Dolar

42,5815

Euro

49,6251

Altın

5.732,45

Bist

11.190,85

Devrimin 1. yılında Suriye

1 Saat Önce Güncellendi

2025-12-09 10:27:14

Dr. Yüksel Keleş

8 Aralık Suriye devriminin 1.yıl dönümü olarak kutlandı. Bundan tam bir yıl önce 8 aralıkta Muhaliflerin başkent Şam'a girmesi ile 61 yıllık Baas iktidarı son bulmuş oldu. 2011'de başlayan muhalefet hareketi, 2024 yılı sonunda iktidarı ele geçirmiş oldu.

Türkiye'nin süreçteki rolünü dikkate aldığımızda Suriye'de Türkiye devrimi desek yanlış olmaz. Türkiye başlatmadı ama sonuçlandırdı. Suriye'nin kuzey batısında İdlib ve çevresinde dar bir alana sıkışmış Muhalifler Türkiye'nin koruması olmasa bırakın Şam'ı almayı bulundukları alanı dahi koruyamazlardı.

Bu süreçte Türkiye açık kapı politikasıyla Suriyeli kardeşlerine her türlü yardımı yaptığı gibi Suriye içinde de muhalefete destek oldu. Neticede zalim bir yönetim halk iradesiyle son bulmuş oldu.

Yakın coğrafyamızda yaşanan iki ayrı gelişme de Suriye devriminin başarıya ulaşmasına olumlu katkıda bulunmuştur. Bunlardan birisi Ukrayna-Rusya savaşı.

Esad rejiminin ayakta kalmasını sağlayan en birincil güç olan Rusya, Ukrayna'da girdiği savaşta hiç beklemediği bir karşılık bulunca işler onlar için hiç iyi gitmedi. Halen devam eden Ukrayna savaşı Rusya'nın gücünün ve dikkatinin dağılmasına ve Esad rejimine gerekli desteği vermesine engel oldu.

Diğer bir gelişme ise Aksa Tufanı operasyonunun yol açtığı Hamas-İsrail Savaşı. İşgalci ve soykırımcı İsrail'in Hamas ile birlikte bu süreçte Lübnan merkezli Hizbullah ile çatışmaya girmesi, Suriye'de Esad rejimine destek veren Hizbullah'ın sahadaki güçlerini Güney Lübnan'a çekmesine ve Suriye sahasının zayıflamasına yol açtı.

En güçlü iki destekçisi (Rusya ve İran-Hizbullah) sahadan çekilince Esad rejimi kısa sürede yenilgiye uğramış oldu. Bazan destek, beklemediğiniz düşmanınızdan gelir. İsrail Suriyeli muhalifler için de düşman olan bir ülke olmasına rağmen Esad'ın devrilmesinde istemeyerek de olsa önemli katkı sağlamıştır. İsrail, Muhaliflerin Şam'ı ele geçireceğini bilse belki de Hizbullah'a bu kadar zarar vermezdi. Zayıf bir Esad rejimi onun için ideal olanıydı. Şimdi ise karşısında Türkiye'yi yanına almış yeni bir güç var.

Esad rejiminin devrilmesinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen sahada her şey bitmiş değil. Yeni hükümetin önünde Suriye'nin birliği açısından iki önemli husus halen duruyor. Suriye Demokratik Güçleri (SDG-PKK) ve Dürziler.

Her iki gurup da yeni Suriye'ye entegre olma konusunda ayak sürüyor. Arkalarında İsrail'in desteği var. SDG, Amerika şemsiyesi altında olsa da son dönemde ABD'nin Ahmet Şara üzerinden yeni Suriye hükümetine açtığı kredi, SDG'nin gönülsüzce entegrasyona adım adım ilerlemesine neden oluyor. Türkiye'nin de bu konuda ABD'ye baskısı devam ediyor.

