"Hayatta tesadüfe tesadüf edilemez" diye bir söz vardır. Bunu söyleyenlerden bir kısmı gelişmeleri ilahi devran ve seyir içinde mütalaa ederler ve bu sözü de ona mebni olarak dile getirirler. Bir kısmı da daha alt mertebede, gelişmeleri komplonun bir parçası olarak değerlendirir. İki görüş de Matruşka düzeni gibi iç içe geçmiş bir sistemin parçaları olarak da görülebilir. "Allah'ın lütfu inayeti olmasaydı entrikacılar dağları bile devirebilir, yerlerinden sökebilirdi" mealinde bir ayet vardı. Bu, mekr/entrika ve karşı mekr olan mekri ilahiyeye yani entrikayı iptale, boşa çıkarmaya işaret ediyor. Demek ki Allah Yahudilerin kundakçılıklarını engellediği gibi aynı zamanda dağları yerinden oynatan entrikalara da izin vermiyor. Nitekim, İbrahim Suresinde 46'ıncı ayette Allah kullarına şöyle sesleniyor: Kendilerince, önlenemez sandıkları tuzaklarını kurdular; oysa Allah, bütün tuzaklarını bildiği gibi, onları boşa çıkarmaya gücü de yeter; isterse tuzakları dağları yerinden edecek olsun.
Günümüzde adeta 'Deccal'ın küresel totaliter sistemi'nin parçaları gibi bazı odaklar var, bunlar her şeye ayar, nizamat veriyor veya nizamat vermek istiyorlar. George Orwell'in 1984 gibi kitapları bu sistemi daha içeriden ve derinden tanımlıyor. Derin bir dünya düzeninden bahsetmemiz mümkündür. Bu derin dünya düzeni istediklerini öne çıkartıyor istemediklerini arkaya atıyor ve görünmez kılıyor. Böyle bir gücü var. Bu güçleri, medyayı ellerinde tutmalarından ileri gelmektedir. Hazreti Peygamber döneminde medya güçleri yoktu ama taktikleri aynıydı. "Velgav fihi" ayeti bu taktiklerini ortaya koymaktadır. "Mesajı boğuntuya ve gargaraya getirin" anlamına gelmektedir. Entrika düzeninde öne çıkaranlar veya çıkmasına müsaade edilenler akredite olanlar veya olmaya eğilimli, yatkın olanlardır.
Tallal Hıdr adlı blogcu 21 Mart 2018 tarihinde, "Amerikan İslam'ı Projesi ve analizi çerçevesinde modernist ve tasavvufi akımların yükselişine dair bir değerlendirme" başlıklı yazısında bu meseleye enine boyuna parmak basmaktadır. Cheryl Benard'ın RAND Corperation adına hazırlamış olduğu raporlarda radikal ve gelenekçilerle mücadeleye mukabil laik, modernist ve kimi tasavvuf erbabının öne çıkarılması, önlerinin açılması tavsiye edilmektedir. Bu gruplara kitle tribün ve platformlarına çıkma ve tırmanma imkanı hazırlanması ve desteği verilmesi istenmektedir. Ayrıca eğitim kurumlarında da fikirlerinin sergilenmesine yer verilmesi tavsiye ediliyor ( http://talalk.com/?p=2791 ). Buradan anlayacağımız şudur: Birileri öne çıkıyorsa sırf yeteneğinden dolayı değil. Medya gücünü elinde tutanlar fikirlerini beğeniyorsa öne çıkabilir veya tırmandığı yerde kalabilir. Aksi takdirde, ağzıyla kuş tutsa onu çıktığı yerde bırakmazlar. Bazen sadece yandaş alanı değil muhalif alanı da tanzim ediyor, düzenliyorlar. Bu açıdan istemeden, farkında olmadan bazen tarlamız veya beyinlerimiz başkaları tarafından sürülebiliyor. Manipülasyonlara geçit vermemek için çok yönlü, dört başı mamur ve donanımlı olmak gerekiyor. Kısmette varsa ne yapsanız nafile. Ama sonuçta siz başarmak değil görevinizi hakkını vererek yapmakla mükellefsiniz. Ötesi sorumluluk alanınıza girmez.
