Dolar

42,9448

Euro

50,5264

Altın

6.036,28

Bist

11.220,17

Acının Borsası

1 Ay Önce Güncellendi

2025-11-28 00:33:49

Kubilay Öztürk

Sabah kahvesi eşliğinde ya da akşamın en yorgun saatinde, elimizdeki telefona kilitlenmiş durumdayız. Bir parmak hareketiyle aslında hayatları kaydırıyoruz. Kedi videoları, yemek tarifleri ve hemen ardından; sansürsüz, filtresiz, bütün çıplaklığıyla önümüze düşen bir üçüncü sayfa haberi, vahşet anı...

Eskiden ölümün bir ağırlığı, yasın bir mahremiyeti vardı. Bir cenaze geçerken düğmelenen ceketler, kısılan sesler vardı. Şimdi ise insanlık onuru, dijital bir mezbaha tezgahında, sırf biraz daha "etkileşim" almak, sırf o ayın reklam gelirini tutturmak uğruna haraç mezat satılıyor.

Yaşanan bir olayda bir insanın son nefesi, ne zamandan beri bizim seyirlik akşam eğlencemiz oldu?

Medya organlarının ve sosyal medya hesaplarının "son dakika" şehvetiyle paylaştığı o kan donduran karelerin arkasında ne olduğunu unuttuk. O görüntülerin ardında sadece cansız bir beden yok. Arkada; o görüntüyü her gördüğünde yüreği yeniden sökülen bir anne, beli bükülen bir baba, travması ömür boyu ruhuna kazınan bir evlat var.

İzleyen videoyu izleyip "Vah vah" diyerek geçtiğinde hayatına devam ediyor. Ama o ailenin acısı, "paylaş" butonuna basmanızla dijital dünyada sonsuzluğa hapsoluyor. Eleştirmek için olsa dahi hatta tepki göstermek için bir insanın tüm yaşamı, tüm hatıraları, gülüşleri siliniyor; geriye sadece o korkunç son kalıyor. Ölen insana yapılabilecek en büyük saygısızlık, onu sadece "kurban" olduğu ana indirgemektir.

Meselenin bir de, görmezden gelinen çok daha karanlık bir yüzü var: Kötülüğün sıradanlaşması.

Televizyonlarda ve sosyal medyada çarşaf çarşaf yayınlanan şiddet, toplumun ruh sağlığına atılan bir atom bombasıdır. Bizler, bu görüntülere maruz kala kala hissizleşiyoruz. Kanıksıyoruz. "Yine mi cinayet?" deyip geçiyoruz. İşte tehlike tam burada başlıyor; acıya duyarsızlaşan bir toplum, vicdanını kaybetmiş demek değil midir?

Daha da vahimi, bu yayınlar potansiyel canilere birer "suç kılavuzu" gibi sunuluyor. Şiddetin faili, haber bültenlerinde saatlerce konuşuluyor. Karanlık ruhlu insanlar, yaptıklarının dehşetini değil, yarattığı "şöhreti" izliyor. Şiddeti en ince detayına kadar, bir film sahnesi gibi yayınlamak; hasta ruhlara "Bakın, siz de böyle gündem olursunuz, gücünüzü böyle kanıtlarsınız" mesajı vermekten başka nedir? Bu, suçu övmek değilse bile, suça teşviktir.

Artık durmalıyız.

Bu arz-talep dengesini bozmalıyız.

Tık uğruna, sosyal medyada etkileşim uğruna bu can pazarını kuruyor olabilir. Ama o pazarın müşterisi biz olmayalım. Bakmayalım. İzlemeyelim. O korkunç videoyu arkadaş grubumuza göndermeyelim.

Bir insanın trajik sonu, bizim muhabbet malzememiz olamaz. Ekranı karartmak, o videoyu şikayet etmek ve geçmek, etkileşim vermemek; bazen en büyük insanlık dersidir. Merhamet, sadece yaşayanlara değil, ölenlerin hatırasına da duyulur.

Gelin, insanlığımızı o soğuk ve hissiz "beğen" butonunda bırakmayalım.

Kubilay Öztürk \ Timeturk

Tüm Yazıları

SON VİDEO HABER

MKE BALKIN, seri üretime hazır

Haber Ara