Amerika'da etnik yapı ve Başkan Donald Trump'ın ırka dayalı söylemleri etrafında büyüyerek şekillenen siyasi bölünme, bir Amerikalı olmanın tam ne anlama geldiğine dair tartışmaları da yeniden gündeme taşıyor.
Artan bölünme ve etnik yapıyla ilgili tırmanan gerginlikler, ülkenin hızlı bir demografik değişimden geçtiği bir dönemde ortaya çıktı. ABD'de Avrupa kökenlilerin 2045 yılı itibariyle toplam nüfus içindeki çoğunluklarını kaybetmeleri bekleniyor. Avrupalı Amerikalıların yerlerini Hispanik Amerikalılar, Afrika kökenli Amerikalılar ve Asyalı Amerikalılar alacak.
Washington'daki düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü'nde ve Amerikan Üniversitesi'nde ırk, yapısal eşitsizlik ve eğitim meseleleri üzerine araştırmalar yapan uzman Andre Perry, “Demografik değişimler hiç şüphesiz düşmanlığı körüklüyor ancak bunun da ötesinde, işin özünde beyaz insanların ülkelerinde kontrolu kaybediyormuş gibi hissetmeleri yatıyor” diyor.
Barack Obama'nın 2008 ve 2012 yıllarında başkanlık seçimlerini kazanması aslında Amerika'daki bu yeni nüfussal yapıyı önceden haber verir nitelikteydi. Çünkü Obama geleneksel olarak Demokrat Parti'ye oy veren beyaz işçi sınıfından aldığı çok sayıda oyun yanı sıra azınlık gruplara mensup seçmenlerin de desteğini bulmuştu.
Etnisiteye dayalı gerginlik arttı
Ancak aynı Demokrat gruplar arasında birçok kişi 2016 yılında saf değiştirdi ve kararsız, kilit eyaletlerde Donald Trump'ın başkan seçilmesini teşvik etti. Bunun başlıca nedeniyse, Trump'ın yasadışı göçü seçim kampanyasının başlıca konularından biri yapmasıydı.
Eleştirmenlere göre, Trump ayrıca yasal statüsü olmayan Meksikalı göçmenleri suçlu olarak nitelendirip, California'nın San Bernardino kentinde Pakistan doğumlu bir göçmenin terör saldırısının ardından da tüm Müslümanlara karşı bir göç kısıtlaması getirerek, etnisiteye dayalı gerginlikleri daha da körükledi.
Trump göreve geldiğinden bu yana azınlık grupları eleştirilerinin hedefi yaptı. Polis şiddetini ve eşitsizliği protesto etmek amacıyla, ulusal marşın okunduğu sırada dizleri üstüne çöken siyah futbolcuları eleştirdi. Virginia'da Charlottesville'de neo-Nazizmi ve beyaz ırkın üstünlüğünü savunanların şiddet içeren bir gösterisini de ciddi bir şekilde kınamayı reddetti. Başkan Trump ayrıca Amerika'nın müttefiki İsrail'in Filistin topraklarını işgalini protesto edenlere destek veren iki Müslüman Amerikalı kadın Kongre üyesinin da ABD'ye olan bağlılıklarını sorguladı.
Trump'ın destekçileri, başkana karşı ırkçılık suçlamalarını reddediyor, Trump'ın siyasal stratejisinin, Demokrat Parti içindeki en geçersiz gördüğü yaklaşımlara ve bölücü olarak nitelendirdiği Demokrat liderlere yönelik olduğunu savunuyor. Destekçileri, Trump'ın refleksinin kendisini eleştirenlere şiddetle saldırmak olduğunu belirtiyor.
Amerikan Girişimcilik Enstitüsü'nden muhafazakar siyaset uzmanı Michael Barone, “Bence Başkan Trump fırsat eşitliğini aşağılıyor. Sinirlerini bozan ya da onu eleştiren herkes ırkı, inancı ya da etnik kökeni ne olursa olsun Trump'ın hakaretlerini duymaya mecbur kalıyor” yorumunda bulunuyor.
"Amerikalı olmayanlar”
Başkan Trump'ı eleştirenler, tüm göçmenlerin çeşitlilikle yoğrulmuş bir toplumla kaynaşabileceğini vaat eden Amerikan rüyasının bugün sadakat, meşruiyet ve ırk sorunlarıyla arapsaçına çevrilmiş olmasından endişeli.
Muhalifleri Trump'ın sert söylemlerinin, Müslüman ülkelerden göçü ciddi şekilde azaltan kısıtlayıcı politikalarının ve belgesiz Hispanik göçmenlerin artan biçimde sınırdışı etmesinin, Amerika'daki tüm etnik grupları aslında “Amerikalı olmayanlar” şeklinde lekelediği görüşündeler.
Trump karşıtı Perry, “Nihayetinde biliyoruz ki insanlar birilerine ayrıcalık sağlayıp, geri kalanlara yük bindirmek için, ırkçılığı güç ve kaynak elde etme yöntemi olarak kullanıyor” diyor.
Azınlık grubu mensubu dört Demokrat kadın Kongre üyesi hitaben ‘geldiğiniz yere geri dönün' şeklinde Twitter mesajı paylaşan Trump, azınlıklara karşı tavrını eleştirenlere de bir yandan sözlü saldırılarda bulunmaya devam ederken, halk arasında da İngilizce konuşamayanlara aynı ifadelerle yaklaşıldığı yönünde haberler duyuluyor.
Asimilasyon etkin yönetilemiyor mu?
Kutuplaşmanın fazlasıyla arttığı bu ortamda bazı Trump destekçileri de başkanı sert biçimde eleştirenlerin öfkesine maruz kalıyor.
Ancak göçmen kabulüne mesafeli yaklaşanlar, Amerika'da yasadışı yollarla yaşayan ve İngilizce öğrenmeyenlerle ya da Minnesota'daki Somalili Amerikalılar arasında bir grubun cihatçı örgüt El Şebab'a katılması gibi birtakım haberlerle ilgili endişelerin yerinde olduğunu savunuyor.
“İnsanların yasadışı göçmenlerle ilgili endişeleri olduğu kanısındayım ki bu anlaşılabilir bir şey” diyen Barone'a göre de insanlar asimilasyon sürecini yürüten kurumların bir asır önce olduğu kadar etkin olmadığından endişeliler.
19'uncu ve 20'nci yüzyıllarda Almanya, İtalya ve İrlanda'dan toplu halde gelen göçmenler de bugün Hispanikler'in ve Müslümanlar'ın karşılaştığı gibi düşmanlık ve olumsuz yaftalamalara maruz kalmıştı. Sadece birkaç nesil öncesinde de Amerika'daki Katoliklerin yeni ülkelerine mi yoksa Papa'yı mı daha bağlı olduğu sorgulanıyordu.
Göç her ne kadar bugün oldukça kutuplaştırıcı bir konu haline gelmiş olsa da, eleştireni de destekçisi de, dünyanın farklı yerlerinden gelen insanların bir şekilde topluma tamamen asimile olabileceği konusunda aynı görüşteler.
Bir grubun yeni bir topluma tamamen entegre olmasıysa nesiller sürebilir. Azınlık gruplarınsa eşit statüye ulaşmadan önce Amerika'nın demokratik sisteminde siyasi gücü nasıl elde edeceğini ve uygulayacağını öğrenmesi gerekiyor.
kaynak: https://www.amerikaninsesi.com/