Ahmed Şara yönetimindeki yeni hükümet sahada hem SDG hem de Dürziler ile bir çatışmaya girmekten imtina ediyor. Sorunu diplomasi ile çözmeye gayret ediyor. Bu konuda da çok mesafe katedildi. Türkiye devlet aklının burada etkisini gözlemleyebiliyoruz. Türkiye, terör listesinde bulunan Ahmed Şara'yı bir yıl içerisinde hem ABD hem AB hem de Arap dünyasında muhatap alınacak hale getirdi. Bu önemli bir başarı.

Burada Arap dünyasına ayrı bir parantez açmakta fayda var. Devrimin başlarında Esad rejimini Arap birliğinden atan Arap ülkeleri, Esad'ın devrilmesinden ümidi kesince 2023 yılında tekrar birliğe davet etmişler ve muhatap almışlardı. Şimdi muhalifler başarıya ulaşınca Suriye'yi Türkiye'ye kaptırmamak, Türkiye'nin Suriye'de etki alanını genişletmesine engel olmak için zafer sofrasına oturmaya karar verdiler. Yoksa Suriye halkını çok düşündükleri için değil. Maalesef burada alttan alta Türkiye'nin etki alanını Arap coğrafyasında genişletmesinden kaynaklanan bir endişe var. Türkiye gibi ilkeli bir duruşları yok. Kastım özellikle S. Arabistan ve BAE. Bu yaklaşımı, Libya, Sudan ve Somali'de de gözlemliyoruz.

Yeni Suriye hükümeti muhataplarına, “bizimle çalışın biz de sizinle çalışmak ve iş birliği yapmak istiyoruz” mesajını her platformda güçlü bir şekilde veriyor. Esad Rejimine destek olup kafalarına bomba yağdıran Rusya ile dahi görüşüyorlar. Gelişmeler böyle giderse hem SDG hem de Dürzi guruplar meşru ve kabul görmüş bir Suriye hükümetine entegrasyonda zorlanmayacaklardır.

Türkiye'ye gelecek olursak. Bu süreçte en çok bedel ödeyen komşu ülke Türkiye. Ekonomik zorluklara ve yabancı karşıtı politikacıların kışkırtmalarına rağmen Sayın Erdoğan liderliğindeki hükümet Suriyeli sığınmacıların hep yanında yer aldı. Oy kaybını da göze alarak.

Sürecin 10 yıldan uzun sürmesi de sorunları gitgide ağırlaştırdı. Ama film mutlu sonla bitti diyebiliriz. Çekilen çileler ve sıkıntılar karşılık buldu. Suriye'de Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda yaşanan gelişmeler ve umut vadeden gelecek günler, Allah'ın bir lütfu olarak görülmelidir.

Suriye şimdi yeni bir dünyaya uyanmaktadır. Onlar adına yapılacak çok iş var. Öncelikle savaş nedeniyle yurtdışına çıkmak zorunda kalan insanların dönüşünü sağlayacak güvenlik, barınma, iş gibi temel sorunların çözülmesi gerekiyor. Bu konuda da Türkiye üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor.

Türkiye'den dönen Suriyeliler Türkiye'nin oradaki yumuşak gücü olacaklar. Trump'ın dediği gibi Türkiye Suriye'yi aldı. Buradan Türkiye'nin Suriye topraklarına göz diktiği sonucu çıkarılmasın. Türkiye Suriye Hükümetini ve toplumunu kazanmıştır. Bu, Türkiye'ye mevcut coğrafyasında güvenlik başta olmak üzere iktisadi ve siyasi birçok avantaj sağlayacaktır. Türkiye bu işe bazılarının Suriye petrolüne çökmesi gibi menfaati için girmemiştir ama sonuçları Türkiye'nin menfaatine olmuştur.

Unutmayalım! 100 yıl önce Osmanlı'nın parçası olan ve yüzyıllarca atalarımızın hüküm sürdüğü, yaşadığı, şehit düştüğü topraklardan bahsediyoruz. Bu topraklar Nurettin Zengi'nin, Selahattin Eyyubi'nin, Selçuklu'nun ve Yavuz Sultan Selim'in emanetidir.

Dr. Yüksel KELEŞ \ Timeturk

Tüm Yazıları

SON VİDEO HABER

Atama beklerken hayvancılığa başladı

Haber Ara