Dolar

42,5258

Euro

49,6238

Altın

5.778,78

Bist

10.918,51

Türkiye'de katılım esaslı sigortacılık ve tekâfül sigortacılığın geleceği

2 Hafta Önce Güncellendi

2025-11-24 00:06:12

Dr. Murat Ergüven

Sigortacılık, insanın belirsizlik karşısındaki en temel reflekslerinden biridir. Tarih boyunca bu ihtiyaç farklı yapılara evrilmiş; modern dönemde ise riskin bir sigorta şirketine devredilmesi, sistemin standart çerçevesi hâline gelmiştir. Ancak İslâmî hassasiyeti olan toplumlarda riskin bu şekilde devri, yalnızca hukûkî değil, ahlâkî bir tartışmayı da beraberinde getiriyor. İşte, Tekâfül sigortacılığı, tam da bu tartışmanın kalbinde doğmuştur.

Türkiye'de zamanla ortaya çıkan “Katılım Esaslı Sigortacılık” modeli ise, Tekâfül'ün temel prensipleriyle ilişkili olmakla birlikte, bu prensipleri yerel sigortacılık sistemine uyarlamayı hedefleyen özgün bir çerçeve oluşturmuştur. Bugün artık bu model ile Tekâfül arasındaki ayrım, salt akademik bir ilgi olmaktan çıkmış; sektörün geleceğini belirleyen kritik bir tartışma başlığına dönüşmüştür.

19.12.2020 tarihli 3139 sayılı Yönetmelik ve 2021/3 sayılı Genelge ile şekillenen yerli model, Tekâfül'ün “dayanışmaya dayalı risk paylaşımı” fikrinden esinlenmiş olsa da riskin taşınması, fonların mülkiyeti ve denetim mekanizması gibi başlıklarda farklılaşan bir uygulama seti geliştirmiştir. Bu nedenle Türkiye modeli, Tekâfül prensiplerinden ilham alan, ancak yapısal açıdan ticârî omurgası geleneksel sigortacılıktan ayrılmayan hibrit bir yapıya sahip.

  1. Tekâfül: Dayanışmanın Temeli

Tekâfül (التكافل), karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma prensibine dayanır. Modelde risk, katılımcılar arasında paylaşılır; sigorta şirketi ise risk üstlenmez, yalnızca havuzun adil ve şeffaf yönetimini sağlar. Katılımcılar ortak bir havuz oluşturur ve katkı sağlar; zararlar bu havuzdan karşılanır ve havuz yetersiz kalırsa şirket karz-ı hasen (faizsiz borç) ile destek olur.

  1. Küresel Arena: Onlar Nasıl Başardı?

1970'lerden beri uzun bir yol kat eden Tekâfül modeli, bugün Malezya başta olmak üzere Körfez ülkelerinde dev bir sektör. Malezya'nın modeli Vekâlet (agent-based) ve Mudârebe (kâr-zarar ortaklığı) ayrımını berrak bir şekilde ortaya koyuyor. Suudi Arabistan ise çok daha radikal bir yaklaşım benimsedi ve bütün sektörü Tekâfül'e dönüştürdü. Denetim mekanizması da bu dönüşümü sahiplenen bir nitelik kazandı. Bahreyn'de ise AAOIFI standartlarına uygun bir Tekâfül sistemi bulunuyor. Bu örnekler, Tekâfül'ün hem regülasyon hem de piyasa yapısı ile desteklendiğinde sürdürülebilir bir modele dönüşebileceğini göstermektedir.

  1. Türkiye'de Ne Yaptık?

2020 sonrasında Türkiye, “Katılım Esaslı Sigortacılık” adıyla yerli bir model geliştirdi. Bu model, Tekâfül'ün temel felsefesini dikkate almakla birlikte, Türkiye'nin sigortacılık yapısına uyum sağlamak amacıyla daha esnek bir çerçeve ortaya koydu. Bu esneklik, sektörün hızlı büyümesine katkı sağlamakla birlikte, modelin İslâmî ilkelerle ilişkisi konusunda tartışmalar da doğurdu. Esneklik ile ilkeler arasındaki sınır, Türkiye modelinde zaman zaman belirsizleşti ve bu durum modelin teorik temellerinin daha net tanımlanmasını gerektiren bir ihtiyaca işaret etmeye başladı.

  1. İki Modelin Kırılma Noktaları

Katılım Esaslı Sigortacılık, Tekâfül'den ilham alsa da Türkiye'nin sigortacılık sistemine entegrasyon amacıyla bazı uygulama farklılıkları geliştirdi. Şimdi bu farklılıkların sistemin temel felsefesini nasıl etkilediğini inceleyelim.

Peki Risk Kimin Omuzlarında?

Bu iki model arasındaki en kritik ayrım, riskin taşıyıcısıdır.

Klasik Tekâfül'de risk, katılımcılar havuza pirim öder ve riskleri birbirleri ile paylaşırlar; şirket yalnızca bu havuza vekâlet eden bir yöneticidir. Türkiye modelinde ise riskin önemli bir bölümü şirket tarafından üstlenilmektedir. Primler, katılımcı fonundan ziyade şirket bilançosuna dâhil edilmekte; bu durum modeli geleneksel sigortacılığa yakınlaştıran bir nitelik taşımaktadır. Bu nedenle Türkiye modeli, form olarak Tekâfül'le ilişkilendirilse de işleyiş bakımından risk paylaşımı yerine risk üstleniminin öne çıktığı hibrit bir yapı sergilemektedir. Bu durum, modeli işleyiş olarak geleneksel sigortanın faizsiz bir versiyonuna dönüştürüyor.

