Son dönemde hem küresel hem de yerel elektrikli araç (EA) piyasasına dair çok çarpıcı verilerle karşılaşıyorum. Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) 2025'te 20 milyondan fazla yeni EA satılacağı öngörüsü, bu dönüşümün geri döndürülemez olduğunu gösteriyor. Ancak mesele sadece araç satmak değil, o araçların "nefes alacağı" altyapıyı kurmak. İşte tam da burada, Türkiye olarak çok stratejik bir üstünlük yakaladığımızı görüyorum.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) verilerine göre, Eylül 2025 itibarıyla Türkiye'de 35.002 şarj istasyonu (soketi) bulunuyor. Bu sayı, bir önceki aya göre %4,19'luk kayda değer bir artış demek.
Şimdi Avrupa'nın büyük oyuncularına bakalım: Almanya'da 50 bin 901, Fransa'da 100 binden fazla, Birleşik Krallık'ta ise 86 bin şarj istasyonu var. İlk bakışta, bu devlerin sayısal üstünlüğü göz kamaştırıyor. Peki, ben neden gururluyum? Çünkü biz, nicelikten çok niteliğe odaklandık.
Türkiye'deki 35.002 soketin 15.010'u yani yaklaşık %43'ü, DC hızlı şarj noktası. Bu oran, bizi araç başına düşen şarj gücü (kW) açısından dünyanın en iyileri arasına taşıyor. Ben, uzun yolculuklarda dakikalarla ölçülen şarj sürelerinin, saatlerce süren yavaş şarja tercih edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bizim DC şarj oranımız, Avrupa'daki pek çok ülkenin ortalamasını ikiye katlıyor. Yani, istasyon sayımız onların gerisinde olsa da, ortalama şarj etme hızımız ve kalitemizle kullanıcı deneyimini zirveye taşıyoruz.
İKV Uzmanı Ahmet Emre Usta'nın değerlendirmesi, Avrupa pazarındaki karmaşık tabloyu gözler önüne seriyor. Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği verilerine göre, AB'de otomobil satın alma tercihlerinde son 5 yılda müthiş bir değişim yaşanmış:
- Elektrikli Otomobiller (BEV): 2019'da sadece %1,9 olan pay, 2025'in ilk yarısında %15,6'ya sıçramış. Ancak bu yükseliş, 2024'teki hafif düşüş (%13,6) gibi dalgalanmalar gösteriyor. Avrupa'daki teşviklerin sona ermesi ve ekonomik yavaşlama, bu pazarda tam bir istikrarın henüz sağlanamadığını kanıtlıyor.
- Şarj Edilebilir Hibritler (PHEV): Bunlar da 2019'da %1,1'den 2025'in ilk yarısında %8,4'e yükselmiş. Hibritlerin payındaki bu yükseliş, Avrupalı tüketicinin menzil kaygısını tamamen bırakamadığını ve EA'ya geçişte bir ara basamak aradığını gösteriyor.
Bu veriler bana, Avrupa'nın yüksek şarj istasyonu sayısına rağmen, tüketici güveninin tam olarak oturmadığını düşündürüyor. Onlar sayısal olarak daha çok istasyona sahip olabilirler, ancak bizim ülkemizde DC hızlı şarj noktasına ulaşma olasılığım daha yüksek. Bu, Türkiye'nin EA pazarına dair stratejik bir tercihtir ve alkışı hak etmektedir.
IEA'nın öngördüğü agresif küresel EA büyümesi ve TOGG gibi yerli üretim vizyonumuzla birlikte, şarj altyapımızdaki sayısal açığı hızla kapatmak zorundayız. Kalitede lideriz, ancak milyonlarca yeni araca hizmet verebilmek için sayıyı da katlamalıyız. Bu, yalnızca bir elektrik, teknoloji ya da otomotiv meselesi değil; ulusal bir rekabet ve gelecek vizyonu meselesi. Türkiye'nin attığı bu kaliteli adımın, küresel EA devriminde bizi çok farklı bir noktaya taşıyacağına eminim. Şimdi sıra, bu hızlı ve kaliteli altyapıyı tüm coğrafyamıza yayarak, Avrupa'nın sayısal üstünlüğüne de meydan okumakta. Bir sonraki köşe yazımda görüşmek dileğiyle…
Adem Eyüpoğlu \ Timeturk
