Dolar

42,5284

Euro

49,6258

Altın

5.777,46

Bist

11.000,01

Yaşamak nedir?!...

2 Ay Önce Güncellendi

2025-10-21 00:00:00

Dr. Berna Çaçan

Charlie Chaplin Modern Zamanlar isimli filminde Kapitalizmin çarkları arasına sıkışan bir işçinin bu sistem içerisinde en sonunda nasıl çıldırdığını anlattığında yıl 1936'ydı. Yıl 2025 ve kapitalizmin emperyalist zihniyeti insanoğlunun kanını emmeye tüm çılgınlığıyla devam ediyor. Özel sektör işverenleri -insan kalabilmiş çok az sayıdakiler dışında- ister beyaz yakalı olsun ister mor yakalı isterseniz de bilmem ne yakalı çalışanlarına hayatta kalabilecek kadar yaşam alanı bırakıyor. Bu çalışan kesime dikkatlice bakın. Huzurları yok, vakitleri yok, hayalleri yok…yok..yok yok ve inanın bana paraları da yok. Kundaklanan hayatlar!! Mecburiyet, çaresizlik ve maddi imkansızlıklar insanı insana köle yapan bu sistemin kurucularını daha da zenginleştirirken piramidin en altında yer alan işçi kesimden başlamak üzere eğitimden, gıdaya ve giyime müdüründen alt kademedeki çalışanlarına kadar hayatlar sömürge altında! Kazandığı paranın deyim yerindeyse zekatı olacak kadar meblağsını çalışanlarına sadaka olarak dağıtan patronlar vicdanlarını, işportada üç beş kuruşa satmışa benziyor. Zaten, çoğu işlerini de, ayakçıları marifetiyle hallettikleri için olsa gerek vicdana da ihtiyaçları kalmamış. Şimdi sizinle sıradan, üç farklı insanın günlük hayatına bakalım: Sabah 6.30 gibi evinden çıkan Mehmet bey koşarak servisine yetişiyor. Çalıştığı fabrika evine en az 45 dakika mesafede. Hele bir de trafik varsa 1 saati aşıyor. Formasını giyiyor ve üç vardiyalı çalışan bu abimiz akşama kadar haşatı çıkıncaya dek yerinde bile oturmadan birkaç makinayı idare ederek insan üstü bir performansla günü bitiriyor ve tabii şansı yaver gider ve kolunu da herhangi bir makinaya kaptırmazsa evine dönüyor. Dönüyor dönmesine de gözler kan çanağı, yaşamak nedir unutmuş, dişleri gıcırdıyor yol boyunca ağzı açık uyurken… Mithat abi mahallemizin şirin amcası saat 8'de ne iş yaptığını kendisinin de anlayamadığı özel bir okulda çalışıyor. Kantinde görevli, okulun ayak işlerini yapıyor, yük taşıyor, öğrencilerin güvenliği onda, temizlik onda… yok yok bu adam mucizevi bir şey. Her işyerine lazım türden. Öyle ama doktorlar geçirdiği kalp spazmından sonra dinlemesi gerektiğini söylememiş miydi? Ne yaparsın evde bekarları var, çalışması lazım. Tam da dinlenmesi gereken yaşta oysaki… Ve sevgili öğretmenim Asuman hanım.. sabah dersine yetişmek üzere yola çıkıyor, konserve kutusuna dönmüş otobüste tenler ve kokular birbirine girift olmuş… Yollardan topladığı öğrencileri tepiştiriyor sınıflara ve başlıyor kendisine verilen görevleri yerine getirmeye. Dosyalar hazırlanacak, veliler aranacak, sınıfların yoklamaları kontrol edilecek, sınavlar hazırlanılacak, öğrenciler yemekhaneye götürülecek, nöbet tutulacak ve tüm bunlardan zaman kalırsa eğitim verilecek. Hepsinin ortak bir yönü var: Yaşayamadıkları hayatları, göremedikleri aileleri ve yetmeyen maaşları…Belki abarttığımı düşüneceksiniz ama abartmıyorum! Ve az bile anlatıyorum… İnsanın böylesi bir yaşam içerisinde kendisini hatırladığı olur mu hiç! Zannetmiyorum. Peki bunca çaba ne için? bilmiyorum ve sizlere sormak istiyorum YAŞAMAK BU MU?!

Dr. Berna Çaçan \ Timeturk

Tüm Yazıları

Haber Ara