Dolar

42,8455

Euro

50,6835

Altın

6.178,17

Bist

11.290,36

ABD'nin Batı Yarımküre'ye dönüşü ve transatlantik kırılma

2 Saat Önce Güncellendi

2025-12-24 00:04:25

Mustafa Metin Kaşlılar

Amerika Birleşik Devletleri özellikle Donald Trump'ın başkan olmasından sonra sistematik değişikliklere sahne oldu. Dış politikada klasik ilkelerden hızla uzaklaşıldı, ikili anlaşmalar ve ekonomik milliyetçilik devreye alındı. Bu son Ulusal Güvenlik Stratejisi ile de resmileşmiş durumda diyebiliriz. Bu Ulusal Güvenlik Stratejisi ise yeni bir Monroe Doktrini tabii Trump esintileriyle.

ABD Başkanı James Monroe'nun 2 Aralık 1823 tarihinde ABD kongresinde yaptığı konuşma döneminde ABD politikasını doğrudan doğruya çizmiştir bu doktrin aslında ABD'nin küresel etki alanını belirlemişti. Bu çerçevede Monroe Doktrini belirli temel unsura dayandırılmış ve bu unsurlar ABD'nin Avrupa'daki savaşlara katılmayacağı ve etki alanının yani Batı Yarımküreye Avrupa tarafından müdahale edilmesine izin vermeyecekti kısaca Batı Yarımkürede Avrupa etkisi doğrudan ABD'ye bir düşmanlık demekti bugün bu düşman Avrupa değil Çin. Bu doktrin ile ABD içine kapanmış ve etki alanını sınırlamıştır ta ki İkinci Dünya Savaşı'na kadar zira bu savaş sonrası dünyada etkin bir güç olarak dünyanın jandarması rolüne geçmiştir. Bu politika tekrar Donald Trump etkisi ile değişim aşamasında ve bu da bir kırılma diyebiliriz.

ABD özellikle Avrupa ile belirli ticari ilişkiler kurup NATO içerisinde de savunma bütçelerinin %5'e çıkarılmasını talep etmiştir zira ABD bu süreç sonrasında müttefiklerine kendi başının çaresine bakma stratejisi tavsiye etmiştir ve bu noktada odaklandığı yer Batı Yarımkürede yani kendi ilan ettiği nüfus alanında Çin etkisi kırmak olacak ve bu bölgede odaklanmasını arttıracak.

Yeni dönemde açıklanan ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi özellikle Donald Trump başkanlığında olan sürecin ne yönde olacağı hakkında net bir bilgiye bizleri götürüyor. ABD özellikle kendi münhasır ekonomik bölgesi ilan ettiği Batı Yarımküreye tekrara ilgisini arttıracak zira bölgede Çin etkisini kırmayı amaçlıyor. Bunun bugün resmi etkisini görmekteyiz zira bu noktada biri Venezüella'ya uygulanan abluka, Porto Riko'ya konuşlandırılan F-35 Lightning savaş uçakları gibi, aynı zamanda Grönland üzerinde tekrar artan baskı söz konusu olacak zira Trump Louisiana Valisi Jeff Landry'i Grönland Özel Temsilcisi yaptı bu özellikle ABD'nin Grönland isteğinden vazgeçmediğini gösteren en önemli işaret ve Avrupa ile yeni bir çatışma alanı oluşturuyor.

Venezüella şu an bakıldığında Donald Trump'ın doğrudan gözünü kestirdiği yerlerden biri zira Venezüella ABD'nin stratejisinde uyuşturucu trafiği sağlayan, insan kaçakçılığı yürüten bir terör grubu tarafından yönetiliyor bu yüzden Venezüella üzerinde ki baskı oldukça arttırılmış durumda bu sebebiyetle de Venezüella “yabancı terör örgütü” sınıfına alınarak yaptırım dahilinde olan tüm petrol tankerlerine el koyma kararı alındı ayrıca Karayiplerde ki deniz gücü ABD tarafından arttırılmış durumda bu özellikle Venezüella üzerinde ekonomik baskıyı aşırı derecede arttırıyor diyebiliriz. ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi gereği Çin'i bölgeden atmak istiyor bu abluka ve tankerlere el koyma girişimleri Çin'e ve Rusya'ya bir göz dağı da oluşturuyor ki bu noktada Çin ve Rusya büyük ölçüde sembolik destek açıklamaları yürütmekten başka bir aksiyon alamıyor. Bu süreçte Venezüella'ya bir kara operasyonu da yakın olabilir zira ABD burada Çin etkisini kırmaya çalışırken aynı zamanda Venezüella'nın ABD'den toprak ve petrol çaldığını iddia ediyor yani asıl amaçlardan biri de bu diyebiliriz. Venezüella hali hazırda dünyada en yüksek petrol rezervine sahip ülkelerden biri konumunda.

