Merhaba Değerli TIMETURK Okurları,
Ekonomi, finans ve sosyal araştırmaların yanı sıra, toplumun gündemini şekillendiren güncel gelişmeler başta olmak üzere çeşitli konulardaki bu ilk makalemle sizlerle buluşmanın heyecanını yaşıyorum.
Uzun yıllara dayanan iş tecrübem ve akademik çalışmalarımın ışığında, ekonomik gelişmelerin derinlemesine analizini ve bunların sosyal etkilerini yorumlamak üzere bu sayfalarda yer alacağım. Amacım; karmaşık ekonomik dinamikleri anlaşılır kılmak, finansal kararların toplumsal yansımalarını tartışmak ve Türkiye'nin ekonomik geleceğine katkı sunacak perspektifler geliştirmektir.
Bu ilk yazımda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) Temmuz 2025 tarihli faiz indirimi kararını, büyüme–enflasyon ikilemi, döviz kuru oynaklığı, makroihtiyati tedbirler ve para politikası iletişimi bağlamında çok boyutlu bir bakış açısıyla değerlendireceğim. Kararın iç ve dış dengeler üzerindeki etkilerini, fırsat ve risklerini ele alarak; sürdürülebilir makroekonomik istikrar için olası yol haritalarını sizlerle paylaşacağım.
Bu paylaşımın sizler için faydalı ve düşündürücü olmasını diliyorum.
Haydi Bismillah…
FAİZ İNDİRİMİ ETRAFINDA ŞEKİLLENEN DENGE ARAYIŞI
TCMB'nin Temmuz 2025 Kararının Çok Boyutlu Analizi
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 24 Temmuz 2025 tarihinde politika faizini %46'dan %43'e indirerek önemli bir para politikası hamlesi gerçekleştirdi. Bu makalemde, kararın gerekçelerini, iç ve dış ekonomik etkilerini, makroekonomik dengeler üzerindeki yansımalarını ve olası risklerini kapsamlı bir biçimde değerlendireceğim. Özellikle büyüme-enflasyon ikilemi, döviz kuru oynaklığı, makroihtiyati tedbirler ve para politikası iletişimi bağlamında analiz edilen karar, Türkiye ekonomisinin mevcut kırılganlıkları ve küresel belirsizlikler ışığında yorumlayacağım. Sonuç bölümünde ise, söz konusu faiz indiriminin ekonomiye sağlayacağı potansiyel katkılar ile riskler detaylandırılarak, sürdürülebilir makroekonomik istikrar için öneriler sunacağım.
Türkiye ekonomisi, son yıllarda küresel ekonomik dalgalanmalara, yüksek enflasyona ve iç talepteki dalgalanmalara karşı karmaşık bir kırılganlık profili geliştirmiştir. Bu zorlu konjonktürde, TCMB'nin para politikası kararları ekonomik aktörler ve piyasa katılımcıları tarafından yakından izlenmektedir. 24 Temmuz 2025'te alınan 300 baz puanlık faiz indirimi, sadece teknik bir parasal gevşeme değil; büyüme, fiyat istikrarı ve finansal denge arasındaki hassas dengenin yeniden kurulmasına yönelik stratejik bir adımdır.
Bu bağlamda, söz konusu faiz indirimi kararı; küresel ve yerel ekonomik gelişmelerle ilişkisi, enflasyon beklentileri üzerindeki etkileri, makroihtiyati düzenlemelerle uyumu ve piyasa algısı açısından çok boyutlu olarak ele alınacaktır.
- Küresel Ekonomik Görünüm ve Türkiye Üzerindeki Etkileri
2025 yılında küresel büyüme beklentilerinin %2 civarında sınırlı bir iyileşmeye işaret etmesi, gelişmekte olan ülkelerin kırılganlıklarının artmasına neden olmakta. Jeopolitik belirsizlikler, enerji piyasalarındaki oynaklık ve Avrupa Birliği'nin karbon sınır vergisi gibi yapısal politikaları, Türkiye'nin dış ekonomik koşullarını zorlaştırıyor.
