Soğanın cücüğü teriminin felsefi derinliği bilinmediği için çoğu zaman hafife alınıyor. Zengin olunca ne yemek istersin sorusuna cevap olarak soğanın cücüğü verilir. Burada soğanın cücüğü anlamsız, değersiz veya lezzetsiz imasında bulunmak için tercih edilir.
Oysa soğanın cücüğü, evrenin merkezi, insanın mayası, varlığın temeli, benliğin özü gibi kavramlar o kadar hafife alınacak kavramlar değildir. Aslında doğrudan öz, temel, merkez sorgulaması yapılırsa alt sorular da çoğalır.
Evrenin merkezi olarak Kilise tarafından kabul edilen Yer Merkezlilik anlayışı 1543 yılında başarısızlığa uğradı ve yıkıldı. Oysa uzun yıllardır evrenin merkezi ile ilgili tek egemen açıklama modeli, kilise resmi evren görüşü olarak benimsediği için doğruluğu tartışılmaz olan açıklama olmuştu. Elbette evrenin merkezini yere indiren ruhban sınıfının ve kilisenin bu açıklamadan sağladığı çıkarlar ve ayrıcalıklar vardı.
Nicolaus Copernicus, 1500'lerde gezegenlerin Güneş etrafında döndüğünü ispatlayarak Güneş Merkezli modeli geliştirdi. Bu modele göre Güneş, evrenin merkezinde hareketsiz olarak konumlandırılmıştı ve her şeyin başlangıcı olarak kabul edildi.
Gelelim varlığın özü meselesine.
Varlık nedir? Varlık bir nesne ya da başka tekil bir şey mi?
Ağaç, masa, ev bir nesne ise onu var eden öz nedir?
Nesneler var olanlardır. Fakat bütün nesneleri kendinde tutan varlık bir nesne değildir. Peki nedir?
Gerçek varlığın ortaya çıkmasında, varlığı varlık yapan nedir? Var olanı var olan yapan nedir?
Görünürler alemini ele alan fenomenoloji varlığı fenomen olarak kabul eder. Asıl olan görünürler âlemini var eden şey nedir?
Bilinç ile varlık arasında öze yönelmeye dayalı bir ilişki var mıdır? Var olan şeyi var eden bilinç mi?
Görünen beni var eden bendeki ben nedir?
Var olanın özü madde veya nesnenin kendisi ise o zaman varlık görünür olandan ibaret olur.
Görünen beni ben yapan şey nedir? Düşünce midir? Zihin midir? Ruh mudur? Bilinç midir?
Ben bende değilsem benden içerü olan ben nedir?
Burada Türk düşünce tarihinde kendine özgü bir geleneği temsil eden, Türk dilinde kaleme alınmış en eski felsefe metninin yazarı Vapşı Bakşı'ya müracaat edeceğiz. Bu eserde çok ciddi bir varlık, bilinç felsefesi, bir kendilik felsefesini işlemektedir.
Bir aynaya bakıp aynadaki “görüntüsü” ile “kendi” arasında ontolojik bir ilişki kuran adamın benlik ve bilinç arayışı aynanın boyu kısa olduğundan kendi kafasını görememesi üzerine başlar.
“Eyvâh başımı kaybetmişim!' diye haykırarak adam başını bulmak için etrafta koşuştururken birden “başım kaybolmuş; iyi ama onu arayan kim?” sorusunu sorar. Düşünür ve şaşkınlığı diner.
Çünkü artık sorunun cevabını bulmuştur: bilinç.
Bir canlıyı insan kılan en başta gelen etken bilinçtir. İnsanın kendisi ile dünyası hakkında kendi benini haberli kılan bilincidir. Olup biten ne varsa, bilinçten kaynaklanır.
Varlık bilinçle oluşur ve bilinç bulunmuyorsa varlıktan da bahsedilemez. Varlığın özü bilinçtir. Benden içerü olan benden bilinç ile haberdar olunur.
Şimdi gelelim soğanın cücüğüne.
İnsanı bir soğana benzetir Türk düşünce geleneği. Görünen insan iç içe geçmiş katmanlardan oluşur. Arada zar katmanları da vardır. Katmanların hiçbiri tek başına soğan değildir. Katmanlar soyuldukça öze yani soğanın cücüğüne doğru yaklaşılır. İşte kor ateş, öz oradadır. Soğanı soğan yapan da o özdür.
Öyle ise nasıl bir kül yığınına üfleye üfleye en derindeki kor ateşe ulaşmak asıl amaç ise, insanda da katmanları ve zar tabakaları soydukça en dipteki öze ulaşmak esastır. İnsan görünen değildir aslında. Katmanlar açıldıkça insanı insan yapan öze ulaşılır.
Görünen kül yığınında kor ateş nasıl o kül yığınını var etmişse katmanları soyulan soğanın cücüğü de o soğanı var eden ve var edecek olan şeydir.
Asıl olan görünenler alemi değil, görüneni meydana getiren, onu var eden esas nedendir.
Soğanın cücüğü o kadar hafife alınmamalı.
Sadece Vapşı Bakşı değil Yunus Emre'de varlığın özü konusunu ele aldı. Bendeki ben nedir sorusuna cevap aradı:
“Beni bende demen, ben de değilim
Bir ben vardır bende, benden içeru”.
Prof. Dr. Mehmet Şahin \ Timeturk