Türkiye seçimlerinin bölgesel ve küresel yansımaları oldu. Gölgesi bölgeye ve bütün dünyaya vurdu. Seçim Türkiye'de yapılsa bile etkileri bölgede ve dünyada yakından hissedildi. Özellikle de Arap dünyası seçimlere ve sonuçlarına kilitlendi. Al Misriyyun gazetesi Yayın Yönetmeni Cemal Sultan'ın 15 Temmuz (2016) gecesi için anlattığı ortam yine tekerrür etti. Cemal Sultan o geceyi şöyle özetliyor: Hepimiz ayaktaydık darbenin nasıl sonuçlanacağını merak ediyorduk. Yüreklerimiz ağzımızdaydı. Türkiye'nin ayakta kalmasını arzu ediyorduk. Erken seçimlerle birlikte bu defa da denildiği gibi son kale zordaydı. Türkiye'nin sırtı duvara dayanmıştı. Yere gelmesi an meselesiydi. Bununla birlikte Türkiye'de AK Partinin zaferine odaklanmış kitleler hüsrana uğramadı. Ötesinde zaferiyle birlikte büyük bir coşku yaşadılar. Belki kendileri zafer kazansaydı ancak o kadar sevinirlerdi. Mesela, Mürsi yandaşları Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zaferiyle teselli buluyorlardı. İslam dünyasının Erdoğan'ı bağrına bastığı, sevdiği kadar Mürsi'yi de sevdiğini sadece birisinin hür ve cumhurbaşkanı olduğunu ötekinin ise Medrese-i Yusufiye'de kapalı tutulduğunu söylüyorlar. Doha, Bağdat, Amman ve Filistin şehirlerinde sevinçler açıktan yaşandı ve ayyuka çıktı. Şam'da baykuş üssünde matem yaşanırken İran ekseninin ve Şiilerin kontrolündeki Bağdat'taki Sünniler belki az oranda da olsa Şiiler AK parti ve Erdoğan'ın zaferiyle mest oldular. Mısır'da yaşayanlar aynı coşkuyu hissetmiş olmalı ama dışarı salmayarak, içlerinde tutarak! Zira Şam, BAE, Mısır gibi ülkelerdeki rejimler karşı kampı temsil ediyorlar. Burada ilginç bir nokta bazı AB ülkeleri liderleri veya hükümetleriyle zorba Ortadoğu rejimleri Türkiye'ye karşı aynı tutumu sergiliyorlar. Demokrasi bunun neresinde? Onlar menfaatlerine ve ideolojilerine bakıyorlar. Arap zorbalarıyla Batı demokratlarının menfaatleri ortak. Daha doğrusu bölgedeki zorba rejimler Batı'nın uydusu veya kuyruğu. Ülkeleri adına hareket etmiyorlar. Zira ülkelerini ve vatandaşlarını temsil etmiyorlar. Ülkelerinin değil kendi şahsi çıkarları ile Batı çıkarlarını temsil ediyorlar. Hepsinin derdi Türkiye'yi Anadolu'ya hapsetmek.
Bazıları demokratik seçimlere gölge düşürmek istedi. Sisi'nin avazları ve daileri ile İsrail daileri aynı noktada buluştular. Türk demokrasisini karalamak! Sisi'nin çanaklarından, mikrofonlarından Ahmet Musa ile Michael Rubin artık Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'seçilmiş diktatör' olduğunu ileri sürdüler. Michael Rubin Türkiye'nin dost mu düşman mı olduğunu soruyor. Esasın Rubin gibiler bugün değil yıllardan beri aynı nakaratı tekrarlıyorlar. The Economist dergisinin Erdoğan aleyhinde seçimler öncesinde 'kulis, ayartma faaliyeti' yapması ve reylerin rengini, adresini değiştirmeye teşvik etmesi gibi 9 yıl önce de Erdoğan'ı Üçüncü Selim olarak resmetmişti. Sisi'nin borazanı Ahmet Musa'nın yaklaşımı da aynı oldu. Sisi'nin sıfatını Erdoğan'a takmaya çalıştı. Türkiye'yi rezil etmek isterken kendini rezil etti. Türk halkı bunların oyunlarını bozdu ve beklentilerine sünger çekti. The Economist ile birlikte Le Point dergisi de kapağına seçim öncesi Erdoğan'ı taşımış ve şu başlığı atmıştı: Le dictateur!
