Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

Sessiz ambargo: Kıbrıs'ın denizcilik geliri kimin kasasında?

2 Hafta Önce Güncellendi

2025-12-04 00:08:08

Aydoğan Yüce

Girne'de sabah…

Balıkçı motorlarının dizel kokusu, ufka doğru süzülen küçük yük gemilerinin uğultusuna karışır.
Bakan herkes aynı şeyi görür:
“Küçük bir ada, küçük bir liman. Buradan ne çıkar ki?”

Ama görünmeyen bir gerçek var:
Kıbrıs, dünya deniz taşımacılığının en büyük ‘bayrak merkezlerinden' biri.
Ve bu zenginliğin tamamı, adanın güneyine akıyor.

Üstelik sadece Güney'e değil…
Onları destekleyen Londra–Atina–Lahey hattına.

Bugüne kadar kimse fark etmedi ama gerçek şu:

KKTC'nin limanlarının tanınmaması, sadece politik bir sorun değil; yıllık 500 milyon dolarlık dev bir denizcilik ekonomisinin Kuzey'den sessizce alınması demek.

Bir ülkenin görünmez serveti, başka bir ülkenin görünmez kasasına akıyor.

Güney Kıbrıs'ın bugün “Cyprus Flag” adıyla dünya çapında tanınan gemi sicili, 25 milyon tonluk dev bir filoyu barındırıyor.
1.000'den fazla gemi, yıllık binlerce yeni kayıt…
Gemilerden alınan harçlar, yatlardan alınan vergiler, liman ücretleri ve lojistik hizmetleri ile Güney Kıbrıs'ın bütçesinin en güçlü gelir kalemlerinden biri.

Peki Kuzey?
Kuzey, dünya denizciliğinin ortasında durup tek kuruş kazanmayan tek toprak parçası.

Oysa uluslararası hukukta “gemi sicili” ile “liman tanınması” aynı şey değildir.
Bir devlet tanınmasa bile, kendi bayrağına kayıt yapmak teorik olarak mümkündür.
Engel tamamen politik.

Ve bu engel, Rum tarafının yıllardır en az konuşulan ama en etkili stratejisidir:
Deniz ticareti üzerinden KKTC'yi görünmez kılmak.

Girişimci bir hamleyle Kuzey, kendi gemi sicilini kursa, sadece yat turizmi bile yıllık yüz milyonlar getirebilir.
Akdeniz'deki 5.000 yatın yüzde 10'u KKTC'ye kayıt olsa…
Motorlu tekneler, ticari gemiler, özel deniz araçları derken…

Ada ekonomisi bir anda yüzde 30 büyüyebilir.

Ama asıl mesele para değil.
Asıl mesele şudur:

Denizcilik, bayrak demektir.
Bayrak ise tanınma mücadelesinin en sessiz ama en güçlü araçlarından biridir.

Rum tarafı bunu bildiği için, KKTC'yi deniz ticaretinden koparmak için onlarca yıl önce stratejik bir hat çizdi.
Siyasi tanınmayı engellemek için sadece diplomatik masalara değil, gemi limanlarına, denizcilik ofislerine, Lloyd's kayıtlarına, Avrupa denizcilik otoritelerine kadar uzanan bir ağ kurdu.

Bugün Akdeniz'de dalgalanan binlerce “Cyprus” bayrağı, sadece bir ülkenin değil, bir politikanın zaferidir.

Ve KKTC, Doğu Akdeniz'in tam kalbinde durmasına rağmen, bu ekonominin dışına itildiği için jeopolitik açıdan küçültülmüş bir ülke gibi görünmektedir.

Oysa gerçek çok basittir:

Bir ülkeyi küçültmek için topraklarını değil, görünürlüğünü ortadan kaldırırsın.
Ve KKTC'ye yapılan tam olarak budur.

Doğu Akdeniz'de görünmeyen bir savaş var:
Haritalarda değil, gemi sicillerinde…
Toprakta değil, deniz trafiğinde…
Silahla değil, kayıt defterleriyle…

Bu yüzden bugün açıkça şunu söyleyebiliriz:

Kıbrıs meselesi sadece stratejik bir ada meselesi değil; denizcilik ekonomisinin kime aktığına dair 50 yıllık bir sessiz mücadeledir.

Ve artık sorulması gereken soru şudur:

Ada üzerindeki kavga kara da mı, yoksa denizde mi?

Cevap…
Girne limanında sabahın sessizliğini delen o küçük motorun sesinde gizli.

Aydoğan Yüce \ Timeturk

Tüm Yazıları

Haber Ara