Dolar

42,5232

Euro

49,5945

Altın

5.765,00

Bist

10.918,51

Ahlâk ve Çarşının Nabzı

3 Ay Önce Güncellendi

2025-09-22 16:59:06

Şakir Kurter

Bizde “ahlâk” denildiğinde çoğu insanın zihninde yalnızca mahremiyetle ilgili sınırlı bir alan belirir. Oysa ahlâk, insanın hayatla kurduğu ilişkinin her zerresini içine alır. Sofradan siyasete, ticaretten komşuluğa kadar uzanan geniş bir haritadan söz ediyoruz. Bir başka deyişle, ahlâk dediğimiz şey yalnızca yatak odasında değil, çarşıda, pazarda, üretim tezgâhında, devlet dairesinde, hatta günlük bir sohbetin tonunda bile karşımıza çıkar.

Şeffaflık, dürüstlük, ölçülülük, hakkaniyet… Bunlar ahlâkın taşlarını oluşturur. Ama görünmez oldukları için çoğu zaman gündemimize düşmezler. Oysa bugün yaşadığımız ekonomik sıkışmanın, siyasî gerilimlerin ve toplumsal çözülmelerin ardında, en az rakamlar kadar bu görünmeyen taşların çatırdaması da var.

Ve işin ilginç tarafı, bütün bu tartışmayı ekmek üzerinden bile görebiliyoruz. Çünkü ekmek, yalnızca mideyi değil, vicdanı da doyuran bir gıdadır. Rızka dokunduğunuzda aslında toplumun mayasına dokunmuş olursunuz.

Ahîliğin Terazisi, Kapitalizmin Oyunu

İslâm medeniyetinin en güçlü damarlarından biri ticaret ahlâkıydı. Peygamber Efendimiz'in (sav) “Doğru sözlü ve güvenilir tüccar, peygamberlerle, sıddıklarla ve şehitlerle beraberdir” sözünün derinliği buradadır. Osmanlı'da Ahî teşkilatları çarşıya pazara bir nizam getirir, ölçü ve kaliteyi standartlaştırırdı. Gramajla oynayan, kaliteden çalan, haksız fiyat koyan esnafın pabucu dama atılır, yani toplumun güvenini kaybeden meslekten men edilirdi.

Bugün geldiğimiz noktada ise kapitalist mantığın baskısıyla ahlâk terazisi bozulmuş durumda. Kâr marjı, piyasa dengesi, maliyet hesabı… Bunlar işin gerçeği olabilir. Ama mesele şu ki, bu hesapların içine vicdan terazisi koyulmadığında, bütün toplumun güven duygusu sarsılıyor.

Sessiz Zammın Psikolojisi

Balıksesir'de, Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de aynı oyunu görüyoruz. Önce ekmeğin gramajı yükseltiliyor, fiyat da artıyor. Vatandaş “ekmek büyüdü” algısıyla zam yutkunuyor. Bir süre sonra gramaj sessizce düşüyor, ama fiyat aynı kalıyor. Böylece kilo bazında ekmek pahalı hale geliyor.

İktisat literatürü buna enflasyon diyebilir. Ama sokaktaki vatandaşın kitabında bunun adı “kandırılmak”tır. Çünkü insan fırına girdiğinde fiyatın aynı kaldığını görür, ama ekmeğin küçüldüğünü çoğu zaman fark etmez. Fark ettiğinde ise, mesele sadece ekmeğin gramı değil, kendi değersizleşme hissidir. “Aldatılıyorum” duygusu, toplumun güven damarlarını keser.

Sofranın Dengesizliği, Toplumun Çatlakları

Ekmek gramıyla oynandığında iş sadece cüzdanda kalmaz; sofrada da bozulma başlar. Orta ve alt gelirli aileler ekmeği tartarak değil, adetle alır: “İki ekmek, üç ekmek…” Gramaj değiştiğinde bu düzen dağılır. Büyük ekmek alınca fazlası bayatlar, israf olur. Küçük ekmek alınca karın doymaz, aile bütçesi zorlanır.

Bu küçük görünen değişim, sağlıktan aile içi dengelere kadar uzanan bir zinciri bozar. Fazla kalori, eksik beslenme, yetersiz doyum… İşte toplumun görünmez çatlakları böyle başlar.

Devletin Ahlâkı da Sorgulanır

Meseleyi sadece fırıncıların açgözlülüğüne bağlamak kolaydır. Ama unutmayalım: Bu oyun resmî kurumların gözü önünde oynanıyor. Hatta çoğu zaman onların onayıyla… Devletin varlık sebebi vatandaşın güvenini korumaktır. Eğer vatandaşın gözü önünde gramaj oyunları oynanıyor ve buna göz yumuluyorsa, mesele ekonomik olmaktan çıkar, ahlâkî bir krize dönüşür. Çünkü devlet, toplumsal vicdanın en büyük kefilidir. Kefilin eli kayarsa, güven tamamen yıkılır.

Sessiz Kitleler ve Çarpık Çelişki

Şimdi soralım: Biz tüketiciler neden bu oyuna ses çıkarmıyoruz? Kendi soframızdaki ekmek küçülürken neden sadece homurdanıp susuyoruz? Enflasyonu dilimize pelesenk ediyoruz ama iş kendi evimize, kendi lokmamıza gelince suskunlaşıyoruz.

Yöneticiler halkın tepkisinden korkuyor, ama aynı halkı kandırmayı sakıncasız görüyor. Bu çelişkiyi aşmadan hiçbir sorun çözülemez. Ne kurumlar ne toplum bu özelestiriden kaçamaz.

Ekmeğin Mayası, Toplumun Mayası

Unutmayalım: Ekmeğin mayasına katılan her niyet, toplumun mayasını da belirler. Eğer ekmeğe dürüstlük katılırsa, toplumda güven büyür. Eğer ekmeğe hile karışırsa, toplumun istikrarı kaybolur.

Tarih bize defalarca gösterdi: Ahlâkını yitiren toplumlar, ekonomik olarak güçlü görünseler bile çökmeye mahkûmdur. Kur'ân'ın uyarısı açıktır: “Yüz çeviren helâk edilir, yerlerine başka bir topluluk getirilir” (Muhammed, 47/38).

Ahîlik geleneğinde pabucu dama atılan esnaf toplum vicdanında mahkûm olurdu. Biz ise bu mirası tersyüz ederek yaşıyoruz. Belki de bugün pabucu dama atılacak olan, bizzat toplumumuzun kendisi… Çünkü rızka dokunmak, Sünnetullah'a dokunmaktır. Ve Sünnetullah değişmez.

Çarşıdan Eve, Evden Topluma

Evet, mesele sadece ekmek değil. Çarşıda oynanan oyun, sofraya yansıyor; sofrada doğan huzursuzluk topluma taşınıyor. Güven duygusu kaybolduğunda, hiçbir ekonomik model, hiçbir siyasi düzen bu toplumu ayakta tutamaz.

Şimdi kendimize şu soruyu sormanın tam zamanı:

Ekmeği küçülen, güveni eksilen, mayası bozulan bir toplumun yarını sağlam kalabilir mi?

Şakir Kurter \ Timeturk

Tüm Yazıları

SON VİDEO HABER

Mevsim normalleri değişti, ayılar hâlâ uyanık

Haber Ara