Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığınca (AFAD), Türkiye Afet Yönetimi Strateji Belgesi için strateji geliştirme çalıştayı düzenlendi.
Kurtulmuş, çalıştayın açılışında, toplantıdan çıkacak sonuçların Türkiye'nin afet yönetimine önemli destek ve katkı sunmasını temenni ederek, hükümet olarak toplantıda ortaya konulacak teklif ile sonuçların takipçisi ve destekçisi olacaklarını söyledi.
Türkiye'nin her türlü afet ve riske açık bir bölgede ve coğrafyada bulunduğuna işaret eden Kurtulmuş, ülkenin, doğal afetlerden insan eliyle gelen afetlere, çevre ülkelerdeki gelişmelerden kaynaklanan mülteci soruna kadar insani yıkımların da dahil olduğu bir afetler zinciriyle karşı karşıya bulunduğunu kaydetti.
Kurtulmuş, 1999 Marmara Depremi'ni hatırlatarak, "O deprem sırasında, hatta sonrasında uzun süre devlet ve toplum olarak yaşadığımız o çaresizlik, maalesef ne yapacağını bilememe durumu hepimizin hafızalarında en az Marmara Depremi'nin yıkıntıları kadar büyük yıkıntılar oluşturmuştur" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin yakın zamana kadar afetler karşısında çok ciddi çaresizlikler yaşadığını vurgulayan Kurtulmuş, çok büyük afetler konusunda yapılacakların sınırlı olabileceğini ancak afetlere hazırlıklı, dirençli bir toplum oluşturarak, afetlerin ortaya çıkarabileceği sonuçların en azından hafifletilebileceğini, bir kısmının da önceden önlenebileceğini kaydetti.
Muhtemel bir İstanbul depreminin oluşturacağı felaket senaryosuna da işaret eden Kurtulmuş, "Dolayısıyla meselemiz afet çıktıktan sonra bunun sonuçlarıyla nasıl mücadele edeceğimiz değil afetler ortaya çıkmadan, muhtemel riskler oluşmadan evvel bu risklerin zararlarını nasıl minimuma indirebileceğimizdir" değerlendirmesinde bulundu.
Afetler ve kalkınma arasındaki risklerin de bir kez daha gözden geçirilmesi gerektiğini anlatan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Türkiye dün belki maddi imkanları az olan bir ülkeydi. Dün belki kaybedeceği şeyler de az olan ülkeydi. Ama bugün geldiği ekonomik seviye itibarıyla, 2023 hedefleri çerçevesindeki ekonomik büyüklükler itibarıyla Türkiye kaybedeceği çok olan ülke durumundadır. Bu kaybedeceklerimizin önceki dönemlere göre çok daha büyük hasar vereceğini, Allah muhafaza bu milletin geleceğine çok daha olumsuz etkiler oluşturacağını hepimiz biliyor ve bu bilinçle hareket ediyoruz."
-"Nerede, kimin, neye ihtiyacı varsa Türkiye orada"
Kurtulmuş, çalıştaya 102 kamu kuruluşu, 72 sivil toplum kuruluşu, 45 özel sektör temsilcisi ve 70'e yakın üniversite mensubunun katıldığını bildirdi.
Bunun Türkiye'nin her alanını harekete geçirebilecek önemli bir potansiyel olduğunu ifade eden Kurtulmuş, afetlerle mücadelenin siyasi boyutunun bulunmadığını, bunun ortak vazife, millete ve tarihe karşı sorumluluk anlamına geldiğini söyledi.
AFAD'ın çalışmalarının herkesin göğsünü kabarttığını vurgulayan Kurtulmuş, Türkiye'nin Ebola ile mücadele için Batı ve Orta Afrika ülkelerine yaptığı ilaç ve tıbbi malzeme yardımlarına, Kobani halkına verdiği desteklere ve ülkelerin temsilciliklerini geri çağırdığı dönemde Somali'deki yardım faaliyetlerine değindi.
Türkiye'nin insani yardımlarda nominal değer bakımından dünyada üçüncü sırada bulunduğunu ancak Gayri Safi Milli Hasıla'ya oranlandığında binde 21 ile dünya birincisi olduğunu kaydeden Kurtulmuş, bunun Türkiye'nin zenginliğinden değil milletinin hamiyetperverliğinden, iyilikseverliğinden kaynaklandığını ifade etti.
