Dolar

42,5629

Euro

49,6746

Altın

5.772,76

Bist

11.007,37

Merkez Bankalarının 'Sessiz Mühendisliği': Parasal aktarım mekanizması nasıl işler?

57 Dakika Önce Güncellendi

2025-12-08 08:54:16

Dr. Murat Ergüven

“Piyasalar, Fed Başkanı'nın her cümlesini, TCMB'nin her faiz kararını neredeyse nefes almadan takip ediyor. Peki Ankara'da ya da Washington'da bir mikrofonun önünde söylenen birkaç kelime, ya da politika faizindeki küçük bir ayarlama, sadece fabrikaları değil, sizin yeni bir eve yatırım yapma hayalinizi, işvereninizin bu sene zam yapma kararını veya bir öğrencinin kredi kartı borcunun maliyetini nasıl belirliyor?

Modern merkez bankalarının asli görevi, ekonomide genel istikrarı sağlamak ve fiyatların kontrol altında tutulmasını temin etmektir. Ancak bu hedeflere “bir düğmeye basarak” ulaşmak mümkün değildir; enflasyon tek bir komutla düşmez, büyüme bir anda ayarlanmaz. Bu nedenle merkez bankaları politika faizi başta olmak üzere çeşitli araçlara başvurur.

Peki, faizdeki bir değişim reel ekonomiyi nasıl etkiler? Finans dünyası ve politika yapıcılar için hayati önem taşıyan bu sorunun cevabı, merkez bankacılığının belki de en güçlü ama en az konuşulan yönü olan Parasal Aktarım Mekanizmasında gizli.

Basitçe ifade etmek gerekirse, bu mekanizma merkez bankasının aldığı faiz veya likidite kararlarının finansal piyasalar, kredi koşulları, döviz kuru, beklentiler ve varlık fiyatları üzerinden reel ekonomiye ulaştığı görünmez iletim hattıdır.

Politika kararlarının “soğuk rakamlardan” çıkıp “sıcak ekonomiye” dönüştüğü bu süreç sihirli değil, bilimsel bir işleyiştir. Merkez bankasının attığı taşın, piyasa denizinde oluşturduğu dalgaların kıyıya —yani reel sektöre— nasıl vurduğunu anlatan ince ayarlı bir mühendisliktir.

Bir Komut İle Binlerce Etki: Peki Bu Süreç Nasıl İşler?

Düşünün ki, TCMB enflasyonla mücadele için politika faizini yükseltme kararı aldı. Bu, sadece bir sayının değişimi değil, dev bir dominonun ilk taşını itmektir.

Merkez Bankası'nın belirlediği faiz oranları; piyasa faizlerini, kredi iştahını, döviz kurlarını ve varlık fiyatlarını etkileyerek zincirleme bir reaksiyon başlatır. Bu süreç, faiz kararının sadece bankalar arasında kalmayıp; tüketim, yatırım, istihdam ve nihayetinde enflasyon üzerinde belirleyici olmasını sağlar ve üç ana dalga halinde yayılır:

  1. İlk Dalga: Finansal Piyasalar Çalkalanır

Karar açıklandığı an, tahvil faizleri hareketlenir. Bankaların birbirlerinden borçlanma maliyetleri artar. Yabancı yatırımcı için yerel para birimi (TL) cazip hale gelirken döviz kurları üzerinde baskı oluşur. Borsa, artan kredi maliyetleri nedeniyle şirket kârlarının düşeceği endişesiyle tepki verir. Bu, mekanizmanın en hızlı ve en görünür yüzüdür.

  1. İkinci Dalga: Kredi Kanalları Daralır

Bu dalga ekonominin can damarını ilgilendirir. Artan maliyetler bankalara ulaştığında, “kredi kanalı” devreye girer. Bankalar hem daha pahalıya fon buldukları hem de risk algısı yükseldiği için kredi musluklarını kısar. Artan faizler sadece bir maliyet değil; aynı zamanda banka yöneticisinin o gün bir KOBİ'ye “Hayır” deme gerekçesi haline gelir. Yükselen faizlerle birlikte kredi maliyetleri arttığı için hem firmalar hem tüketiciler kararlarını erteler. Yeni fabrika yatırımları, konut veya otomobil alma planları geriye bırakılır. Kredi kanalı, ekonominin can damarıdır ve burada tıkanıklık yavaş yavaş hissedilir.

  1. Üçüncü ve Kritik Dalga: Reel Ekonomi Hisseder

Fabrikalarda siparişler azalır, üretim yavaşlar. İnşaat ve imalat sektörü frene basar. Toplam talep düştüğünde, fiyat artış hızı (enflasyon) da dizginlenmeye başlar. Ancak bu aynı zamanda ekonomik büyümenin de yavaşlaması anlamına gelir. İşte merkez bankasının “ince ayar” ustalığı buradadır. Enflasyonu düşürürken ekonomiyi resesyona (derin bir durgunluğa) sürüklememek.

Güç, Kanalların Çeşitliliğinde Yatar

Merkez Bankası bir politika kararı aldığında, ekonominin farklı katmanlarında eş zamanlı ve birbirini besleyen bir dizi etki oluşur. Parasal aktarım mekanizmasının gücü de zaten bu çok kanallı işleyişten gelir; süreç tek bir hattın değil, birbirini tamamlayan beş ana kanalın ortak çalışmasının ürünüdür.

