Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın bayramlaşma törenine katıldı.
Gazze'de ölen bebeklerin, masum, tertemiz kanının İsrail'in yüzüne olduğu kadar bu zulme sessiz kalanların da yüzüne bulaştığını ve oradan hiç çıkmayacağını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ben inanıyorum ki o bebeklerin saf ve masum yüzleri, onları öldüren katiller kadar, teröristler kadar, onlara sessiz kalanların da rüyalarına girecek, ebediyen o susanları takip edecektir. Maalesef bir bayramı daha böyle acı içinde, böyle öfke içinde, böyle buruk yaşıyoruz. İnşallah bu şekilde yaşadığımız son bayram olur. İnşallah sonraki bayramları çok daha farklı yaşamayı Rabbim bizlere nasip eder. Hiç kuşkusuz bunu istemek, bunu arzu etmek, bunun için de mücadele etmek gerekiyor. Ya elimizle düzelteceğiz ya dilimizle düzelteceğiz, bunlara gücümüz yetmiyorsa kalbimizden buğzedeceğiz. O da imanın en zayıf noktasıdır."
Başbakan Erdoğan, İslam ülkelerine bakıldığında maalesef bu arzunun, bu mücadelenin hakkıyla yansımadığının görüldüğünü anlatarak, şöyle devam etti:
"Filistinlilerin varlığının, Filistinlilerin mücadelesinin İsrail'den, Batı'dan ziyade bölgedeki ülkeleri rahatsız ettiğini görüyorsunuz. İsrail bütün Filistin'i haritadan silse, bütün Filistinlileri yok etse, inanın 'bir pürüz ortadan kalktı' diye bundan memnun olacak olanlar var maalesef. İşte bizim AK Parti davasının önemi buradan geliyor, bunu böyle biliniz. 10 Ağustos seçimlerinin önemi buradan geliyor. Bizim bütün bu coğrafyada öncelikle bu fitneden, bu nifaktan ve bu münafıklıktan kurtulmamız gerekiyor."
Ramazan ayının insanın kendisini tanıması olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"İnsanın kendisini yani nefsini kontrol altına almasıdır. İnsanın başkalarının açlığını, yokluğunu, çaresizliğini hissedebilmesidir. 30 gün ramazan orucu tutup, ramazanın bu ruhunu ıskalayanlar var, bunu maalesef vurdumduymaz bir anlayışla anlamak istemeyenler var. Ramazan Bayramı nedir? Feraha eriştir, kurtuluşa eriştir, en önemlisi de kardeşliktir, dayanışmadır. Ramazan Bayramı kucaklaşmaktır, helalleşmektir. Kardeşlerin kardeş olduklarını bir kez daha en güçlü şekilde hissetmesidir. İşte bayrama erişen ama bayramın ruhunu tadamayanlar veya ıskalayanlar var."
- "Üzerimizde çok büyük bir mesuliyet taşıyoruz"
Başbakan Erdoğan, "Türkiye olarak üzerimizde gerçekten çok büyük bir mesuliyet taşıyoruz. Bölgemizdeki tüm çatışmalardan, kavga ve kargaşadan uzak duruyor, sorunlara hep üst zaviyeden bakıyoruz" diye konuştu.
Her meselede sağduyuyu temsil edip, kardeşliği, dayanışmayı ve barışı güçlü şekilde savunduklarını vurgulayan Erdoğan, "Böyle yaptığımız için de Ortadoğu, İslam coğrafyası yani ümmet yüzünü bize dönmüş durumda, umudunu bize bağlamış durumda" dedi.
Bu arada, Erdoğan'ın konuşması sırasında salonda sık sık sloganlar atıldığı ve sevgi gösterisinde bulunulduğu görüldü.
Başbakan Erdoğan, iyi bir sınav verdiklerine ve vermeye devam ettiklerine vurgu yaparak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Devlet olarak, hükümet olarak bölgemizdeki tüm mazlumlar için imkanları zorlayarak girişimlerde bulunuyoruz. Kimsenin eli Gazze'ye, Filistin'e ulaşmadığı anda hamdolsun biz oralara bütün imkansızlıklara rağmen ulaştık, ulaşmaya da devam ediyoruz. Mısır'daki mazlumların yanında dualarımızla varız. Suriyeli mazlumların yanında evimizi, kapımızı açarak, ensar olma vasfının hakkını yerine getirerek varız. Bazı gruplar bunu provoke etmek gibi bir gayretin içine giriyorlar. Tabii ki buraya sığınanların içerisinde maalesef sıkıntılı tipler yok değil, var, bunları da bileceğiz. Ama onları görerek, bütünü olumsuz değerlendirmek çok yanlıştır. Iraklı mazlumların yanında sürekli hakkı tavsiye ederek, taraflara itidali telkin ederek varız."
