Dolar

42,8232

Euro

50,3833

Altın

6.116,85

Bist

11.311,06

Zorbalık disiplin değil ahlak ve değer sorunudur

2 Saat Önce Güncellendi

2025-12-23 00:06:20

Hanife Arslantürk

Günümüzde eğitimi ve okul ortamlarını en fazla zehirleyen sorun nedir diye soracak olsak, sanırım çoğumuzun aklına ilk olarak akran zorbalığı gelir. Ne yazık ki bu mesele artık münferit birkaç “yaramazlık” vakası olmaktan çıkmış, çocukların ruh sağlığını ve okul iklimini derinden sarsan yapısal bir probleme dönüşmüştür.

Okullarda yaşanan zorbalık vakalarına baktığımızda ortak bir tabloyla karşılaşıyoruz: Kendini güçlü hissetme ihtiyacı duyan bazı öğrenciler, güçsüz veya çekingen gördükleri arkadaşları üzerinde baskı kurarak var olmaya çalışıyor. Güç, başkasını ezmek; saygı, korku salmak; popülerlik ise başkasını yalnızlaştırmak üzerinden tanımlanıyor. Oysa bu, gücün değil; ciddi bir değer yoksunluğunun göstergesidir.

İnsan tabiatı gereği vahşidir. Ancak insanı insan yapan şey, bu ham tabiatın terbiye edilmesidir. Aile, okul ve sosyal çevre tam da bu nedenle vardır. Eğer bu üç sacayağı görevini yerine getirmezse, ortaya çıkan şey medeniyet değil; kaba bir güç gösterisi olur. Bugün zorbalığın bu denli yaygınlaşmasının temelinde de bu anlayış yatmaktadır.

En dikkat çekici noktalardan biri şudur: Zorbalığa uğrayan öğrenciler çoğu zaman “problemli” çocuklar değildir. Aksine, iyi yetişmiş, saygılı, sessiz ve çatışmadan uzak durmayı tercih eden öğrenciler, zorbalığın en kolay hedefi hâline gelmektedir. Çünkü bu çocuklar bağırmaz, tehdit etmez, kavga etmez. Sessiz kalmayı edep zannederler. Zorba ise bu sessizliği güçsüzlük olarak okur.

Okullar, modern toplumlarda çocuğun en uzun süre bulunduğu sosyal alanlardır. Dolayısıyla okul; yalnızca akademik bilgi verilen bir mekân değil, insan doğasının terbiye edildiği bir karakter inşa alanıdır. Ne var ki günümüzde birçok okulda bu misyonun zayıfladığı görülmektedir. Akademik başarıya odaklanan, fakat ahlaki gelişimi, empatiyi ve sınır bilincini ihmal eden eğitim anlayışı; zorbalık davranışlarının normalleşmesine zemin hazırlamaktadır.

Bugünün okul ortamlarında “güçlü olmak”, çoğu zaman yanlış anlaşılmaktadır. Bir başkasını baskı altına almak, tehdit etmek, psikolojik olarak yıpratmak ya da sosyal medyada linç etmek; gençler arasında bir üstünlük aracı hâline gelmiştir. Oysa gerçek güç, kendini kontrol edebilmek; gerçek saygı, başkasının sınırına riayet edebilmektir.

Bu noktada ailelerin rolünü görmezden gelmek mümkün değildir. Çocuğunun her davranışını savunan, hatasını görmezden gelen ve zorbalığı “çocukluk” diyerek küçümseyen aile tutumları, bu sorunun büyümesine doğrudan katkı sağlamaktadır. Öte yandan çocuğuna sürekli “sus, idare et, büyüklük sende kalsın” telkininde bulunan aileler de farkında olmadan çocuklarını savunmasız bırakmaktadır. Ne sınırsız serbestlik ne de sınırsız suskunluk çözüm değildir. Bilimsel çalışmaların da gösterdiği üzere, zorbalığa uğrayan öğrenciler çoğu zaman “problemli” ya da “uyumsuz” bireyler değildir. Aksine; iyi yetişmiş, saygılı, sessiz ve çatışmadan kaçınan öğrenciler, zorba profili için daha “kolay hedef” hâline gelmektedir. Bu durum, terbiyenin yanlış anlaşıldığı bir noktaya işaret etmektedir: Susmak, her zaman erdem değildir; haksızlık karşısında sınır koyamamak, çocuğu savunmasız bırakmaktadır.

Güç kavramı ise hem ailede hem okulda ciddi biçimde çarpıtılmaktadır. Araştırmalar, zorbalık yapan çocukların büyük bir kısmının ev ortamında sınır problemi yaşadığını ya aşırı baskıcı ya da aşırı serbest bırakılmış ailelerde yetiştiğini göstermektedir. Çocuğa “her yaptığının arkasındayım” mesajı vermek, onu güçlü değil; sorumsuz ve empati yoksunu birey hâline getirmektedir. Aynı şekilde, çocuğa sürekli “idare et, alttan al” telkininde bulunmak da mağduriyet döngüsünü beslemektedir.

Üstelik artık zorbalık sadece okul koridorlarında yaşanmıyor. Siber zorbalıkla birlikte, çocuklar evlerinde bile güvende değil. Telefon ekranları, yeni bir zorbalık sahasına dönüşmüş durumda. Bu da mağduriyetin süreklilik kazanmasına ve çocukların yalnızlık duygusunun derinleşmesine neden oluyor.

Sonuç olarak şunu açıkça söylemek gerekir: Akran zorbalığı bir disiplin sorunu değil, bir ahlak ve değer problemidir. Okullar yalnızca sınav kazandıran kurumlar değil; insan yetiştiren mekânlar olmak zorundadır. Aileler çocuklarına sadece “başarılı olmayı” değil, “iyi insan olmayı” da öğretmelidir.

Aksi takdirde; terbiyeli çocukların ezildiği, zorbalığın güç sayıldığı ve sessizliğin kaybettirdiği bir düzen inşa etmeye devam ederiz. Bunun bedelini ise sadece çocuklar değil, bütün toplum ödeyecektir.

HANİFE ARSLANTÜRK \ Timeturk

Tüm Yazıları

Haber Ara