Savaş artık yalnızca cephelerde yapılmıyor. Savaş zihinlerde de yaşanıyor. Ve bugün elimizdeki belgeler, bu savaşın ne kadar planlı, ne kadar organize, ne kadar kurnazca yürütüldüğünü gözler önüne seriyor.
ABD'de ortaya çıkan belgeler, İsrail'in yürüttüğü “Ester Projesi” adını verdiği gizli bir sosyal medya operasyonunun bütün karanlığını açığa çıkardı. Belgeleri okudukça insanın içi ürperiyor. Çünkü bu kez mesele sahte bir haber ya da trol ordusu değil; doğrudan insanların duygularına, inançlarına ve vicdanlarına müdahale eden bir sistemin varlığı.
Fenomen Ordusu
Projenin kalbinde sosyal medya fenomenleri var. Yani günlük hayatlarında gülümseyen, dans eden, tavsiye veren, gençlerin “samimi” bulduğu o insanlar. Ama kamera kapandığında o gülümsemelerin arkasında suç destekli bir propaganda aygıtı çalışıyor. Belgeler gösteriyor ki, “Esther Projesi” kapsamında, özellikle TikTok ve Instagram gibi platformlarda paylaşım yapmak üzere 14 ila 18 sosyal medya fenomenine her bir içerik için yaklaşık 7.000 dolar ödemiş. Her gönderi, her video, her “içten paylaşım” aslında satın alınmış bir algı.
Bir insan düşünün, sabah kahvesini içerken Gazze'deki çocukların dramını izliyor, sonra Instagram'da “barış için” yazan ama satır aralarında İsrail'i aklayan bir içerikle karşılaşıyor. Bu, bilgi değil; bu, tasarlanmış bir duygu. Çünkü amaç, gerçeği anlatmak değil, gerçeği eğip bükmek.
Netanyahu'nun Yeni Cephesi
Netanyahu: ‘'Bilirsiniz, silahlar zaman içinde değişir. Bugün kılıçla savaşamazsınız. Ancak içinde bulunduğumuz savaş alanlarında geçerli olan silahlarla savaşmak zorundayız, bunların en önemlisi de sosyal medyadır'' dedi.
Sosyal medya için "savaş aracı" diyen Netenyahu hedefe koyduğu ilk sosyal medya platformunun TİKTOK olduğunu ardından da X'in geleceğini açıkladı.
Siyonist Netanyahu, bu dönemin propagandasını artık saklama gereği bile duymuyor. “Fenomenlerimiz çok önemli” diyor. Evet, onlar için sadece top, tank, tüfek değil; influencerlar, algoritmalar, yapay zekâlar da var. Bu kadar açık konuşulması bile yeni bir evreye geçtiğimizi gösteriyor: yalan artık bir strateji değil, resmî politika.
Algının Mühendisliği
İsrail'in bu projesi yalnızca sosyal medya hesaplarını değil, internetin damarlarını da hedef almış durumda. Yapay zekâ sistemlerine, haber algoritmalarına, hatta Wikipedia sayfalarına kadar uzanan bir ağ var. Amaç, geleceğin “doğru bilgi” tanımını şimdiden şekillendirmek.
Bir gün bir çocuk “Gazze'de ne olmuştu?” diye sorduğunda, arama motorunun ona göstereceği sonuçların bile önceden kurgulanmış olması isteniyor. Gerçeğin kodu bile yeniden yazılıyor. Bu, bir ülkenin sadece bugünü değil, geleceğin hafızasını manipüle etme girişimi.
Karanlıkta Büyüyen Yalan
Bütün bunlar yaşanırken Netanyahu ve ekibi hâlâ dünyayı kandırabileceğini sanıyor. Fakat dünya artık uyanıyor. İnsanlar sosyal medya aracılığı ile kendi gözleriyle gördü; Gazze'deki yıkımı, SUMUD filosuna yapılan saldırıyı, yardım gemilerine çıkan askerleri…
O kadar büyük bir yıkım yaşanıyor ki, hiçbir algoritma, hiçbir reklam bütçesi, hiçbir ücretli fenomen bu gerçeği örtemiyor. Çünkü o gerçeğin sesi, bir çocuğun çığlığında, bir annenin sessiz duasında yankılanıyor.
Ester Projesi, yalanın endüstrileşmiş halidir. Parayla satılan duyguların, planlı manipülasyonların, vicdansız bir ikna mekanizmasının adıdır. Ama bütün bu çabaların ortasında, gerçek yine en sade haliyle kalıyor: öldürülen binlerce sivil, yıkılan evler, canice susturulan sesler.
Gerçeğin Geri Dönüşü
Netanyahu ne yaparsa yapsın, artık dünyayı susturamıyor. Çünkü bilgi, kendi yolunu bulur. Çünkü her sızan belge, her ifşa edilen plan, gerçeğin yeniden su yüzüne çıkma biçimidir.
Belki bu çağda yalan daha organize, daha sofistike. Ama aynı çağ, gerçeğin de daha dirençli olduğu bir çağ. Yalanın milyon dolarlık kampanyaları bile, bir annenin elinde tuttuğu çocuğunun fotoğrafını silemiyor. Artık herkes biliyor: İsrail yalnızca insanları değil, gerçeği de öldürmeye çalışıyor.
Gerçeğin bir huyu vardır: ne kadar bastırsan da, eninde sonunda ortaya çıkar. Ve işte o zaman, bütün sahte ışıklar sönüp de hakikat yüzünü gösterdiğinde, dünyanın sessiz kalanları da artık susamayacaktır.
Kubilay Öztürk \ Timeturk