Bazıları Erdoğan'ın zaferini daha yakışıksız bir zemine çektiler. Hesaplaşmaya döktüler. Sosyal medya hesabından (Twitter) Fahd Alshelaimi, Erdoğan'ın zaferini kutlayan Arapları ve Arap kitleleri aslını neslini unutmuş kitle, Türkçülüğün peşine takılmış güruh olarak nitelendiriyor! Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zaferini kutlayanları şöyle tasvir ediyor: Yeni Osmanlılığın hizmetkarları, onlar ancak Türkleşmiş Araplar veya Araplaşmış Türkler; bense Osmanlıcılık akımının hizmetinde değilim. Türkleri topraklarından, ülkelerinden tart etmiş, kovmuş katıksız Araplardan biriyim…" Suudi Arabistan'daki karar alma mekanizmalarına yakınlığıyla bilinen Riyad'daki Racihi Mescidi'nin İmamı Hamza Tayyar da zehir zemberek bir kaside kaleme alarak AK Parti ve Erdoğan'ın zaferine olan hazımsızlığını belli etmiştir. Hilafet meselesini diline dolamış, hevesinden bahsetmiş keza İsrail ile İran ile Türkiye'nin gizli kapaklı ve açıktan ilişkilere sahip olduğunu ileri sürmüştür. Kudüs'ü Osmanlıların zayi ettiklerini oysaki kendilerinin veya efendilerinin Haremeyn'i göz bebekleri gibi koruduklarını ileri sürüyor.
Twitter pehlivanlarından Duba Polis şeflerinden Dahi Halfan ise önce TL'nin değer kaybetmesi üzerinden AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın inişe geçtiğini, seçimleri kaybetme trendinde olduğunu yazmış ardından da gerçeğin anlaşılması üzerine tweet ishaline tutulmuştur.
Buna mukabil Bağdat, Amman, Doha sokaklarında büyük bir zafer coşkusu yaşanmış ve halka kutlama helva dağıtılmıştır. Ürdün'de Salat şehrinde Fahem ve Lahem adlı lokanta Erdoğan'ın zaferinin şerefine 100 müşterisini meccanen doyuracağını duyurmuştur. AK Parti ve Erdoğan zaferi üzerinden enformatik anlamda Katar ile BAE yine karşı karşıya geldi. Tam bir enformatik savaş sahnelendi. Katarlılar zaferi kendi zaferleri gibi algıladılar ve etrafı Türk bayraklarıyla donattılar.
Twitter hesabı üzerinden de bombardıman savaşları karşılıklı olarak sürdü. Nobel ödüllü Yemenli yazar Tawakkol Karman demokrasisi olmayanların Türkiye'deki demokrasinin işleyişinden veya yetersizliğinden yakınma garabeti yaşadıklarını ifade ediyor. Demokrasisi olmayanlar demokrasi kriterlerinden bahsediyorlar. Ürdün asıllı Türkiye sevdalısı İhsan Fakih adlı kadın yazar da Türkiye'de AK Parti ve Erdoğan'ın zaferini kutlamalarının nedeninin Erdoğan'ı halife veya Osmanlı'nın devamı saymaları değil rakiplerinden daha ehil olması, ümmetin ortak davası ise daha çok dertlenmesi olduğunu ifade ediyor.
Türkiye'nin hinterlandında yapılan kutlamaların nedenini Suriyeli yazarlardan Ebu Basir et Tartusi de şöyle değerlendiriyor: "Erdoğan ve partisinin kazanması mustazafların kazanması anlamına geliyor. Özellikle de yerlerinden yurtlarından sökülen Suriyeli mustazaf mültecilerin. Türkiye doğru yolda olmakla birlikte kimse onun kemal noktasına ulaştığını söylemiyor. Ama dileğimiz girdiği sürecin kemal noktasıyla sonlanması, tamamlanmasıdır." Tartusi mesajını bir dua ile sona erdiriyor: "Allahım! Türkiye'yi sen koru. Türkiye adına, bütün Müslümanlar ve yeryüzü mustazafları adına Recep Tayyip Erdoğan'ı koru. Son çağrımız ve duamız hamd alemlerin Rabbine mahsustur…"
Allah, İslam dünyasının pusulası ve gözbebeği olan Türkiye'yi zayi etmeyecektir. Dünya mustazafları adına onu rezerv olarak saklayacaktır.
Fikriyat