Türkiye için bu zorlu dış konjonktür, para politikası kararlarında risk yönetimini ve stratejik denge arayışını kaçınılmaz hâle getiriyor. Özellikle Brent petrol fiyatlarındaki iniş çıkışlar, enerji maliyetleri ve döviz kuru oynaklığı, Türkiye ekonomisinin kırılganlık profilini şekillendirmektedir.
- İç Talepteki Yavaşlama ve Büyüme Baskıları
2025 yılı ikinci çeyrek verileri, iç talepte belirgin bir yavaşlama olduğunu ortaya koymaktadır. Sanayi üretimi yatay seyrederken, kapasite kullanım oranlarında ve istihdamda düşüşler yaşanmıştır. Perakende satışlar ve kredi kartı harcamalarındaki ivme kaybı, özel tüketim talebinin zayıfladığına işaret etmektedir. Konut ve taşıt kredilerindeki daralma da bu yavaşlamayı destekleyen önemli göstergelerdir.
Bu tabloda, TCMB'nin faiz indirimi kararı, ekonomik aktiviteyi canlandırmaya yönelik ölçülü ve ihtiyatlı bir hamle olarak anlaşılmalıdır. Kısa vadede parasal gevşemenin reel sektör üzerindeki destekleyici etkisi beklenmektedir, ancak bu adımın enflasyon ve kur baskılarını artırma riski de göz önünde bulundurulmalıdır.
- Enflasyon Dinamikleri ve Fiyatlama Davranışları
Haziran 2025 itibarıyla TÜFE %35,05 olarak kaydedilmiştir. Her ne kadar bu, dezenflasyon sürecine işaret eden olumlu bir gelişme gibi görünse de hizmet sektöründeki fiyat yapışkanlığı, kira ve ulaştırma gibi kalemlerdeki yüksek fiyat artışları sürecin kalıcı olmasını zorlaştırmaktadır.
ENAG gibi bağımsız araştırmalar ise yıllık enflasyonun %50'nin üzerinde olabileceğine dikkat çekmektedir. Bu farklı ölçümler, fiyatlama davranışlarının kırılmasının ve beklentilerin etkin şekilde yönetilmesinin gerekliliğini göstermektedir.
TCMB'nin “enflasyonda belirgin ve kalıcı bozulma olursa tüm araçların devreye alınacağı” taahhüdü, fiyat istikrarı hedefine bağlılığın önemli bir göstergesidir. Ancak geçmişte yaşanan güven erozyonu, bu söylemlerin uygulamadaki kararlılıkla desteklenmesini zorunlu kılmaktadır.
- Faiz İndirimi Kararının Anatomisi ve Stratejik Kapsamı
24 Temmuz 2025 PPK toplantısında politika faizi 300 baz puan indirilerek %46'dan %43'e çekilmiştir. Gecelik borç verme faizi %46, borçlanma faizi ise %41,5 olarak korunmuş ve faiz koridoru genişletilmiştir.
Bu karar, agresif bir gevşeme değil; kontrollü ve veri odaklı bir esneklik olarak tasarlanmıştır. İç talep zayıflığı, sanayi üretimindeki durağanlık, kredi büyümesindeki yavaşlama kararın temel gerekçeleri arasında yer almaktadır.
Ancak faiz indiriminin enflasyon ve döviz kuru üzerinde meydana getirebileceği riskler dikkatle izlenmelidir. Pozitif reel faiz seviyelerinin korunması, dolarizasyon eğilimlerinin önlenmesi ve makroekonomik istikrarın sağlanması, kararın başarısını belirleyecek kritik unsurlardır.
- Makroihtiyati Tedbirler ve TL'nin Finansal Sistemdeki Rolü
TCMB, TL'ye geçişi hızlandırmak ve kur geçişkenliğini azaltmak amacıyla makroihtiyati politikaları etkin biçimde kullanmaktadır.
