Ticaret Bakanlığı'ndan dün gelen bir duyuru, otomotiv dünyasında dengeleri sarsacak cinsten. Resmî Gazete'de yayımlanan yeni bir düzenlemeyle, ithal araçlara ek mali yükümlülükler getirildi. Kararın amacı belli: yerli üretimi korumak, cari açığı azaltmak ve sektördeki istihdamı desteklemek. Ama gelin görün ki, işin iç yüzüne bakınca durum o kadar basit değil.
Konvansiyonel ve hibrit araçlardan, elektrikli otomobillere kadar geniş bir yelpazedeki ithal araçlara uygulanan ek vergiler, otomobil pazarını derinden etkileyecek. Artık AB ve STA dışındaki ülkelerden gelen binek otomobiller için %25 ile %30 arasında ek vergiler veya sabit dolar bazlı minimum tutarlar uygulanacak. İlk bakışta Çin ve ABD'ye uygulanan vergilerin düşmesi, bir rahatlama sinyali gibi görünebilir. Ama Çin'den gelen elektrikli otomobillerdeki %30'luk verginin yanı sıra, hâlâ geçerli olan "7 bölge 20 servis ağı" zorunluluğu, bu rahatlamayı gölgeliyor.
Bu karardan en çok etkilenenler ise Japonya'dan ve Tayland'dan ithalat yapan markalar oldu. Toyota, Honda, Nissan gibi devlerin bazı modelleri artık eskisi kadar cazip olmayabilir. Özellikle Toyota Corolla Cross, Honda Civic ve Nissan X-Trail gibi popüler modellerin geleceği belirsiz. Yüzde 80-85'i AB ülkelerinden yapılan otomobil ithalatımızda asıl darbeyi AB dışı ülkeler yemiş durumda.
YANLIŞ ATILAN ADIMLAR AĞIR YÜKLER GETİRECEK
Tüm bu düzenlemeler, yerli üretimi destekleme amacı taşırken, bence önemli bir noktayı gözden kaçırıyor. Türkiye'nin Paris İklim Anlaşması'na imza atmasına ve sıfır emisyon hedeflerine rağmen, elektrikli otomobil ekosistemini destekleyecek somut adımlar atmıyoruz. Hatta tam tersine, yüksek vergilerle bu alandaki gelişimin önünü kesiyoruz. TOGG gibi yerli bir markayı desteklemek elbette önemli, ancak bu destek, tüm ekosistemi büyütecek şekilde olmalı.
Sadece yerli markaya tanınan teşvikler yerine, elektrikli araç pazarını genişletecek her firmaya kolaylıklar sağlanmalı. Ayrıca, Çin'den gelen araçlara uygulanan "7 bölge 20 servis ağı" zorunluluğu da mantıksız bir engel olarak karşımıza çıkıyor. Servis ağlarını distribütörün kendi kurması yerine, Bosch Car Service gibi köklü ve yaygın ağlarla anlaşma yapmasına izin verilmeli. Dünyanın hiçbir yerinde bu tarz bir kısıtlama yok.
Elektrikli otomobillere vurulan bu "haksız pranganın" bir an önce kaldırılması, hem sektörün büyümesi hem de ülkemizin iklim hedeflerine ulaşması için kritik önem taşıyor. Aksi takdirde, bir yandan yerli üretimi korurken, diğer yandan geleceğin teknolojisine set çekmiş oluruz. Bu durum, uzun vadede bize faydadan çok zarar getirebilir. Bu düzenlemeler gerçekten yerli üretimi ve ekonomiyi güçlendirecek mi, yoksa elektrikli otomobil ekosisteminin önünü tıkamaktan başka bir işe yaramayacak mı? Sorunun cevabını biliyorsunuz. Bir sonraki köşe yazımda görüşmek dileğiyle…
Adem Eyüpoğlu \ Timeturk