Dolar

42,5231

Euro

49,6009

Altın

5.763,16

Bist

10.918,51

Gazze Planının Perde Arkası

2 Ay Önce Güncellendi

2025-10-06 11:39:27

Şakir Kurter

Gazze'de barış umudu, 21 maddelik yeni bir planla yeniden gündemde. İlk bakışta, savaşın durması, esirlerin serbest bırakılması ve insani yardımların akışı gibi vaatler, yıllardır kan ve gözyaşıyla yoğrulan bu topraklara umut ışığı vadediyor. Ancak planın satır aralarına inildiğinde, barışın değil, Filistin Develetinin olmadığı; İsrail'in güvenlik kaygılarının gölgesinde şekillenen bir tablo ortaya çıkıyor. Bu, bir barış planından çok, işgalci İsrail'in güvenliğini garanti altına alırken Filistin halkının taleplerini belirsiz bir geleceğe erteleyen bir yol haritası gibi duruyor.

Gazze'nin Özgürlüğü Nerede?

Planın temel taşı, Gazze'nin Hamas'a ait askeri yapılarının tamamen ortadan kaldırarak; Hamas'ın hem siyasi hem de askeri sahadan çekilmesi, tünellerin yıkılması ve güvenliğin uluslararası bir istikrar gücüne devredilmesi öngörülüyor. Bu, İsrail için büyük bir kazanım gibi gözüküyor. Gazze, adeta silahsız bir bölgeye dönüştürülerek İsrail'in güvenlik kaygıları yatıştırılacak. Ancak bu tablo, Filistin halkının kendi topraklarında kendi iradesiyle bir yönetim kurma hakkını gölgeleyerek yok saymaktır. Gazze, teknokratların ve uluslararası aktörlerin denetimine terk edilerek kendi kaderini tayin etme şansından mahrum bırakılıyor. Soru açık: Güvenlik, bir halkın kendi geleceğini şekillendirme, kendi devlet olma ve tanınma hakkının önüne geçebilir mi?

Adalet Nerede?

Plan, İsrailli esirlerin iadesini net bir şekilde düzenlerken, İsrail'in Gazze'den çekilmesini koşullara bağlı ve ucu açık bir süreç olarak sunuyor. Bu, İsrail kamuoyu için somut bir kazanım sağlarken, Filistinlileri bir “bekleme odası”na hapsediyor. Dahası, savaşın getirdiği yıkım, sivillerin yaşadığı tarifsiz acılar ve işgalci ve zalim İsrail'in uyguladığı ağır saldırılar planın hiçbir maddesinde sorgulanmıyor. Adalet, hesap verilebilirlik ve eşitlik gibi kavramlar, bu planın radarına girmediği gibi katledilen binlerce masum insandan dolayı alınabilecek yaptırımlar konu bilet edilmemiş. Filistin halkı, insani yardımlarla teselli edilirken, yaşadıkları kayıpların hesabı sorulmadan bırakılıyor.

Uluslararası Aktörlerin Gölgesi

Plan, ABD ve bazı Arap ülkelerinin garantörlüğünde hayata geçirilecek. Bu, yüzeyde barışı inşa eden bir uluslararası ortaklık görüntüsü verse de, özünde İsrail'in güvenlik çıkarlarının küresel bir destekle pekiştirilmesi anlamına geliyor. Gazze'nin geleceği, bölge dışı aktörlerin elinde şekillenirken, Filistin halkının kendi kaderini belirleme hakkı bir kez daha gölgede kalıyor. Uluslararası mekanizmalar, barışın değil, mevcut güç dengesinin bekçiliğini yapıyor. Tam burada uluslararası aktörler, yahudi lobilerinin sözcülüğünü mü yapıyor sorusu geliyor insanın aklına!

Bir Hayal mi, Oyalama mı?

Planın sonunda, Filistin Devleti'ne dair bir “vaad”den bahsediliyor. Ancak bu, ne bir takvimle ne de somut taahhütlerle destekleniyor. Daha çok, uzun vadeye ertelenmiş, koşullara bağlanmış bir ihtimal olarak sunuluyor. Halbuki daha yakın zamana kadar Filistin bir devlet olarak vardı ve masanın tarafıydı. Şimdi ise toprakları ölümle, zulümle işgal edilmiş bir halk. Bu, Filistin halkının yıllardır hayalini kurduğu bağımsızlığı bir kez daha erişilmez bir hedef haline getiriyor. Barış, devlet olma hakkının sürekli ötelenmesiyle değil, somut adımlarla inşa edilir. Bu plan, Filistin Devleti'ni tanımaktan çok, bu umudu bilinmez bir karanlığın içine hapsetmek, bir sis perdesinin ardına itmek gibi duruyor.

Adaletsiz Barış, Kırılgan Sessizliktir

Bu 21 maddelik plan, barıştan çok güvenliği merkeze alan bir anlayışın ürünü. İsrail'in güvenliği garanti altına alınırken, Filistin halkına insani yardımlarla yetinmesi söyleniyor. Oysa gerçek barış, sadece silahların susmasıyla değil, adaletin sağlanmasıyla mümkün. Zulmünü devam ettirip onca masumun ölümünden sorumlu Netanyahu ve İsrail devleti yargılanıp hesap verip gerekli cezalar verilecek mi? Eşit haklar ve siyasi özneleşme olacak mı? Barış sadece kağıt üzerinde bir kelime olarak mı kalacak? Gazze'de istikrar, güvenlik kadar adaletin de merkezde olduğu bir yaklaşımla mümkün. Aksi halde, bu plan bir tarafın güvenliğini pekiştirirken diğer tarafın ulusal taleplerini öteleyen bir denge yaratır. Ve bu denge, kalıcı bir barış değil, zulmü yanına kar kalan bir topluluğun karşısında, acılarını sarıp hayatta kalmaya çalışan bir milletin kırılgan bir sessizliğini getirir.

Gelin, hep birlikte elimize bir taş alalım. Bu taş, sıradan bir taş değil; bu taş, Filistin'de zulmün karanlığına karşı isyanımızın ateşi, mazlum kardeşlerimizin direnişine omuz veren bir sembol, barış ve adalet için yüreklerimizden yükselen bir haykırış olsun! Bu taşı, İsrailli askerlerin zalim ellerine karşı fırlatalım; her bir atış, özgürlüğün, insanlığın ve hakkın zaferi için atılan bir adım olsun. Bu taş, Filistin'in gözyaşlarını silen, umudu yeşerten, zincirleri kıran bir eylem olsun! Birlikte, bu taşla zulmü yerle bir edelim!

Filistin'inin cefakar, fedakar, kendini topraklarına ve köklerine sıkı sıkıya bağlamış halkı, bu planın gölgesinde bir kez daha soruyor: Barış, adalet olmadan nasıl mümkün olacak? Ve dünya, bu soruya yanıt vermek yerine, bir kez daha sessiz kalmayı mı seçecek? Şu da unutulmamalı; Zulümle abad olanın, ahiri berbad olur. Ve tarih bize, bunca zulmü yapıp; uluslararası destekçilerinin himayesinde zalimleşen bu topluluğun, kendi karanlıklarında yok olacaklarını elbet bir gün gösterecektir.

Şakir Kurter\ Timeturk

Tüm Yazıları

SON VİDEO HABER

Mevsim normalleri değişti, ayılar hâlâ uyanık

Haber Ara