlatsın. Bilmeyenleri zehirlemeyelim.

Yanlışa yanlış diyelim ve iktidar sahiplerine yapıcı tenkitlerimizi bırakmayalım. Muktedir olanlar da kim kendi çıkarına çalışıyor, kim ülkemiz ve değerlerimiz için çalışıyor kılı kırk yarıp çürükleri temizlesin. Ama biz davada birliğimizi koruyalım. Güzel ülkemizin buna ihtiyacı var. Fitne ateşine odun taşımayalım. Araya nefis fitnesi girerse sahabenin bile bir birine kılıç çekmesine yol açtığını ehli bilir ve hatırladıkça içleri cız eder. Testiyi çatlatmayalım. Testi çatlarsa su sızdırır. Birikimler heba olur. Bir şey bütünü ile elde edilemiyorsa elde edilebilen kısmı da terkedilmez. Bunu unutmayalım. Hepimiz faniyiz. Geçip gideceğiz. Bütündeki doğruları, bütün içinde görülen yanlışlara kurban etmeyelim. “Ya hep ya hiç” diyenlerden olmayalım. Cennet mekân Abdulhamid Han'a düşmanlık besleyen ve Siyonist kâfirlerle bir olup iktidardan indirdikten kısa süre sonra pişmanlık duyan gafil Müslümanları unutmayalım.

Yusuf SARIKAYA/ Timeturk

Tüm Yazıları

SON VİDEO HABER

İsrail ordusu 16 yaşındaki genci infaz etti

Haber Ara