ABD'nin bölgede etkisini arttıran diğer bir gelişme şüphesiz Porto Riko'da Roosevelt Roads üssünü tekrar hareket geçirmesi oldu bu üs 2004 tarihinden bu yana kapalı konumdaydı. Bu gelişme ABD'nin Karayiplerdeki gücünü tekrar artıracak önemli bir gelişme olarak yorumlanabilir ayrıca bu üssü F-35 Lightning savaş uçaklarının yerleştirilmesi Karayiplerde artan gücün Venezüella üzerinde baskı yaratmak olduğunu düşündürebilir zira üs Venezüella'ya oldukça yakın stratejik bir konumda ayrıca bu üs üzerinden uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadele yürütülecektir tabii bu aynı zamanda Çin ve Rusya etkisini askeri strateji ile dengeleme olarak da okunabilir.

Güney Amerika'da Çin etkisini kırmanın ABD açısından diğer bir yolu baskı ve ekonomik anlaşmalardan geçiyor ve bu sayede ABD Latin Amerika'da etkisini tekrar arttırma noktasında çalışmalar yürütüyor. Venezüella baskı yolu ile yürütülürken Arjantin'de ABD Hazine Bakanı Scott Bessent özellikle kritik minerallerin işletilmesi noktasında Arjantin'i Çin'den uzak tutmak için çalışıyor ve uranyum rezervlerini ABD açısından daha fazla hak tanınması Arjantin'den istenen bir gündemi oluşturuyor bu çerçevede ilk basamak 20 milyar dolarlık ekonomik anlaşma oldu ABD bu sayede Arjantin'de telekomünikasyon gibi kilit sektörlerde altyapı projeleri ve yatırımları hızlandırarak ki bu sektörlerin çoğu Çinli şirketlerin elinde Çin etkisini kırmayı hedefliyor diyebiliriz.

Donald Trump'ın etki alanında bir diğer yer şüphesiz Panama Kanalı ve Kanal hali hazırda Çin etkisi altında ve yatırımları oldukça yüksek seviyede. Panama Kanalı yılda 14.000 civarı geminin geçtiği ve dünya deniz ticaretinin %5-%6'sını karşılaması açısından oldukça kritik hali hazırda Panama Kanalı dünya ticareti açısından önemliyken bölgedeki büyük limanların çoğu Çinli şirketlerin elinde bu da ABD'nin rahatsızlık duyduğu bir alan. ABD'nin Panama Kanalına bu kadar ilgi göstermesinin önemli sebebi ise aslında ABD'nin konteyner trafiğinin %40'ının bu kanaldan geçmesi Trump'ın ekonomik milliyetçilik görüşü özellikle Trump sonrası dönmede Çin'in bölgedeki varlığının direkt tehdit olarak algılanması demek oldu zira ticaretin önemli bir merkezi olan Panama Kanalında Çin etkisi Trump döneminde büyük bir soruna işaret ediyor. Panama'ya bakıldığında ise şu çok önemli bir konu Panama özellikle Çin dış politikasının etkisinde kalan bir ülke zira Tayvan ile ilişkilerini kesti ve Kuşak-Yol projesinde önemli bir aktör olarak yer aldı. ABD özellikle yeni ulusal güvenlik stratejisi gereği bölgede bunu engellemek adına Çin etkisinin kırılacağını bir bölge olarak nitelendirilebilir ilk aşamada limanlardaki kontrol hissesi ABD'li şirketlere satılma konusu açıldı liman satışlarında ise Çinli şirketler kontrol hissesi istediği için durum oldukça karmaşık diyebiliriz. Çin Panama kanalında daha fazla liman işletmesi almak için çalışmalara devam ediyor fakat bu bölge ticaret savaşının en yoğun geçeceği alanlardan biri olacak diyebiliriz.

“ABD'nin bu baskıcı ve askeri operasyon alanını açık tutan politikası bölge ülkelerinde ABD karşıtlığını arttırma tehlikesini beraberinde de getirebilir diye düşünüyorum.”

Sonuç itibariyle ABD yeni ulusal güvenlik stratejisi ile Avrupa'nın meselelerinden tekrar kendini uzak tutarak kendi nüfus alanına çekilecek ve Çin ile olan ticaret savaşında hızlanmayı ve Çin etkisinin kırılmasını sağlamaya çalışacak. Bu noktada Avrupa'da Rus tehlikesi devam ederken bu tarz bir kırılma transatlantik ilişkilerde ciddi bir kırılmanın işareti olacaktır. Bu kırılma Avrupa'nın tekrar silahlanması ve güvenlik açıklarını kapatmaya çalışmasını beraberinde getirirken bir savaş ortamını hızlandırıyor en azından Avrupa'da algı bu yönde işliyor diyebiliriz. Türkiye açısından bu noktada oldukça önemli zira transatlantik ilişkilerinde bir kırılma ve Avrupa'da Rus tehlikesi Türkiye'yi Avrupa için vazgeçilmez bir stratejik ortak olarak tanımlanmasını sağlıyor özellikle büyüyen savunma sanayi bunu destekleyen bir taraf bu çerçevede Avrupa'daki kırılma Avrupa ile olan ilişkileri en azından savunma ve güvenlik boyutunda bir adım daha ileriye taşıyacaktır bu durum Türkiye'nin manevra alanını da genişletecektir.

Mustafa Metin Kaşlılar \ Timeturk

Tüm Yazıları

Haber Ara