Havuzdaki Fazlalık Kâr mı, Hak mı?

Klasik Tekâfül sisteminde dönem sonunda oluşan fazlalık katılımcılara aittir; doğrudan iade edilir veya katılımcı rızası ile hayır kurumlarına yönlendirilir. Bu fazlalık şirketin ticârî getirisi değil, “yardımlaşmanın bereketi” olarak görülür.

Türkiye modelinde ise fonlar şirket bilançosuna geçtiği için fazla tutar şirket kârı olarak kaydedilir. Katılımcının katkısının şirket kârına dönüşmesi, Tekâfül'ün temel risk paylaşımı esasıyla örtüşmemektedir. Bu nedenle fazlalığın mahiyeti, modelin en fazla tartışılan yönlerinden biri hâline gelmiştir.

Bu durum, ister istemez şu temel soruyu daha yüksek bir sesle gündeme getiriyor:
Amacımız gerçekten İslâmî ilkelere uygun bir risk paylaşım mekanizması inşa etmek mi, yoksa faizsiz bir çerçevede dahi olsa şirketlerin kârlılığını önceleyen yeni bir ticârî model geliştirmek mi?

Türkiye modelinde fazla fonların şirketin kasasında kalması, sadece teknik bir hesap uygulaması değildir; sistemin felsefî tutarlılığına yönelik en ciddi kırılma noktalarından birini oluşturur. Çünkü Tekâfül'ün özündeki yardımlaşma, paylaşım ve karşılıklılık ilkesi, burada yerini şirket merkezli bir değer transferine bırakmaktadır.

Bu uygulama,

  • katılımcıların adalet beklentisini zayıflatmakta,
  • yardımlaşma paradigmasının güvenilirliğini gölgelemekte,
  • sektörün “İslâmî meşruiyet” zeminini tartışmaya açmakta
    ve en önemlisi, modeli Tekâfül'den uzaklaştırarak geleneksel sigortacılığın yalnızca faizsiz bir versiyonu hâline getirmektedir.

Kısacası, fazlalığın şirket kârına dönüşmesi, teknik bir tercihin ötesinde, modelin ruhunu ve iddiasını zedeleyen yapısal bir problem olarak karşımızda durmaktadır.

  1. Düzenleme ve Denetleme

Klasik Tekâfül modelinde düzenleme çerçevesi, AAOIFI ve IFSB gibi uluslararası standartlara dayanır. Bu mimaride Şeriat uyumu, merkezi ve bağımsız bir Şeriat Kurulu tarafından denetlenir; bu yapı hem objektifliği hem de sistemin uluslararası güvenilirliğini önemli ölçüde artırır.

Türkiye modelinde ise düzenleyici çerçeve, Katılım Esaslı Sigortacılık Yönetmeliği ve ilgili genelgelere dayanmaktadır. İslâmî finans ilkelerine uyumun sağlanması ise şirketler arasında farklı uygulamalar doğmuştur: Bazı şirketler Danışma Komitelerini kendi bünyelerinde oluştururken, bazıları bağımsız dış danışmanlık hizmeti almayı tercih etmektedir. Bu nedenle bağımsız Danışma Komitesi hizmeti ve bağımsız denetim mekanizması, Türkiye modelinin hem objektifliğini hem de kurumsal güvenilirliğini güçlendiren kritik bir unsur hâline gelmiştir. Teknik ve operasyonel denetim süreçleri ise SEDDK tarafından yürütülmektedir.

  1. Gelişmek Mi, Dönüşmek Mi?

Katılım Esaslı Sigortacılık, Türkiye'nin finansal ve hukukî düzenlemelerine uyumlu, Tekâfül prensiplerinden esinlenen, katılım ilke ve esaslarına uygun, ancak şirketlerin risk üstlendiği hibrit bir modeldir. Ancak:

  • Fazlalığın mülkiyetine ilişkin yapı Tekâfül'ün aslî ilkeleriyle birebir örtüşmemektedir.
  • Kurumsal ve şirket odaklı yapı, katılımcılar arasında risk paylaşımından ziyade şirketin risk üstlenimini öne çıkaran geleneksel sigortacılığa yakın bir model üretmiştir.
  • Fazla fonların şirket kârı olarak kalması, modelin sosyal ve etik boyutunda tartışmalara neden olmaktadır.

Gelecek Vizyonu

  1. Netlik ve Şeffaflık: Mevzuatın netleştirilmesi ve modelin hangi İslâmî prensiplerle uyumlu olduğunu ve dayandığını açık bir şekilde tanımlamak.
  2. Uluslararası Entegrasyon: AAOIFI başta olmak üzere uluslararası standartlarla uyum sağlayarak güvenilirliği artırmak.
  3. Ruhun Güçlendirilmesi: Fon yönetiminde risk paylaşımını yeniden merkeze alan bir yapıya yönelmek.

Türkiye, isterse Tekâfül'ün dünyadaki en özgün modellerinden birini oluşturabilir. Bunun için mevcut yapının doğru analiz edilmesi ve felsefî-fıkhî zeminin güçlendirilmesi gerekmektedir.

Gelişmek kolaydır; dönüşmek ise kararlılık ister. Bugün ihtiyaç duyduğumuz şey, tam da bu kararlılıktır.

MURAT ERGÜVEN / TIMETURK

Tüm Yazıları

SON VİDEO HABER

Bakan Bayraktar: Enerji filomuzun 6'ncı gemisi Türkiye'de

Haber Ara