Dolar

42,6974

Euro

50,1366

Altın

5.910,08

Bist

11.311,31

Türkiye'siz Ada Olmaz

2 Ay Önce Güncellendi

2025-10-27 00:04:47

Şakir Kurter

19 Ekim sabahı, Lefkoşa'nın gökyüzünde süzülen bulutlar sadece mevsimin değil, aynı zamanda bir halkın kaderinin de değişimini müjdeliyordu. Sandıklardan %62'lik bir destekle çıkan Tufan Erhürman, sadece bir seçim zaferi değil, uzun süredir yol arayan Kıbrıs Türkü'nün iradesini temsil etti. Devir teslim töreninde sarf ettiği şu söz, yeni dönemin manifestosu niteliğindeydi:

“Kıbrıs Türk halkının eşit egemenliği, ister federasyon ister iki devlet desin, herkesin ortak paydasıdır.”

Bu cümle, Doğu Akdeniz'in çalkantılı sularında yıllardır yankılanan bir gerçeği yeniden gündeme taşıdı: Kıbrıs Türkü, bu adada özne olmadan hiçbir çözüm kalıcı olamaz. Ve bu özne, tarih boyunca olduğu gibi, gücünü Anadolu'nun sağlam omzundan alıyor.

Türkiye Varoluşun Teminatı

Erhürman'ın “Hiçbir Cumhurbaşkanı Türkiye ile istişare etmeden müzakere masasına oturmamıştır, benim dönemimde de bu değişmeyecek” ifadesi, diplomatik bir nezaketten çok, köklü bir tarihsel bilincin yansıması. Kıbrıs Türkü için Türkiye, sadece bir devlet değil; kimliğin, güvenliğin ve geleceğin dayanağıdır. 1974 Barış Harekâtı'ndan bu yana, her kritik eşikte Türkiye'nin desteği, adada bir gölge değil, bir sığınak oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Kuzey Kıbrıs'a kayıtsız kalmamız söz konusu olamaz, bunca yatırımı boşuna yapmadık” sözleri, bu derin bağın bir özeti. Girne'nin limanından bakıldığında görülen sadece Akdeniz'in mavisi değil; ufukta Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve manevi varlığı da parlıyor. Erhürman'ın “KKTC ile Türkiye arasındaki ilişki, sıradan iki devlet arasındaki bağlarla kıyaslanamaz” vurgusu, bu ilişkiyi bir protokolden öte, tarihsel bir kardeşlik bağı olarak tanımlıyor.

“Çözüm İçin Müzakere” Dönemi

Erhürman'ın “Müzakere olsun diye değil, çözüm olsun diye masaya oturacağız” sözü, geçmişin tıkanmış diplomasi masalarına bir meydan okuma. Rum tarafının statükoyu bir konfor alanı olarak gördüğü yıllar geride kalıyor. Artık Kıbrıs Türkü'nün kaybedecek vakti yok. Erhürman'ın şu cümlesi, yeni dönemin ruhunu yansıtıyor:

“Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliği pazarlık konusu edilemez.”

Bu, sadece bir diplomatik duruş değil, aynı zamanda bir halkın kimlik beyanı. Kıbrıs Türkü, uluslararası toplumun merhametine değil, kendi hakikatine güvenmek istiyor.

Ortak Bir Gelecek

Devir teslim töreninde Türkiye'yi temsil eden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın varlığı, sadece sembolik bir jest değil, aynı zamanda iki başkent arasındaki istişarenin yeni dönemde daha da kurumsallaşacağının işareti. Erhürman'ın iç siyasette “hukukun üstünlüğü”, “liyakat” ve “tarafsızlık” vurguları, KKTC'nin içten dışa bir yenilenme sürecine hazırlandığını gösteriyor. Çünkü bir devletin uluslararası alanda güçlü olabilmesi, içeride adaletle ayakta durmasına bağlıdır.

Erhürman, “çocuklara ve geleceğe vefa” derken, bir yandan da Kıbrıs Türkü'nü küresel arenada hak ettiği yere taşıma kararlılığını vurguluyor. Bu, Türkiye ile kol kola yürüyen, ancak kendi özgün kimliğini koruyan bir vizyon. Kısacası, Türkiye'siz bir Kıbrıs düşünülemez; ama Kıbrıs'sız bir Türkiye de eksik kalır. Bu, coğrafyanın değil, tarihin yazdığı bir gerçekliktir.

Doğu Akdeniz'in Stratejik Dengesi

Kıbrıs meselesi, yalnızca bir “ada sorunu” değil; hidrokarbon rezervlerinden enerji güvenliğine, AB ilişkilerinden Türk Devletleri Teşkilatı'na uzanan geniş bir jeopolitik satranç tahtası. Erhürman'ın “Kıbrıs Türkü, adanın iki eşit kurucu ortağından biridir” vurgusu, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki tezlerini tamamlayan bir duruş. Çünkü Kıbrıs Türkü'nün eşit egemenliği tanınmadan, bölgedeki hiçbir denklem adil bir çözüme ulaşamaz.

Yeni Bir Siyasi Nefes

Erhürman'ın hitabetindeki en çarpıcı yön, kullandığı üslup: Gerilim yerine güven, ayrışma yerine birleşme çağrısı. Hukukun üstünlüğü, liyakat ve tarafsızlık gibi ilkeler, sadece iç siyaset için değil, Türkiye-KKTC ilişkilerinin daha sağlam bir zemine oturması için de umut vadediyor. Bu, yıllardır kutuplaşmalarla yorulmuş ada siyasetine taze bir soluk getiriyor.

Yeni Bir Rüzgâr, Yeni Bir Ufuk

Tufan Erhürman'ın liderliği, ne hayali bir federasyon romantizminin ne de içe kapanık bir iki devlet söyleminin peşinde. Türkiye ile omuz omuza, eşitlik temelli ve çözüm odaklı bir diplomasi hedefliyor. Yeni dönemin en güçlü mesajı şu olabilir:

“Kıbrıs Türkü, Türkiye ile birlikte var oldukça, sadece ayakta kalmayacak; dünya sahnesinde hak ettiği saygınlığı da kazanacak.”

Çünkü bu adanın değişmez gerçeği şudur: Türkiye'siz bir Kıbrıs olmaz. Bu, bir slogandan öte, tarihsel bir zorunluluk ve geleceğe uzanan bir yol haritasıdır.

Şakir Kurter \ Timeturk

Tüm Yazıları

Haber Ara