Dolar

42,6048

Euro

49,6080

Altın

5.749,54

Bist

11.266,34

Ara Tatil Eğitimde Nefes mi, Kesinti mi?

1 Hafta Önce Güncellendi

2025-12-01 00:00:58

Hanife Arslantürk

Geçtiğimiz hafta Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in bir programa katılarak gündeme getirdiği ara tatiller tartışması gündemdeki yerini koruyor. Malumunuz ülkemizde 2019–2020 eğitim öğretim yılında uygulanmaya başlanan ara tatiller eğitim sisteminde yıllardır devam eden yoğunluk ve yorgunluk sorunlarına yönelik önemli bir adım olarak değerlendirilen ve üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen hâlâ tartışmaların merkezinde yer alıyor. Kasım ve Nisan aylarında bir haftalık dönemlerle uygulanmaya başlayan Millî Eğitim Bakanlığının öğrenci ve öğretmen merkezli eğitim hedefleri doğrultusunda şekillendirilmişti. Ara tatil doğru uygulandığında ve iyi planlandığında öğrencinin motivasyonunu artıran, öğretmenin mesleki gelişimini destekleyen bir niteliğe sahip. Ancak uygulamanın sistemli bir şekilde sürdürülmesi için Millî Eğitim Bakanlığının kapsamlı bir geri bildirim çalışmasına hâlâ ihtiyaç var gibi duruyor. ‘Ara tatil' uygulaması kimine göre öğrencilerin ve öğretmenlerin soluklanması için bulunmaz bir fırsat; kimine göre ise eğitimde sürekliliği bozan, aileleri planlama konusunda zorlayan bir uygulama…

Ara tatil uygulamasının ilk başladığı dönemde, öğretmenler için her gün çeşitli etkinlik planları hazırlanıyor, öğrencilerin dinlenmeleri hedeflendiği için ödev verilmemesine özen gösteriliyordu. Ancak günümüze gelindiğinde tablo önemli ölçüde değişti. Çocuklarını oyalamak isteyen velilerin talepleriyle birlikte ara tatillerde yeniden ödev verilmeye başlandı; öğretmenler ise bu süreçte çevrim içi seminerlere katılmak zorunda bırakılarak aslında “kısa mola” olarak tanımlanan bu dönemi yine bilgisayar başında geçirmek durumunda kaldı. Tabii buna hâlâ “kısa bir mola” denilebilirse…

Bu tür bir ara tatilin ne öğrenciye ne de öğretmene gerçek anlamda bir fayda sağladığı açık. Çünkü velilerin bir kısmı okulu, çocuğun gün boyu oyalandığı bir alan olarak görüyor ve çocuk okulda değilse en azından ödevlerle zaman geçirmesini istiyor. Böyle olunca “ödev verilsin ki çocuk meşgul olsun” yaklaşımı giderek yaygınlaşıyor.

Öte yandan Milli Eğitim Bakanlığı'nın da dışarıdan gelen “öğretmen yine tatil yapıyor” söylemlerine karşı bir savunma refleksi geliştirdiği görülüyor. Bu nedenle öğretmenin boş kaldığı algısı oluşmasın diye çevrim içi seminerler zorunlu tutuluyor ve öğretmen bilgisayar başına bağlanarak tatilini iş yükü altında geçiriyor.

Sonuç itibarıyla, başlangıçta dinlenme ve yenilenme amacıyla hayata geçirilen ara tatiller, hem öğrenci hem öğretmen için amacından uzaklaşmış bir takvime dönüşmüş durumda.

Peki bu sistem gerçekten ne kazandırdı ne kaybettirdi?

Öncelikle şunu kabul etmek gerekir: Türkiye'nin eğitim takvimi uzun yıllar boyunca kesintisiz bir maraton şeklinde ilerledi. Öğrenciler dönem ortasında nefes almadan sınavlara, projelere, etkinliklere koştu; öğretmenler ise ders yükü arasında kayboldu. Dolayısıyla ara tatil fikri, ilk duyulduğunda kulağa son derece makul gelmişti. Kısa bir mola verilecek hem zihinsel hem fiziksel bir yenilenme sağlanacaktı.

Nitekim uygulamayla birlikte kasım ve nisan aylarında birer haftalık tatiller devreye girdi. Kâğıt üzerinde bu tatiller öğrencinin akademik verimini artırmayı, öğretmenin mesleki gelişimine alan açmayı ve okullarda verimsiz geçen son haftaların yükünü azaltmayı hedefliyordu. Ancak sahadaki tablo her yerde bu kadar pürüzsüz olmadı.

Velilerin bakış açısından ara tatil, özellikle çalışan ebeveynler için yeni bir planlama krizini beraberinde getirdi. Okullar kapanınca çocukların güvenli ve verimli vakit geçireceği alanlar konusunda birçok aile zorlandı. Ekonomik olarak tatil yapma imkânı olmayan kesim için de ara tatil, bir “boşluk” olarak kaldı. Bu anlamda sosyal eşitsizliklerin görünürlüğü daha da arttı.

Öğretmenler açısından uygulamanın olumlu tarafları olduğu inkâr edilemez. Kasım ve nisan aylarındaki seminer dönemleri, doğru değerlendirildiğinde hem mesleki dayanıklılığı hem de planlama kalitesini yükseltti. Ancak bazı okullarda bu süreçlerin etkin yürütülememesi, uygulamanın amacından uzaklaşmasına yol açtı.

Gelelim öğrencilerin cephesine… Birçok öğrenci ara tatilden gerçekten fayda gördü. Dönem ortasında verilen kısa molalar motivasyonu tazeledi, öğrenme yükünün ağırlığını hafifletti. Fakat akademik seviye farklarının yüksek olduğu okullarda, özellikle sınav gruplarında, bu kesintilerin ritmi bozduğu da sıkça dile getirildi.

Tüm bu tabloya bakınca, ara tatilin “doğru planlandığında faydalı, yanlış uygulandığında yorucu bir sistem” olduğu görülüyor. Belki de mesele tatilin kendisi değil, tatilin nasıl değerlendirildiği… Öğrenciyi merkeze alan, veliyi sürece katan, öğretmeni destekleyen bir anlayış hâkim olduğunda ara tatil gerçekten bir nefes olabilir. Sonuç olarak ara tatili kaldırmak yerine, geliştirmek ve eşitsizlikleri azaltacak destekleyici mekanizmalar oluşturmak daha akılcı görünmektedir. Çünkü eğitim sadece dersliklerde değil, iyi bir organizasyonla hayatın her alanında gelişir. Ara tatil de doğru dokunuşlarla hem motivasyon hem verim açısından büyük bir fırsata dönüşebilir. Kısacası mesele tatil değil; eğitimin ritmini doğru kurabilmek…

Hanife Arslantürk

Tüm Yazıları

Haber Ara