  • Faiz Kanalı:

Bu kanal mekanizmanın en doğrudan ve en hızlı tepkisini veren hattıdır. Politika faizindeki her değişim, önce piyasa faizlerini, ardından tasarruf ve tüketim davranışlarını etkiler. Faiz yükseldiğinde borçlanma maliyetleri artar ve talep soğumaya başlar; faiz düştüğünde ise finansman koşulları gevşer, tüketim ve yatırım eğilimleri güçlenir. Dolayısıyla faiz, ekonominin nabzını doğrudan etkileyen temel ayar düğmesidir.

  • Kredi Kanalı:

Aktarım mekanizmasının en hassas ve davranışsal yönünü temsil eder. Bankaların risk algısı, sermaye yapısı ve piyasa konjonktürüne verdikleri tepkiler bu kanalda belirleyicidir. Faizlerin yükselmesi, bankaların fonlama maliyetlerini artırarak kredi arzını daraltır; bu durum firmaların borçlanma kapasitesini zayıflatır ve yatırımların ertelenmesine yol açar. Böylece ekonomik aktivite yavaşlar.

  • Döviz Kuru Kanalı:

Dışa açık ve sermaye hareketlerine duyarlı ülkelerde para politikasının en hızlı ve en görünür etkisi bu kanalda ortaya çıkar. Faiz artışı yerel para birimini cazip kılarak teorik olarak kuru istikrara kavuşturur; bu durum ithalat maliyetlerini aşağı çekip enflasyonist baskıları hafifletir. Ancak kurdaki bu istikrar, ihracatçı açısından döviz gelirlerinin azalmasına yol açar ve rekabet gücünü zayıflatabilir. Faiz kararları döviz kurunu, kur ise ithalat ve ihracat maliyetlerini doğrudan etkileyerek enflasyon üzerinde belirleyici olur. Dolayısıyla döviz kuru kanalı hem avantajları hem de dezavantajları olan çift yönlü bir iletim hattıdır.

  • Varlık Fiyatları Kanalı:

Bu ekonominin ‘özgüven termometresi'dir. Para politikası finansal varlıkların fiyatlarını—borsa, tahvil ve konut fiyatlarını doğrudan etkiler. Konutunun veya hisse senedinin değerlendiğini gören bir vatandaş (hane halkı), kendini daha zengin hisseder ve daha kolay harcama yapar. Bu algı, sokağa yansıyan en hızlı tüketim dalgasını oluşturma kapasitesine sahiptir.

  • Beklentiler Kanalı:

En soyut ama en etkili iletim mekanizması budur; Merkez Bankası'nın “sözlü müdahale” gücü tam olarak burada ortaya çıkar. Piyasayı ikna ettiğinde, firma sahibi yarınki enflasyonu değil, Merkez'in kararlılığını fiyatlar. Bankanın iletişim dili, kararlılığı ve piyasalara verdiği yön, ekonomik aktörlerin yarına ilişkin beklentilerini yeniden biçimlendirir. Enflasyonun düşeceğine inanan bir piyasa, fiyatlama davranışlarını doğal olarak daha ılımlı bir zemine çeker. “Enflasyonla kararlılıkla mücadele edeceğiz” mesajı, fiyatları geleceğe endekslemeyi bırakan firmaların ve çalışanların davranışlarını dönüştürür. Nitekim ABD Merkez Bankası'nın (Fed) tarihindeki birçok başarı, bu kanalı ustalıkla yöneterek piyasayı ikna edebilmesine dayanır.

Türkiye Denklemi: Zorluklar ve Fırsatlar

Enflasyonu kontrol altına almak ve finansal krizlerin etkisini azaltmak için kullanılan parasal aktarım mekanizması, makroekonomik istikrarın sigortasıdır. Ancak Türkiye'de bu mekanizmayı işletmek, geleneksel ekonomi kitaplarına sığmayan bir ustalık gerektiriyor. Yüksek ve yapışkan enflasyon, kronik dolarizasyon ve zaman zaman derinleşen kur–faiz–enflasyon sarmalı, merkez bankası sinyallerinin piyasaya tam olarak iletilmesini zorlaştırabiliyor.

Bu nedenle TCMB'nin son dönemde üstlendiği en kritik misyon; yalnızca politika faizi üzerinden değil, nicel sıkılaştırma, seçici kredi uygulamaları ve kararlı bir beklenti yönetimi ile tıkanan hatları tek tek açmak, mekanizmanın güvenilirliğini yeniden tesis etmektir.

Sessiz Bir Mühendislik

Parasal aktarım mekanizması, ekonominin sessiz ama en etkili mühendisliğidir. Onu doğru okumak; bugün alınan bir faiz kararının önümüzdeki 18 ayda işsizlikten döviz kuruna, hanelerin alım gücünden şirketlerin yatırım iştahına kadar birçok değişkeni nasıl şekillendireceğini anlamak demektir.

Modern ekonomilerde bu mekanizma, fiyat istikrarının sağlanması ve ani ekonomik dalgalanmaların kontrol altına alınması açısından kritik bir rol oynar.

Unutulmamalıdır ki en doğru politika bile bu mekanizmaya sağlıklı biçimde aktarılmıyorsa sonuç üretmez. TCMB'nin attığı her adımın nihai hedefi; o görünmez suyun tarlaya ulaştığından emin olmaktır. Çünkü modern ekonomideki huzur ve istikrar, Ankara'daki bir karar masası ile soframızdaki ekmeğin fiyatı arasındaki o sessiz ve bilimsel bağda gizlidir.

Dr. Murat Ergüven \ Timeturk

Tüm Yazıları

SON VİDEO HABER

Sivas'ta cezaevi nakil aracı devrildi; Valilikten açıklama

Haber Ara