Muhibbi der ki: Kimi ar'ar dedi kadd-i dildâra kimi elif. Cümlenin maksûdı bir ammâ rivâyet muhtelif/Yârin muhteşem endâmını görünce bazıları ardıç ağacına benzetti, bazıları da elif harfine. İfadeleri ayrı ama aynı şeyi söylemek istiyorlar.
"Cümlenin maksûdı bir ammâ rivâyet muhtelif" ibaresi bizim de meramımıza tercüman oluyor. Anlatmak istediğimiz de şudur: Türkiye karşısında yöntemler ayrı olsa da hedef birliği var. Bu da muhtelif yol ve araçlar ve taktiklerle Türkiye'yi durdurmak. Türkiye'nin yürüyüşünü sekteye uğratmak. Ermeni tezleri Türkiye'yi yolundan çevirmenin, saptırmanın araçlarından ve yöntemlerinden biridir. Bunlar Ermeni tezleri değil düpedüz Türkiye'ye karşı dünya düzeninin tezleridir. Ermeni meselesinden başka küresel güçlerin -Yahudi tezleri hariç- sahip çıktığı başka bir tez var mı? Ermeni tezleri Türkiye'yi Anadolu 'ya hapsetmenin ve kadük bırakmanın araçlarından birisidir. Yoksa dünyanın gözleri önünde Suriye'de 7 yıldan beri kıyım ve katliamlar devam etmektedir. Dünya sadece seyirci kalıyor ve suçu birbirinin üzerine atıyor. Fransa, Cezayir, Ruanda, Brundi'de katliamlara imza atmış, kimsenin umurunda bile değil. Polonya katliamını (Katin Ormanı Katliamı) Naziler mi yaptı Ruslar mı yaptı, hala tartışılıyor. Büyük ihtimalle Stalin ve Rusların marifeti. Tarihi yine galipler yazdı ve Nazileri günah keçisi yaptılar. Bütün günahlarını Nazilerin üzerine boca ettiler. Suriye'de kimyasal silahlardan muhalifleri sorumlu tutmaları gibi İkinci Dünya Savaşı sırasında Rus Gizli Polisi Çeka, Ukrayna'da 10 milyon kadar insanın açlıktan kırılmasına neden oldu ve çeşitli yöntemlerle öldürdü. ABD Irak'ta milyonlarca Müslümanı katletti. Seyrekleştirilmiş uranyum silahları kullandı. Ses çıkaran yok. Bu örnekler saymakla bitmez. Öyleyse neden Türkiye? Neden 1939, 1961 veya herhangi bir tarih değil de illa da 1915? Sırrı ne?
Bunun cevabını Ermeni tezlerini birinci elden seslendirenler veriyor. Türkleri durdurmak! Anadolu'ya hapsetmek ve kıpırdamalarına mani olmak. Ermeni tarihçi Baret Sarkisyan 24 Nisan 1915 olaylarının yıl dönümünde bozacının şahidi şıracı misali Taner Akçam'ın "yenidir" rivayetiyle yayınladığı belgelere dayanarak Türklerin kapana kısıldıklarını söylüyor. Meğerse Türklere Ermeni tezleri üzerinden 'tarih kapanı' kurmuşlar. Şimdi bu kapandan kurtulmasını istemiyorlar. Baret Sarkisyan şunları söylüyor: "Yeni belgeler Türk ekonomisine zarar verme potansiyelini taşıyor. Soykırımı tanıma noktasında Türkiye'nin ümüğünü sıkan, sıkıştıran her belge Recep Tayyip Erdoğan döneminde yeniden boyunu uzatan ve hayat bulmaya başlayan, canlanan Türkleştirme planlarına ve projesine büyük darbe vuracaktır. Sekteye uğratacaktır… "Burada anahtar kavram, "Tetrik" yani Türkleştirme ifadesidir. Cumhuriyet sonrası hükümetlerin bölgede Türkleştirme diye bir politikası yoktur. Milliyetçilik yüzyılında İttihatçılar böyle bir yanılgıya düşmüştür. Bununla birlikte Menderes'ten itibaren şarka yeniden açılma politikası Türkleştirme değil bölgeye yeniden açılmadır. AK Parti de sonuçta bunu sürdürmektedir. Ziya Paşa'nın deyimiyle "rencide olur dide-i huffaş ziyadan/ yarasalar aydınlıktan rahatsız olurlar".