AFAD'ın dünyanın her yerine konteynerlerle insani yardımlar taşıdığını dile getiren Kurtulmuş, "Pakistan'dan Myanmar'a, Sierra Leone'dan Nijer'e kadar nerede, kimin, neye ihtiyacı varsa orada Türkiye'nin yardım kuruluşlarının olduğunu görüyor ve bundan büyük iftihar duyuyoruz" diye konuştu.
-"Aciz kalmalarının temel sebeplerinden birisi..."
Türkiye'nin afete ve risklere hazır strateji belgesini ortaya koyabilmesi, bunlarla ilgili genel perspektife sahip olabilmesi için dört adımın önemine işaret eden Kurtulmuş, bunları "bütün toplumun afetler, afete hazırlık, afetin riskleri konusunda bilinçli olmasının sağlanması", "kurumsal işleyişten yeterli insan sayısına, alet ve ekipmana kadar her konuda hazır olunması", "kadroların ve imkanların koordineli kullanılması" ve "fedakarca çalışacak insan gücü" şeklinde sıraladı.
"Uluslararası kurum ve kuruluşların çok koordineli, baktığınız zaman yönetim mekanizmaları, kurumsal yapıları, kurumsal şemalarının mükemmel görünmesine rağmen aciz kalmalarının temel sebeplerinden birisi fedakarca çalışacak insan gücüne ve fedakarlık imkanlarına sahip olmamalarıdır" ifadesini kullanan Kurtulmuş, bunun bir memuriyet işi olmadığını vurguladı.
Bu konuda gönüllü ruhuyla çalışmanın önemine işaret eden Kurtulmuş, "Eğer bunu yapamazsanız Nijer'e, Liberya'ya yardım götüremezsiniz. Bunu yapamazsanız Gazze bombalar altındayken, Gazze'nin insanlarına su ve ekmek götüremezsiniz. Bunu yapamazsanız Kobanilerin akın akın geldiği ortamda Suruç'ta bir faaliyette bulunamazsınız ya da Myanmar'daki insanlara herhangi bir şekilde yardım elini uzatamazsınız. Onun için bu strateji belgesi sadece kağıtlara kalemlerden yazılan bir belge değil kağıtlara gönüllerden yazılan bir belge olmak mecburiyetindedir" değerlendirmesinde bulundu.
-"Bütün dünyanın gündemine ve dikkatlerine arz ediyorum"
"Bu saydığımız bilinçli, hazır, koordineli ve fedakar olma meselesinin sanki bilinçli bir örneği gibi, olumsuz örneği olarak, laboratuvar örneği gibi karşımıza yeni bir haber çıktı" diyen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Dün BM Mültecilere Yardım Kuruluşu, Gazze yardımlarını koordinasyon ve hazırlık eksikliği dolayısıyla kestiğini duyurdu. 724 milyon dolarlık bir bütçe taahhüt edilmiş, bu bütçenin sadece 125 milyon doları toplanabildiği için bu yardımların kesildiği uluslararası kamuoyuyla paylaşıldı. Niyetsiz olmak mı desem, hazırlıksız olmak mı desem, koordinesiz olmak mı desem ya da hiçbir şekilde fedakarca sahada uygulanmasını istemiyorlar mı desem?
Ve işin garip tarafı, ne garip bir tecelli ki dün yine başka bir yıl dönümüydü.. Holokost'tan kurtulanların, yani faşizmin, Nazizmin, Hitlerin zulmünden kurtulanların, Yahudiler'in kurtarılmasının 70. yıl dönümüne denk gelen bir gündü. Ne gariptir ki dünya bir taraftan Holokosat'tan kurtulanların yıl dönümünü idrak ederken bununla ilgili dünyanın dört bir tarafında demeçler verilir, törenler yapılırken, aynı gün içinde Kahire'de toplanan BM Mültecilere Yardım Kuruluşu ise Filistin'de tabiri caizse Holokost benzeri bir baskıya maruz kalan, yakılan, yıkılan on binlerce evi 'onaramayacağız' diyerek, bütün dünyaya ilan ediyor. Bunu bütün dünyanın gündemine ve dikkatlerine arz ediyorum. Bu büyük bir çifte standarttır, bu büyük bir ayıptır, bu büyük bir koordinesizliktir, bu büyük bir niyetsizliktir ve aslında bu büyük bir şekilde bütün dünyanın, o anlı şanlı BM kuruluşunun ve onun arkasındaki siyasi iradenin, Holokost benzeri bir iradeye teslim olmasıdır."