Son sıralarda öne çıkarılanlarla ilgili okuduğum enfes yazılardan birisi Cezayirli yazar et Tihami Mecuri'nin, "Tranquille Islam ve Tarık Ramazan" adlı makalesiydi. Burada Muhammed Muhtar Şankiti'nin çağdaş beş Müslüman öncüye dair bir kitabını ele alıyor. Bu risalede ele alınan isimler, 7 güzel adamı andırıyor. Ama daha evrensel çapta. Bunlardan bahsederken değerlerimizin nasıl sümen altı ve göz ardı edildiğine dair somut örnekler veriyor. Muhammed Abdullah Draz'dan bahsediyor. Asrımızın Gazali'si olmasına rağmen kitleler veya entelektüeller nezdinde hak ettiği yeri bulamamıştır. Gazali pedagog olduğu kadar nesillerin üstadı bir öğretmendir. Ahlak abidesidir. Muhammed Abdullah Draz da bütün mesaisine Kur'an ilimlerine ve onun içinde de ahlaka sarf ve hasretmiştir. Kur'an Ahlakı kitabı sahasında yekta ve eşsizdir. Tektir. Ed-Din, En Nebeü'l Azim ve El Medhal gibi kitapları son derece önemli ve sahasında eşsizdir. İlaveten Batı'yı ve Doğuyu da iyi bilmesine ve şarklılığına bağlı kalmasına. sadakatine rağmen keşfedilmeyi beklemektedir.
Peki! Draz gibiler neden keşfedilmiyorlar? Buna en iyi cevabı Et-Tihami Mecuri veriyor. İlim ve fikir borsaları olduğunu ve piyasaya onların egemen olduklarını, yön verdiklerini ifade ediyor. İstihbarat ve şarkiyat merkezleri Müslümanların ürettiklerini takip ediyor ve onları değerlendiriyor. Öne çıkması gerekenlerden inayetini esirgemiyor. Et Tihami Mecuri şunu söylüyor: İlim ve fikir dünyasına yön veren mekanizmalar; "Merasid el Efkar ve Tetabuu'l Efkar" bulunmaktadır. Yani bu alanda da big brother boş durmuyor ve fikri ürünleri tarassut altında tutuyor. Onları derecelendiriyor. Nasıl ekonomik alanda derecelendirme kurumları varsa ilmi ve fikri alanda da paralelleri bulunuyor. Bunlara Fikir Tarassut ve Takip Kuleler adını veriyor. Bediüzzaman ise bunlar için ifsat komiteleri tabirini kullanıyor.
Bu veya benzeri tespitleri yaklaşık 40 yıl evvel Prof. Muhammed Muhammed Hüseyin Bey de "El İslam ve'l Hadaretü'l Garbiyye/İslam ve Batı Medeniyeti" adlı eserinde yapmış ve dile getirmiştir. Uluslararası sisteme akredite olmayanlar öne çıkamazlar. Dışlanırlar. Kitleleri bu sayede kontrol ederler. Muhammed Muhammed Hüseyin Bey uluslararası sistemin medyayı elinde tuttuğunu ve bu vasıtayla istediğini göklere çıkardığını istediğini de yere çaldığını ifade ediyor. Fikir ve kültür erbabının aynen sinema, müzik dünyası yıldızları gibi muamele gördüğünü ve kısa yoldan şöhret edildiklerini ifade ediyor. Bununla birlikte görüşleriniz dünya düzeninin alandaki mevzii olan ana akım medyaya ve kurulu teşekküllere ters düşüyorsa sizi tefe koyarlar ve fikirlerinizi ve görüşlerinizi tahrif ederler. Keçisi çalınan müftü haber takla attırılarak keçi çalan müftü haline getirilir. Manipülasyon yaparlar yani algı yönetirler. Fikirlerimiz ana akım medyaya uymuyorsa ya görmezlikten gelinir ya da bir kulp takılır, kenara itilir (El İslam Ve'l hadaretü'l Garbiyye, Muhammed Muhammed Hüseyin. Müessesetü'r Risale, s: 48). Bu eylemi ve işlemi tekrarlamaktan hiç usanmazlar. Onlarda süreklilik esastır. Gelecek nesillerin de zihin yapısını kendilerine göre inşa etmek, şekillendirmek isterler.
Vaktiyle George Soros ve Açık Toplum Vakfı gibi vakıfların görevi buydu. Görevleri Batı'ya akredite fikirleri olan yeni nesiller ve seçkinler üretmektir.
Fikriyat