Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

İmralı'ya Gitmek Gerekli mi?

1 Ay Önce Güncellendi

2025-11-10 00:05:23

Şakir Kurter

Türkiye, 2025'in sonbaharında, “Terörsüz Türkiye” hedefiyle kurulan TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun çalışmalarıyla yeni bir dönemeçte. Komisyonun İmralı Adası'na giderek PKK'nın kurucusu Abdullah Öcalan'la görüşme ihtimali, siyasi arenayı olduğu kadar kamu vicdanını da derinden sarsıyor. MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli'nin “Komisyon Öcalan'ı dinlesin” çağrısı, DEM Parti'nin ısrarlı talepleri ve TBMM Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş'un “Ziyarete komisyon karar verecek” açıklamalarıyla gündem, adeta bir fay hattına dönüşmüş durumda. Ancak sokaklardaki, şehit ailelerinin yüreklerindeki ve sosyal medyadaki yaygın kanaat kristal netliğinde: Bu komisyon, İmralı'ya gitmemeli. Gazeteci olarak yıllardır terörün yarattığı acıları, siyasi oyunları ve toplumsal kırılmaları takip eden biri olarak, bu satırları kaleme alırken elimdeki en güçlü argüman, milletin hafızası ve vicdanı. Çünkü bu ziyaret, sadece bir heyetin fiziki hareketi değil; yılların kanlı tarihini meşrulaştırmak, terörün gölgesini devletin en üst kurumuna taşımak anlamına gelir. Gelin, bu konuyu daha derinlemesine irdeleyelim: Neden gitmemeli, riskler neler, alternatifler var mı ve kamuoyu ne diyor?

Öncelikle, Abdullah Öcalan'ın kimliğini ve mirasını hatırlamak şart. “Bebek katili” olarak anılan Öcalan, 1978'de kurduğu PKK örgütüyle Türkiye'ye 40 yılı aşkın bir terör dalgası miras bıraktı. 1984'te başlayan silahlı eylemlerle binlerce sivil, asker, öğretmen ve bebek katledildi. Hatırlayın: 1993 Bingöl katliamında 33 silahsız erin infazı, 1994'te Başbağlar köyünde 33 sivilin öldürülmesi, 2015'te Suruç bombalaması ve Dağlıca'da kaybedilen onlarca yiğit… Bu liste uzar gider, resmi rakamlara göre 40 binden fazla can gitti. Öcalan, 1999'da yakalandıktan sonra ağırlaştırılmış müebbet hapisle İmralı'da tutuluyor, ancak PKK'nın ideolojik lideri olarak etkisi sürüyor. Şimdi, TBMM gibi egemenliğin simgesi bir kurumun temsilcilerinin, bu figürün karşısına oturması? Bu, terör örgütüne “siyasi muhatap” statüsü vermek demek. Geçmişte, 2013-2015 Çözüm Süreci'nde benzer adımlar atıldı: İmralı'yla görüşmeler, mektuplar, heyetler… Sonuç? PKK, şehirlere hendekler kazdı, roket stokladı ve yüzlerce şehit verildi. Süreç çöktü, terör yeniden alevlendi. Tarih, aynı hatayı tekrarlamanın bedelini ağır ödetir.

Güncel tartışmalara bakalım: Komisyonun kurulmasıyla birlikte, Sayın Bahçeli'nin önerisiyle Öcalan'ın “dinlenmesi” gündeme geldi. DEM Parti, doğrudan görüşmeyi savunurken, “Öcalan'ın görüşleri alınmalı, Demirtaş tahliye edilmeli” diyor. Sayın Kurtulmuş ise temkinli: “Provokasyonlara karşı uyanık olacağız, karar komisyona ait.” Ancak yüz yüze görüşme seçeneği, SEGBİS (görüntülü) gibi alternatiflerle yumuşatılmaya çalışılıyor. İktidar cephesinde ise karar anı yaklaşıyor; Sayın Erdoğan'ın sessizliği, dikkat çekici.. Peki, bu adım neden bir hata olur? Birincisi, meşruiyet sorunu: PKK, AB ve ABD tarafından terör örgütü olarak tanınıyor. Öcalan'la görüşmek, örgüte “barış ortağı” kisvesi giydirir, Kandil'deki uzantılarını motive eder. İkincisi, toplumsal yaralar: Şehit aileleri, gaziler ve terör mağdurları için bu, affedilemez bir hata olur. Düşünün, komisyon üyeleri İmralı'da otururken, dışarıda anneler evlatlarının mezarlarında ağlıyor. Üçüncüsü, siyasi risk: Komisyon içinde bile çatlaklar var; Yeniden Refah Partisi (YRP), Öcalan ile görüşülmesi halinde komisyondan çekilebileceğini açıkladı. DEM Parti'nin çağrıları ise süreci “Öcalan merkezli” kılmaya çalışıyor, ki bu, milli birlikten ziyade ayrılıkçı bir gündemi besler.

Kamuoyu ne diyor? Anketler çarpıcı: Bir araştırmaya göre, halkın yüzde 78'i Öcalan'ın süreçte siyasi aktör olmasını yanlış buluyor; komisyonun İmralı'ya gitmesini destekleyenler ise sadece yüzde 22. Sosyal Medya platformlarında dolaşan yorumlar da benzer: “Komisyon gitmesin, bu bir tuzak!” diye haykıran binlerce kullanıcı, milliyetçi bir koro oluşturuyor. Sosyal medya, şehit yakınlarının sesini yükseltiyor; “Teröristbaşıyla görüşmek, vatan hainliği” gibi etiketler trending oluyor. Bu kanaat, sadece muhafazakar kesimde değil, geniş bir yelpazede yankı buluyor. Zira terör, partiler üstü bir yara; 2025'te bile, 40 yıllık acılar tazeliğini koruyor.

Peki, alternatif yok mu? Elbette var. Komisyon, Öcalan'ın “fikirlerini” almak istiyorsa, SEGBİS üzerinden görüntülü dinleme, mektupla iletişim veya avukatlar aracılığıyla mesajlaşma yeterli. Bu yöntemler, fiziki ziyareti gereksiz kılar, devletin onurunu korur ve provokasyon riskini minimize eder. Üstelik, komisyonun asıl odaklanması gerekenler bunlar değil: Terörün kök nedenleri, sınır güvenliği, istihbarat reformu ve toplumsal entegrasyon. İmralı ziyareti, bunları gölgede bırakır, süreci baltalar.

Ez cümle,, bu komisyon kardeşlik ve demokrasi için kuruldu; ama kardeşlik, terörün mimarıyla masaya oturarak değil, onun mirasını silerek inşa edilir. Gitmeyin İmralı'ya. Milletin vicdanını, şehitlerin ruhunu, tarihsel dersleri hiçe saymayın. Terörsüz Türkiye, Öcalan'ın gölgesinde değil, devletin iradesi ve halkın birliğiyle doğar. Aksi takdirde, yarınki manşetler “ileriye mi adım attık, yoksa geriye mi?” diye sorarken, cevap geriye olur., Çünkü, bu yol, çıkmaz bir sokak ve yeni acılara kapı aralar. Siyasetçiler, kararınızı verirken unutmayın: Tarih, unutmaz unutturmaz..

Şakir Kurter \ Timeturk

Tüm Yazıları

Haber Ara