Bu kapsamda:
- Kur Korumalı Mevduat zorunlu karşılık oranı %33'ten %40'a yükseltilmiştir.
- TL mevduatlarda faiz alt sınırı %50'den %40'a çekilerek bankaların esnekliği artırılmıştır.
- Bankalar için TL mevduat payı hedefi %60-65 aralığına çıkarılmıştır.
Ancak makroihtiyati tedbirlerin başarısı, sadece teknik uygulamaya değil; piyasa güveni, para politikası iletişimi ve öngörülebilirliğe bağlıdır. TL varlıklarının yatırımcılar için cazip hale gelmesi, reel getiri sunması ve güçlü iletişim stratejileri ile desteklenmesi zorunludur.
- Döviz Kuru Oynaklığı ve Dış Denge Sorunları
Türkiye ekonomisi, yüksek ithalat bağımlılığı ve dış finansman ihtiyacı nedeniyle döviz kuru dalgalanmalarına karşı hassastır. 2025'in ikinci çeyreğinde döviz kuru oynaklığı yüksek seviyelerde seyretmekte, 1 aylık oynaklık %9,1, 12 aylık oynaklık ise %19,8 civarındadır.
CDS priminin 282 baz puana gerilemesi ve rezervlerin 168,6 milyar dolara yükselmesi olumlu gelişmeler olarak değerlendirilse de dış dengedeki kırılganlık devam etmektedir. Özellikle Avrupa Birliği'nin karbon sınır vergisi (CBAM) uygulaması, Türkiye ihracatının yapısal dönüşümünü zorunlu kılmaktadır.
Bu nedenle, sürdürülebilir dış denge için sadece kısa vadeli tedbirler değil, uzun vadeli yeşil dönüşüm ve yüksek katma değerli üretim stratejileri belirleyici olacaktır.
- Para Politikası İletişimi ve Beklenti Yönetimi
Para politikası etkinliği, sadece teknik kararların alınması ile değil; bu kararların piyasa ve toplum nezdinde doğru şekilde anlatılmasıyla mümkün olmaktadır. TCMB'nin para politikası iletişiminde şeffaflık, öngörülebilirlik ve güvenilirlik kritik öneme sahiptir.
TCMB Piyasa Katılımcıları Anketi'nde 2025 sonu enflasyon beklentisi %29,7'ye gerilemiş görünmekle beraber, reel sektör ve hane halkı beklentileri hâlâ yüksek (%40-50 bandında) seyretmektedir. Bu kopukluk, merkez bankasının kredibilite ve beklenti yönetiminde karşılaştığı zorlukları ortaya koymaktadır.
Etkili iletişim stratejileri, sadece teknik jargon kullanmaktan kaçınılarak sade ve anlaşılır mesajların verilmesini; piyasa ile sürekli ve açık diyalogun kurulmasını gerektirmektedir.
Sonuç olarak, TCMB'nin Temmuz 2025 faiz indirimi kararı, büyüme ve fiyat istikrarı hedefleri arasında hassas bir denge arayışının ifadesidir. Karar, iç talepteki yavaşlamaya karşı ihtiyatlı bir destek sunmayı amaçlarken, enflasyon ve döviz kuru riskleri de dikkatle gözetilmektedir.
Kararın başarıya ulaşması, disiplinli para politikası uygulaması, makroihtiyati tedbirlerle koordinasyon, güçlü iletişim ve piyasa güveninin tesis edilmesiyle mümkün olacaktır.
Türkiye ekonomisinin karşı karşıya olduğu yapısal sorunlar, sadece kısa vadeli faiz kararları ile çözülemez. Uzun vadede, sürdürülebilir büyüme için yapısal reformlar, finansal sistemin güçlendirilmesi ve dış ticaret yapısının dönüşümü hayati önem taşımaktadır.
Bu bağlamda, TCMB'nin kararının ekonomiye can suyu olup olmayacağı, uygulama tutarlılığı ve genel ekonomik stratejilerin bütünlüğüne bağlıdır.
Diğer makalemde buluşmak üzere, Hoşçakalın..