Erdoğan, Türkmen kardeşlerinin yanlarında her an ve yoğun şekilde yaptıkları yardımlarla, desteklerle var olduklarını belirterek, şunları kaydetti:
"İddialı konuşuyorum, Cumhuriyet tarihinde Türkiye dışındaki Türkmen kardeşlerinin yanında bizim gibi var olan bir hükümet olmamıştır. Bunu iddialı bir şekilde söylüyorum. Madden ve manen... 3,5 yıl iktidarda olan MHP'nin Türkmen kardeşlerimize el uzatmak diye bir şeyi olmadı. Filistin'in yanında hem sesimizle, hem sözümüzle, hem de en zor şartlarda Gazze'de yaptıklarımızla varız. Buradan Dışişleri Bakanlığımızı, Milli İstihbarat Teşkilatımızı, TİKA'yı, Kızılay'ı, AFAD'ı bölgede yaptıkları fedakarca çalışmalar için tebrik ediyorum. TRT, Anadolu Ajansı, Yurtdışı Türkler Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumlarımızı aynı şekilde cefakar çalışmaları için tebrik ediyorum. Sivil toplum örgütlerimizi, gönüllü kuruluşları, en zor şartlara rağmen mazlumlara ulaştıkları için, Türkiye'nin yüz akı oldukları için kutluyor, onlara da teşekkür ediyorum."
- "Mazlumun eli, dili, sesi olmaya inşallah devam edeceğiz"
"Biz burada olmaya, burada dimdik durmaya, mazlumun eli, dili, sesi olmaya inşallah devam edeceğiz. Bundan hiç endişeniz olmasın" diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Büyük bir devletin yapması gereken ne ise onu yapıyoruz ve onu yapmaya devam edeceğiz. Bakın içeride birileri şu anda Türkiye'yi aciz göstermek için elinden geleni yapıyor. Gazze meselesinin, Suriye, Irak meselesinin üzerini örtmek için yani bölgedeki zalimlere destek vermek için içerideki bazı aktörler rollerini oynuyorlar. Ellerine ne geçerse istismar etmekten kaçınmıyorlar. İşte şu anda Suriye ve Irak'taki Türkmen kardeşlerimiz üzerinden sorumsuzca bir istismar siyaseti yürütüyorlar. Yaptıkları sorumsuzca, cahilce açıklamaların Türkmen kardeşlerimizin davasına, onların şartlarına zarar verdiklerini anlamayacak kadar bu işlerin dışındalar. Bunlar Mısır'ın Gazze meselesinde ara bulucu olması için çağrı yapıyorlardı. Şu anda Türkiye ateşkes görüşmelerinde en önemli aktör ve Mısır'a çağrı yapanların bir kez daha yüzleri kızardı. Suriyeli misafirlere karşı ırkçı tavırlar sergiliyorlar. Musul'da alıkonulan konsolosluk çalışanlarımızın hayatlarını tehlikeye atacak açıklamalar yapıyorlar. Eğer biz onların ağzıyla, onların düşündükleriyle hareket etmeye kalkarsak belki de bunun bedeli ağır olabilir. Ama biz burada sabırla sağ salim bu 49 kardeşimizi nasıl getiririz, bunun hesabı, bilinci içerisindeyiz."
Türkmen ve Uygur kardeşlerini tehdit edecek girişimlerin, söylemlerin içine girildiğine işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Türkiye büyük ama maalesef muhalefet hala çok küçük. İnşallah onlar da anlayacaklar. Özellikle 10 Ağustos'ta sandıktan çıkan sonuçla bu ufuksuz, sorumsuz muhalefet kendisine çeki düzen vermek zorunda kalacak. Kardeşlerim bakınız, şurada şöyle günlerdir bir senaryo sahneye konuldu ve bunun senaristleri belli, paralel yapı ve bu senaryonun içerisinde bağımsız olduğu söylenen bağımlı milletvekilleri var sözüm ona. Ve bunlar yasa tanımaz bir şekilde adalet sarayının içine girecek kadar bu noktada hassasiyetlerini kaybetmiş sözüm ona milletvekilleri. Bunlar kendilerine göre orada bazı değerlendirmeler, bazı kararlar veriyorlar. Şunu çok açık net söylüyorum, bakın her şey yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Bunun daha arkası gelecek. Bunun arkasında nelerin olduğunu biz şu anda hissediyor, görüyoruz. Niye? Bunlar bizim ulusal güvenliğimizi tehdit etmek için her türlü adımı attılar."
"Bunlar devletin kurumları içerisine 40 yıllık bir çalışma ile yerleştiler" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu süreç yeni bir süreç değil. Yerleştiler ve şimdi oradan ufak bir şeyle, bir dershane konusundaki attığımız reform adımını kabullenemediler. Çünkü oradan çok büyük rant geliyordu, bu rantı kaybettikleri için çılgına döndüler. Şimdi her yerde ben şunu söylüyorum. Bunların okullarında okuyan çocuklarınız varsa alın. Dershanelerine gönderdiğiniz çocuklarınız varsa alın. Devletin okulları var ya, verin devletin okullarına, orada okusunlar. Niye çekiniyoruz? Ben devletin okulunda okudum, üstelik imam hatipte okudum."
(Sürecek)