Mustafa Metin KAŞLILAR
25 Eylül günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasında oldukça iyi geçen bir görüşme sonrasında enerji alanında da yeni iş birlikleri adına imzalar atıldı. Bunlardan biri LNG alanında olurken, diğeri Stratejik Sivil Nükleer İş birliği Mutabakat Zaptı oldu.
Öncelikle ABD ile enerji noktasında daha önceki tarihlerde başlayan LNG alımları söz konusuydu. Türkiye, ABD'den ilk doğal gazı 2016 yılında ithal etmeye başlamıştı. Bu dönemde özellikle hava koşulları nedeniyle enerjide tüketim oldukça fazla yaşandığı için ABD'den LNG tedarik etmişti. Burada rakamlar oldukça önemli. Türkiye, 2016 tarihinde 1 milyar 160 milyon metreküp olan toplam LNG ithalatı gerçekleştirmişti. Bu rakamlar özellikle 2020 tarihine doğru daha fazla artış gösterdi; zira boru hatlarıyla taşınan doğal gaza nazaran yüksek proje maliyetleri ve ülkeler arasında uzun dönemli sözleşmeler gerektirmiyordu. Bu da fiyatlarda esneklikte yaratıyor. Bu, aynı zamandaki en önemli taraf açısından bakarsak Rusya'ya bağımlılığı da azaltıyor. Bu tarihlerden günümüze kadar Türkiye'nin LNG alımları daha fazla artış göstermiş ve ABD'nin bu pay içerisinde yeri de büyümüştür.
Diğer taraftan özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında Avrupa'da azalan Rus gazına istek, ABD'den alımları daha fazla artırmıştı. Bu noktada Türkiye'nin şöyle bir avantajı söz konusu Türkiye, LNG alımlarını sık yaparak tamamını iç pazarında tüketmeden Rus gazı alımına mesafeli olan ülkelere satabiliyor. Bu noktada Türkiye'nin jeopolitik avantajını kullandığını söyleyebiliriz; zira doğal gazı Türkiye'den bir noktaya taşıması daha az masraflı diyebilirim. Bu, Türkiye açısından bir avantaj.
İlaveten, enerjide arz güvenliği Türkiye için oldukça kritik bir nokta. Bu yüzden Eylül ayı başlarında Gastech konferansında birçok enerji şirketiyle LNG anlaşmaları yapıldı. Türkiye bu konferansta BP ile 4,8 milyar metreküplük doğal gaz tedarik anlaşması, petrol ve doğal gaz şirketi İtalyan ENI ile 1,5 milyar metreküplük LNG anlaşması, Shell ile 2,4 milyar metreküplük doğal gaz tedarik anlaşması imzaladı. Bunun dışında İngiliz enerji şirketi Hartree, ABD enerji şirketi Cheniere, Almanya'nın enerji şirketi SEFE, Japon enerji şirketi JERA ve Norveç enerji şirketi Equinor ile LNG anlaşmaları imzaladı bu noktada toplam 15 milyar metreküp LNG anlaşması imzalanmış oldu. Bu anlaşmalar Türkiye'nin enerjide arz güvenliği adına kritik sevkiyatlar olduğu gibi piyasada yaşanan istikrarsızlık durumları adına da bir güvence oluşturmakta. Bu sayede tek bir ülkeye bağlı kalmadan enerji çeşitliliği yaratılıp enerjiyi güvence altına almış oldu diyebilirim.
ABD'deki görüşmede ilk gündeme gelen konulardan biri enerji iş birliği üzerine oldu; zira Trump, Türkiye'nin Rusya ile enerji iş birliğine sıcak bakmıyor. Bu, Trump'ın savaşın gidişatıyla ilgili görüşü üzerine gelişen bir durum. Zira Rusya'nın enerjiden büyük finansmanlar kazanarak Ukrayna'daki savaşı devam ettirdiği ve bu yüzden Rusya'nın masada ikna edilmesinin zorlaştığını düşünmekte. Tam olarak bu sebebiyetle de Rusya'dan enerji alımları tepki noktası oluşturuyor.
ABD'de bu noktada belirli anlaşmalar görüşme öncesinde yapılmıştı. Türkiye, Mercuira enerji şirketiyle yıllara bölünmüş şekilde 70 milyar metreküp LNG anlaşması yaptı. Bu LNG, doğrudan ABD'deki yükleme terminallerinden gelecek. Diğer yandan Woodside Energy ile de yaklaşık olarak 5,8 milyar metreküp LNG anlaşması sağlandı. Bu anlaşmalarla Türkiye, ABD'den yukarıda da bahsettiğim gibi esnek ve hızlı bir şekilde LNG alımı yaparak arz güvenliğine ve kaynak çeşitliliğine katkıda bulunmuş oldu. Ayrıca enerji, Türkiye'nin merkez olma hedefinin de bir parçası. Bu hedef doğrultusunda LNG alımları arttırılırken Türkiye'nin LNG terminal kapasitesini de arttıracağını söylemek de gerekli.
