Bizim coğrafyamızın makus bir talihi vardır. Özellikle 19. yüzyılla beraber Anadolu'dan Balkanlara ve Arap yarımadasına Osmanlı toprakları Avrupalı misyonerlerin ve ajanların istilasına uğradı. Aslında misyonerler ve ajanları ayırdığıma bakmayın. İkisi de aynı amaca hizmet etmiştir. Bunların asli görevi ülkeleri namına siyasi, kültürel, ekonomik ve dini çıkarlar elde etmek için ne gerekiyorsa yapmaktır.. Yeri geldi Arap aşiretleri Osmanlıya karşı kışkırttılar yeri geldi Balkan halkları mezalim altında palavraları atarak aleyhte bir Batı kamuoyu oluşturdular.. Azınlıkların haklarını savunuyoruz ayağına sözüm ona onlar adına aslında kendi çıkarlarına birtakım imtiyazlar elde ettiler. Madem bu Müslüman Türkleri tam olarak ortadan kaldıramıyoruz o zaman biz de kültürlerini delik deşik edelim benliklerini yitirsinler dediler. Kabul edelim kısmen de olsa başardılar. Araf'ta kalmış bir topluma dönüştük. Toplumumuza sızan köstebekler yani bu misyoner ajanlar başta Anadolu coğrafyası olmak üzere her yana dağıldılar, birçok farklı alanda faaliyet gösterdiler. Müslümanları inançlarından şüphe duyar hale getirmek için türlü kisvelere büründüler.
Durum bugün de değişmemiştir. Günümüzde özellikle İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin her bölgesinde ürkütücü bir oranda misyonerlik faaliyeti yapılmaktadır. Ancak öyle alenen de değil. Bunlar çoğunlukla Müslüman kılığındadır. İslami terbiye üzerine hareket ederek muhataplarını etkilemektedirler. Kur'an'ı çok iyi bildikleri için Kur'an diliyle konuşarak İncil'i yaymaya çalışmaktadırlar. Kullandıkları dil örtülüdür ancak niyetleri çok açıktır. Zaten Milli İstihbarat Teşkilatının yapmış olduğu araştırmalarda da bu dile getirilmiştir. Güney ve Doğu Anadolu'da son derece iyi Kürtçe konuşan bu şahısların usta bir oyuncu olduğu unutulmamalı toplum bu bakımdan teyakkuzda olmalıdır. Hatta Alevi vatandaşlarımızla bir araya geldiklerinde 12 imam anlayışını kendi havarileri ile bağdaştırmaya çalışarak bu yolla etkileme hedefindedirler. 1990 yılında Luis Bush tarafından 10/40 penceresi adıyla misyonerlerin faaliyet sahasının belirtildiği bir strateji ortaya atıldı. Buna anlayışa göre ekvatorun kuzeyinde 10 ile 40 paralelleri arasında kalan alanlar dünyanın en fakir ve medeniyetten uzak yerleridir ve buraları misyoner faaliyetler açısından elverişlidir. Bu bölgeler arasında Türkiye de yer almaktadır. Birçok farklı kılıkta ve alanda topluma sızan bu şahıslar karda yürüyüp izini belli ettirmeyen cinstendir. Parkta, pazarda, camide, okulda, yolda, otobüste her yerde karşınıza çıkabilirler. Onlar hakkında sizi uyandıracak en önemli ipucu ise bir şekilde aranızdaki sohbeti İncil'e getirmeleridir. Bunu da hemen yapmazlar. Güveninizi sağladıktan sonra harekete geçeceklerini unutmayın. Batı'nın entrikaları hiçbir zaman bitmedi ve bitmeyecek de…Şark Meselesi Batı'nın bizler hakkındaki gerçek düşüncesinin tezahürüdür. Bize düşen görevse uyanık olmak ve tarihimizi çok iyi bilmekten geçiyor.
Dr. Berna Çaçan \ Timeturk
