Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

Çin'in Otomotiv Firmaları Tehdit mi, Fırsat mı?

2 Ay Önce Güncellendi

2025-10-24 00:15:11

Adem Eyüpoğlu

Son yıllarda otomotiv sektöründeki dengeler Çin'in seri üretim gücü ve elektrikli araçlardaki (EA) liderliğiyle kökten değişiyor. Avrupa'da kapanan fabrikalar, işten çıkarılan işçiler ve yer değiştiren üretim tesisleri bu değişimin somut göstergeleri. Bana kalırsa, bu durum Türkiye gibi dinamik bir pazar için yalnızca bir tehdit değil, aynı zamanda büyük bir fırsat barındıran, ancak dikkatli yönetilmesi gereken bir ikilem sunuyor.

Tehditler ve Dezavantajlar: Tekelleşme ve Haksız Rekabet Kaygısı

Öncelikle, Çin'in bu amansız yükselişinin getirdiği endişeleri görmezden gelemeyiz. Avrupa ve Afrika'daki gibi, Türkiye pazarında da çok cazip fiyatlarla sunulan Çinli otomobiller, yerel üreticilerimizi ve küresel markaların buradaki yatırımlarını "haksız rekabet" ortamıyla karşı karşıya bırakıyor. Devlet destekleriyle ucuzlayan ürünlerin, gümrük vergileri ve maliyetler karşısında ayakta kalmaya çalışan yerli sanayimize zarar verme potansiyeli yüksek.

Daha da önemlisi, elektrikli otomobil pazarındaki bu hızlı tekelleşme ihtimali beni düşündürüyor. Eğer Çin, küresel EA pazarında rakipsiz bir konuma gelirse, yakın gelecekte yedek parça, batarya teknolojisi ve diğer aksamlarda istediği fiyatı dayatabilir. Batı markalarında olduğu gibi, Çin teknolojisine bağımlı hale gelmek, ileride istenmeyen ticari veya siyasi dayatmalarla karşılaşma riskini beraberinde getirir. Hiçbir ülke, kendi sanayisini zora sokacak, ulusal çıkarlarını tehlikeye atacak bir ticari serbestliği istemez.

Fırsatlar ve Avantajlar: Tüketiciye Erişim ve Yerel Üretim Kapasitesi

Ancak, madalyonun diğer yüzünde Türkiye için yadsınamaz fırsatlar var.

Birincisi, tüketici faydası. Çinli firmaların rekabeti, pazar fiyatlarını aşağı çekerek Türkiye'deki tüketicinin daha ulaşılabilir fiyatlarla yeni nesil teknolojiye sahip araçlara erişimini sağlıyor. Bu, alım gücü düşen vatandaşlarımız için önemli bir avantajdır.

İkincisi ve benim için en kritik nokta: Fabrika Yatırımları. BYD, Chery, MG ve SWM gibi Çinli devlerin Türkiye'de fabrika kurma kararları, oyunu tamamen değiştiriyor. Bu yatırımlar gerçekleştiğinde:

  1. İstihdam ve Yerel Üretim: Türkiye, yeni bir otomotiv üretim üssü haline gelir. Binlerce kişiye doğrudan ve dolaylı istihdam sağlanır, teknoloji transferi başlar.
  2. İhracat Kapasitesi: Çinli firmalar, Türkiye'yi AB ve yakın coğrafyalara ihracat kapısı olarak kullanacak. Bu, Türkiye'nin ihracat gelirlerini ve yüksek teknolojili ürün ihracat payını artırır. Ayrıca, AB'nin Çin araçlarına koyduğu gümrük vergilerinden muafiyet, firmaların Türkiye'de kalmasını teşvik eden güçlü bir argüman olur.
  3. Rekabetin Yükseltilmesi: Bu fabrikalar, yerel tedarik zincirimizin kalitesini ve rekabet gücünü artırır, böylece TOGG gibi milli projelerimiz de dahil tüm yerli üreticilerimizi daha iyisini yapmaya zorlar.

Ne Yapmalıyız? Kısa Vadeli Gümrük Duvarı mı, Uzun Vadeli Stratejik Ortaklık mı?

Şu anda ticaret savaşlarının kızıştığı bir dönemdeyiz. Çip teknolojisi, nadir toprak elementleri ve elektrikli otomobillerin rekabet ortamında, kısa vadeli gümrük vergisi duvarlarıyla geçici bir koruma sağlamak bir seçenek. Ancak, benim düşüncem, Türkiye'nin uzun vadeli ve stratejik düşünmesi gerektiği yönünde.

Yapay zeka dahil her alanda Batılı şirketlere meydan okuyan Çin karşısında, sırf rekabeti engellemek adına kapıları tamamen kapatmak, bizi teknolojinin gerisinde bırakabilir.

Türkiye, Çinli firmaların cazip fiyat tekliflerini dengeleyecek şekilde, kendi tüketicisinin çıkarını ve yerli sanayisinin korunmasını başa alacak bir strateji izlemeli. Bu strateji:

  1. Yerelleşme Şartı: Fabrika yatırımlarına teşvik verirken, yerel tedarik zincirinden parça alımını ve Ar-Ge faaliyetlerini zorunlu kılmak.
  2. Akılcı Gümrük Dengesi: Türkiye'de üretilmeyen veya yerelleşme taahhüdü olmayan ithal araçlara karşı adil bir gümrük vergisi uygulamasıyla haksız rekabeti önlemek.
  3. Teknolojik Bağımsızlık: Batarya ve yazılım gibi kritik EA teknolojilerinde kendi yeterliliğimizi artırmak için yatırımları hızlandırmak.

Sonuç olarak, Çinli otomotiv devleri ne tek başına bir tehdit ne de kayıtsız şartsız bir fırsattır. Onların küresel atağını, Türkiye'yi yalnızca bir pazar olmaktan çıkarıp, elektrikli araç üretim ve ihracatının bir üssü yapacak stratejik yatırımlara dönüştürmek bizim elimizde. Kısa vadeli korkularla değil, uzun vadeli vizyonla hareket etmeli, ticaretimizi ulusal çıkarlarımıza hizmet edecek şekilde ustalıkla yönetmeliyiz. Bir sonraki köşe yazımda görüşmek dileğiyle…

Adem Eyüpoğlu \ Timeturk

Tüm Yazıları

Haber Ara