Trump kendisine olduk veya olmadık yerden böbürlenme payı çıkartıyor. Sözgelimi İran ile varılan nükleer anlaşmadan çekildikleri için bu ülkenin milislerini Suriye ve Yemen'den çekmek durumunda kaldığını iddia etti. Halbuki, bu iddiası pek yerinde değil. Bununla birlikte yeni dönemde milis güçleri göze batıyor. ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesiyle birlikte İran üzerine bir baskı oluştuğu doğrudur. Amerikan baskısına ilaveten Rus baskısı da İran'ı milislerini terhis etmeye zorluyor. Bununla birlikte tüm bölgede milislerin terhisiyle ilgili başlayan eğilimin temelinde bu milislerin varlık nedenlerini kaybetmiş olmaları vardır. Irak'ta IŞİD bitti ve bununla mücadele için 2014 yılında Ali Sistani'nin çağrısıyla kurulan, devreye sokulan milislerin (Haşd eş Şabi) misyonu da kalmadı. Varlık nedenleri bitti. Şimdi artık güç merkezlerine hizmet verecekler. Güç merkezleri arasındaki vaki anlaşmazlık bu milisler arasında çatışma riskini gündeme getiriyor. İşte bu noktada Iraklı siyasetçiler ve Mehdi Ordusu gibi eski milis güçlerinin patronları milislerin silahlardan arındırılmasını ve silah bulundurma yetkisinin sadece devlete ait olması gerektiğini söylüyorlar. Mukteda Sadr, Ammar Hekim ve İyad Allavi birlikte Irak'ı milislerden kurtarma kampanyasına imza attılar. Bizzat Mukteda Sadr, milislerin silahlardan arındırılması kampanyasının kendisiyle veya ailesiyle birlikte anılan Bağdat'taki Sadr Semtinden başlaması gerektiğini söylüyor.
Bölgede Filistin meselesiyle birlikte bir milisleşme çığırı başlamıştı. Söz konusu milisler veya fedailer İsrail'e karşı mücadele veriyorlardı. Lakin zamanla lejyoner konumuna düşmüşler ve kendi içlerinde de çatışmaya başlamışlardır. Zamanla milis gruplar milli mücadele konseptini aşarak kiralık silah ya da rantiye silahı haline dönüşmüşlerdir. İdeolojik muharipler sürecin uzaması ve çelişkilerin artmasıyla kiralık silah veya rantiye aracı haline gelmişlerdir.
Irak'ta işgal sonrası ABD'ye karşı Sünni ağırlıklı direniş cepleri ve odakları faaliyete geçmiştir. Ardından iktidarı ele geçirmek için Şii silahlı gruplar ve çeteler türemiş ve onların yerini almıştır. Şimdi ise bizzat Şiiler hatta geçmişte bu gibi milislere hükmetmiş güçler milislerin terhis edilmesi gerektiğini savunuyorlar. IŞİD'in sönmesiyle birlikte Şii milislerin varlık nedeni ortadan kalkmıştır. Bu açıdan Irak'ta milislerden arınma kampanyası düzenleniyor. Suriye'de de İsrail'in bastırması Rusya'nın da onu desteklemesiyle birlikte Esat rejimini koruma ve kollamaya giden milislerin durumu, geleceği bıçak sırtı bir pozisyona yuvarlanmıştır. İran bir kısım milislerini özellikle de İsrail'e sınır bölgedekileri çekme durumunda kalmıştır. Aksi takdirde, İsrail'in şaka kaldırmadığını görmüştür. Irak'tan önce İsrail ile Rusya'nın tazyiki nedeniyle Suriye'de bazı milis güçlerin terhisine gidilmiştir. Dönem sonlarında kirli silahlardan kurtulmak, arınmak adettir. Şimdi de Irak ile Suriye mola değilse dönem sonu bir hali yaşıyor. Sabri el Benna (Ebu Nidal) 2002 yılında Amerikan işgalinden kısa bir süre önce Bağdat'ta infaz edilmiştir. Şimdi de Esat, rejimini korumak için gelen yabancı milisleri ülkesinden kovma ya da orta bir yol bulma ve onları absorbe etme durumuyla karşı karşıyadır. Bir başka açıdan Bosna'yı savunmaya gelen yabancı savaşçılar da savaşın sonunda 'istenmeyen adam' ilan edilmişlerdi.
Şimdi Esat yönetimi Nuseyri toplumu içinde sivrilen güç merkezlerinden ve silahlı çetelerden kurtulmanın yollarını arıyor. Lazkiye'de temizlik süreci başlatıldı. Sorunun ikinci aşaması İranlılarla veya İranlılarla birlikte bu ülkeye gelen Şii milislerle ilgili. Esat rejimi ülkede yabancı milis gücü veya yabancı güç bulunmadığını iddia ediyor. Halbuki, her hafta tabutlar eşliğinde İran askerleri İran'a geri dönüyorlar. Bu durumda Esat'ın önünde kala kala iki yol kalıyor. Bunlardan birisi yabancı güçlere veda etmek ve milislerini terhis etmek. Geldikleri yere geri göndermek. Elbette bu İran'ın işi. İran ise baskı altında. Esat milis meselesi karşısında bir başka formül, yol olarak da eriyen ordusunu tekmil etmek için onlara vatandaşlık vererek bünyesine katabilir.
Esat son sıralarda iki şey yapıyor. Suriye halkını geri dönmeye çağırıyor aksi halde vatandaşlıklarını ve mülklerini kaybedeceklerini ihtar ediyor. Bu, tehcir edilenlerin yerine yeni iskan/yerleştirme politikası uygulayacağı anlamına geliyor. Esat, rejimini savunmaya gelenlere göç edenlerin mallarını ve mülklerini ganimet olarak pay edecek. Böylece Suriye'nin demografik ve nüfus yapısını Esat lehine yeniden düzenleme imkanına kavuşacak.
Bölgedeki yeni milat, milislerin terhis edilmesi ve silahlarından arındırılması ameliyesidir. Bu ülkede huzur ve sükûnet ortamını sağlar mı yoksa yeni çatışmalar öncesinde sadece bir mola, sessizlik dönemi ve parantez mi olur?
Fikriyat