Baret Sarkisyan Ermeni tezleriyle birlikte Türkiye'nin yeniden ayağa kalkmasını engelleyebileceklerini söylüyor ( https://www.eremnews.com/news/ world/1300029 ). Zaten bu tezler bu amaçla Türkiye'nin önüne servis edilmiştir. Akıllarını öfkelerine, kinlerine kurban eden Ermeniler de bu küresel planlara, düzenlemelere alet olmaktadırlar. Yoksa gerçekten de bölgede iki kadim imparatorluk yeniden harekete geçmiştir. Ruslar ve Persler. Bölgede bir Ruslaştırma (Tevris) bir de Persleştirme (Tefris) politikası vardır. Tetrik politikası yerine Tefris (Persleştirme) politikası vakıadır ve gerçektir ve üstelik Ermeniler de buna alettir. Katkı sunmaktadır. Pantürkizm (Tetrik) iddiaları gerçeği yansıtmaktan uzaktır, mukabilinde Persleştirme ve Ruslaştırma politikaları Ortadoğu'da hayata geçirilmektedir. Ermeniler de kendi ifadeleriyle 'Pantürkizm dalgasını' durdurmaya çalışırken aksine öteki projelere omuz veriyorlar.
Diriliş Ertuğrul filminin izlenmesini şer'i mahzurlar taşıdığı, içerdiği iddiasıyla haram sayan ve yasaklayan Sisi'nin paspası Selefi Davet cemaati üyesi ve Nur Partisi'nin kurucularından Yasir Burhami Ermeni tarihçi Baret Sarkisyan ile aynı ifadeyi paylaşıyor ve aynı gerekçeyi kullanıyor (https://www.tahrirnews.com/posts/884260). Film Pantürkizme (Tetrik) hizmet ediyormuş! Bürhami'ye göre, Türkiye, yeniden İslam aleminin lideri olmak için Diriliş Ertuğrul gibi filmleri görsel malzeme, fon malzemesi olarak kullanıyor. Ekran üzerinden Pantürkizm propagandası yapıyor. Bununla birlikte Pantürkizm ifadesine rağmen Türklerin İslam aleminin lideri olmak istediklerini de ileri sürüyor. Bu durumda bir ikilem söz konusu ve zımni olarak Panislamizmden de bahsetmektedir. Peki! Selefi hareketin liderlerinden birisi olarak Türkler eliyle de olsa neden Panislamizmin fiiliyata geçirilmesinden rahatsızlık duymaktadır? Bu rahatsızlığı ya efendileri namınadır ya da meşrep taassubundan, takıntısından kaynaklanmaktadır. Meşrep takıntısını da İbn-i Arabi üzerinden dile getirmiştir. Bu taassup veya takıntı da başlarını yedi ve yiyor. Dışlayıcı Selefilik günümüzde her yerde dışlanıyor. Sisi onları İhvan ve Türkiye'ye karşı kalkan olarak kullansa bile sonuçta önlerini de açmıyor. Onlara vebalı veya damgalı muamelesi yapıyor.
Görüyorsunuz ki, Türkiye'ye karşı bir uçta Ermeni bir tarihçi ile diğer uçta bir selefi aynı dili kullanıyor. İkisi de Türkiye'yi durdurma formülünden bahsediyor. Bunun için birisi Ermeni tezlerine sahip çıkıyor diğeri de aynı gayeye hizmet ettiği için Diriliş Ertuğrul dizisini yasaklıyor. Yasir Bürhami keşke Yavuz ismini Kahire'deki caddelerden birisinden kaldıranlar için de bir şeyler söyleseydi. Sukut ikrardan gelir. Demek ki Yasir Efendi Yavuz Sultan Selim'e de karşı. Bunun nedenlerinden birisi Memlüklü muhabbeti olabilir diğeri de İbn-i Arabi takıntısı. Memlüklüler de İbn-i Arabi konusunda Yavuz'dan pek farklı düşünmezlerdi. Aşağı kalmazlardı. Kısaca Yasir Efendi Türklerin öncülüğünden ve liderliğinden gocunuyor. Türklerden başka da sahada bu liderliği üstlenecek bir başka aktör de gözükmediğine göre Yasir Efendiye göre varsın İslam dünyası sahipsiz, başsız kalsın! Umurunda mı? Sisi'nin ideolojik leşker veya lejyonerlerinden başka ne beklenebilir ki?
Fikriyat