Avrupa Birliği (AB), küresel ısınmaya karşı verdiğimiz savaşta gerçekten de vites mi küçültüyor? Gelin olayın iç yüzüne birlikte bakalım. Yalnız dikkat size anlatılan ile gerçekler çok farklı bunu en baştan söyleyeyim.
Uzun yıllardır medeniyet, teknoloji ve ticaretin merkezi olan Avrupa, şimdi kendi "Yeşil Anlaşma"sının kritik bir eşiğinde tereddüt ederken, Doğu'da bir güç sessiz sedasız dünyanın yeni endüstriyel ve ekolojik motoru olmaya soyunuyor. Artık sormamız gereken soru net: Teknolojik ve çevresel kararlılıkta Avrupa Orta Çağa geri dönerken, dünyanın yeni Avrupası gerçekten Çin mi oluyor?
ESNEKLİK Mİ, REHAVET Mİ?
AB'nin kararı, %100 emisyon azaltım hedefinden %90'a geri çekilerek, başta Almanya olmak üzere büyük üreticilerin İYM'li ve yüksek marjlı hibrit araç üretimini sürdürmesine olanak tanıdı. Bu "pragmatik" adımın gerekçesi, elektrikli araç (EA) talebinin yavaşlaması ve Çin rekabetinin baskısıydı.
Ancak bu esneklik, bizzat Avrupalı üreticilerin rehavete kapılmasına zemin hazırlıyor. E-yakıtların geniş ölçekli ve maliyet etkin üretimi hala bir hayalden ibaretken, bu kararın üreticileri EA inovasyonuna ayıracakları kaynakları tekrar kârlı İYM projelerine yönlendirmeye teşvik etmesinden endişeleniyorum.
OYSA ÇİN, BEKLEMİYOR
Çin, küresel EA satışlarının üçte ikisine hâkim. Bu dev pazar, devletin stratejik desteğiyle inşa edildi. Üreticiler sadece araç üretmiyor; aynı zamanda batarya teknolojisi ve kritik tedarik zincirlerinin %70'ini kontrol ederek küresel standardı belirliyor. BYD gibi markalar, düşük maliyet ve yüksek teknoloji ile Avrupa pazarına akın etmeye başlamış durumda.
AB BU BASKIYA KARŞI NE YAPTI? İKİ ANA TEPKİ VERDİ:
- Gümrük Vergileri: Çin EA'larına yüksek gümrük vergileri koyarak bir "koruma kalkanı" oluşturmaya çalıştı.
- Karardan Geri Adım: Kendi endüstrisinin rekabet edememesini gerekçe göstererek 2035 iklim hedefini gevşetti.
Bu tablo, bana şunu gösteriyor: Avrupa, küresel EA yarışında saldırıdan savunmaya geçmiş durumda. İklim krizinin kaçınılmaz zorunluluğuna rağmen, kendi sanayisini koruma güdüsü, kararlılığın önüne geçti.
Öte yandan Çin, 2060 karbon nötrlük hedefine ulaşma yolunda, dünyanın en büyük yenilenebilir enerji kapasitesini kuruyor ve EA teknolojisini bir ihracat başarısı olarak görüyor. Onlar, geleceğin teknolojisine yatırım yaparken, Avrupa geçmiş teknolojilerin ömrünü uzatmanın yollarını arıyor.
GELECEĞE YÖN VEREN TEKNOLOJİ, GÜCE YÖN VERİR
Sanayi Devrimi'nde İngiltere kömür ve buhar gücünde, 20. yüzyılda Amerika petrol ve içten yanmalı motorda dünyaya liderlik etti. 21. yüzyılın gücü ise bataryalar, elektrikli mobilite ve yeşil teknolojilerde yatıyor.
AB'nin bu son esnekliği, Avrupalı üreticilerin inovasyonda hız kesmesine yol açarken, Çinli rakiplere sadece pazarlarını değil, aynı zamanda teknolojik liderlik vizyonunu da pekiştirme fırsatı veriyor. Eğer Avrupa kendi endüstrisini korumak adına çevresel kararlılığını feda ederse, sadece otomotiv pazarını değil, gelecekteki teknolojik standartları belirleme gücünü de Doğu'ya kaptırma riskini alıyor demektir.
Küresel EA dönüşümü kaçınılmaz. Avrupa bu dönüşüme liderlik etmeyi reddederse, gelecekte Çin tarafından belirlenen standartlara uymak zorunda kalacak.
Sonuç olarak; AB'nin bu kararı, "pragmatik" bir endüstriyel kurtarma operasyonu olarak lanse edilebilir. Ancak benim gördüğüm; iklim krizine karşı verilen savaşta bir cepheden geri çekilme ve dünyanın teknolojik ve ekonomik merkezi olma rolünün, daha kararlı ve vizyoner bir güç olan Çin'e devredilme ihtimalidir.
Umarım, Avrupalı liderler bu "geri adım"ın gerçek maliyetini, yani geleceği kaybetme riskini, bir an önce idrak ederler. Aksi takdirde, dünyanın yeni Avrupası'na seyahat etmek Çin'e seyahat etmek zorunda kalabiliriz. Bir sonraki köşe yazımda görüşmek dileğiyle…
Adem Eyüpoğlu \ Timeturk