Bunu kabul etmenin mümkün olmadığını dile getiren Kurtulmuş, "Gazze'yi yeniden imar edemiyorlarsa Türkiye Gazze'yi yeniden imar etmeye hazırdır. Türkiye böyle bir imkana sahiptir. Türkiye'nin gönlü de yönetim kabiliyeti de siyasi iradesi de kurum ve kuruluşlarının yönetişim gücü de Gazze'nin yeniden imarına hazırdır. Bu konuda Türkiye öncülük yapmaya dünden hazır olduğunu ifade ediyor" diye konuştu.
-"Ne kadar cömertçe karşılanacak onu da bilemiyorum"
Kurtulmuş, "Mülteciler meselesinde de Gazze'nin imarında da birçok uluslararası yardım faaliyetlerinde de görüyoruz, uluslararası kurum ve kuruluşların ya kabiliyetsizlikleri dolayısıyla sınıfta kaldığı ya da niyetlerindeki zaaflar dolayısıyla en ufak bir olumlu yaklaşımda bulunamadığı çok sayıda örneği biliyorum" dedi.
Japonya'daki nükleer felaket sırasında da oraya ilk gidenlerden birinin Türkiye'nin yardım kuruluşları olduğuna dikkat çeken Kurtulmuş, "Türkiye böyle bir felaketle karşı karşıya kalsa uluslararası yardım kuruluşları bakımından ne kadar cömertçe karşılanacak onu da bilemiyorum. Onun için bizim her zamankinden daha fazla hazır olmamız lazım" görüşünü bildirdi.
Toplumun risklere ve afetlere hazır hale getirilmesinin önemine değinen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Artık bizim yaklaşımımız, herhangi bir meseleyi yukarıdan, kamu kurum ve kuruluşları olarak dikte etmek olmamalıdır. Herhangi bir konunun paydaşları kimlerse hepsinin bir araya gelmesi, birikimlerini, bilgilerini, iyi niyetlerini, tecrübelerini, gönüllerini ortaya koyarak en başarılı sonucun ortaya çıkması için gayret sarf etmeleri gerekir. Artık Türkiye'de hiçbir şey merkezden oturularak, merkezden söyleyerek idare edilemez."
-"Tüm kurum ve kuruluşları bağlayacak"
AFAD Başkanı Fuat Oktay da Türkiye'nin tüm kurum ve kuruluşlarıyla "Türkiye'de afetler olduğunda sıfırıncı dakikada harekete geçme" sözü verdiğini, bugün önceden verdikleri bu sözü yerine getirdiklerini söyledi.
"Dünden çok daha hazırlıklıyız" diyen Oktay, afetlerin olmadan önce önlenmesine yönelik de ülkedeki tehlikelerin belirlenmesi, risk analizlerinin yapılması, bu risklerin azaltılması ya da yok edilmesine yönelik Türkiye'nin ortak gücünü harekete geçirmeye karar verdiklerini vurguladı.
Çalıştayın amacını anlatan Oktay, çalıştay sorasında elde edecekleri belgeyle, bütün kurum ve kuruluşları bağlayacak şekilde Türkiye'nin afet direktiflerini geliştireceklerini kaydetti.
Bu çalışmanın 1,5 yıldır devam ettiğini ancak son aylarda ciddi şekilde konuya yoğunlaşıldığını anlatan Oktay, stratejik önceliklerin belirlenmesiyle ilgili ilk taslak belgenin oluşturulmasına yönelik bir çalıştay düzenlediklerin belirtti. Oktay, şubat itibarıyla strateji belgesinin ilk taslağını hazırlamayı hedeflediklerini sözlerine ekledi.