Peki nükleer iş birliğiyle hedeflenen nedir? Türkiye, nükleer enerji noktasında bilindiği üzere Akkuyu Nükleer Santrali çalışmalarını hâlâ yürütmekte. Bu çalışma, Rusya ile ortak yürütülüyor ve birinci ünitesinin yıl sonuna kadar bitirileceğini de söylemek gerekli. Bu önemli projenin 2028 tarihine kadar bitilmesi planlanmakta. Türkiye, bu nükleer santralle birlikte yılda 35 milyar kilovatsaat elektrik üretmiş olacak ve bu da elektrik ihtiyacının %10'una tekabül edecek. Normal şartlarda bu projenin tamamlanmasına müteakip Sinop ve Kırklareli'de ek nükleer santraller kurma projeleri de söz konusu. Fakat öncelikle hedeflenen, en kısa sürede Akkuyu Nükleer Tesisi'nin tamamlanması olacak. Bu nükleer enerjinin tamamlanması sonrasında enerjide dışa bağımlılıkta önemli derecede iyileşme sağlanacak diyebiliriz.
ABD ile imzalanan Stratejik Sivil Nükleer İş birliği Mutabakat Zaptı, özellikle Türkiye'nin hedefleriyle oldukça uyumlu; zira enerjide dışa bağımlığın azaltılması adına nükleer enerji oldukça kritik. İlaveten Rusya ile yapılan Nükleer Santral çalışmalarının yanında ABD ile yapılan nükleer enerji anlaşması burada çeşitliliği korumayı amaçlıyor; zira bir ülkeye enerji noktasında bağımlılık oldukça büyük bir sorun. Bunu aşmanın yolu da bu tür anlaşmalar diyebilirim. Diğer yandan Rusya'nın Ukrayna Savaşı sonrasında ekonomik yaptırım altında olması ve Ukrayna'da savaşı devam ettirmesi. Bu da ABD ile olan anlaşmalarda önemli bir rol oynayan taraf tıpkı LNG anlaşmaları gibi…
Türkiye'nin ABD ile nükleer enerjide iş birliği özellikle ABD'nin bu noktadaki ileri teknolojileri ve reaktör tasarımlarının teknolojisi noktasında Türkiye'ye know-how aktarımı noktasında önemli bir adım oluşturabilir. Bu noktada güvenlik standartlarının yükselmesi de önemli bir başlık oluşturabilir. Küçük Modüler Reaktörler (SMR), yani büyük nükleer santrallere nazaran daha kısa sürede kurulumu gerçekleşen ve daha düşük maliyetli nükleer yapıların ABD ile iş birliğinde önemli bir yere sahip olabileceğini düşünebiliriz ki ABD, bu konuda öncü ülkelerden biri konumunda. Bu noktada iş birlikleri doğabilir. Diğer yandan Türkiye'de kurulacak olan ek nükleer santraller noktasında alternatif oluşturacak olması da oldukça önemli bir konu.
Sonuç bazında; ABD ile nükleer iş birliği yüksek güvenlik standartları ve uluslararası alanda kabul görmüş teknoloji manasına gelmektedir. Bu iş birliğinin gelişimi Türkiye'ye teknoloji noktasında önemli kazanımlar sağlayacaktır. Bu iş birliği aynı zamanda Türkiye'nin enerjide elini güçlendirir; zira tek bir yere bağımlılıktan kurtulup kaynağını çeşitlendirmiş olacak. İlaveten ABD ile olan ilişkileri daha da geliştirecek bir alan oluşturmakta. Bu vasıtayla ABD ile gerilimler aza indirilebilir ve özellikle askerî alanda daha yakın iş birlikleri artabilir. Bu yüzden bu anlaşmalar oldukça önemli diyebilirim. Şunu da unutmamak gereklidir ki bu anlaşmalarla Rusya ile enerji iş birliklerinin bir kenara atılacağı düşünülmemelidir; zira bu zaten mümkün bir durum değil fakat çeşitlendirme basamağı açısından kritik bir konu. Diğer yandan Türkiye, gaz arama faaliyetleri doğrultusunda Karadeniz'de çalışmalarını yürütmekte ve bu çalışmalar deniz aşırı olacak şekilde genişlemektedir. Türkiye'nin genel amacı kısaca enerjide merkez ülke olma üzerine kuruludur diyebiliriz.
Mustafa Metin Kaşlılar \ Timeturk