ABD, Suriye'nin doğusunda ülke petrolünün büyük çoğunluğuna sahip olan petrol yataklarını terör örgütü YPG liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) aracılığıyla kontrol etmek istiyor. Fakat ABD Başkanı Donald Trump'ın büyük petrol şirketleriyle anlaşma yaparak hayata geçirmek istediği plan hakkında soru işaretleri bulunuyor.
Hürriyet'ten İlker Sezer'e konuşan Oxford Üniversitesi'nde Ortadoğu enerji uzmanı Justin Dargin, ABD'nin Suriye'deki petrol planı konusunda önünde bulunan üç önemli engeli anlattı.
Suriye'deki petrolün büyük kısmına sahip Deyrizor'un da arasında bulunduğu doğu vilayetlerinin uluslararası hukukta Suriye egemenliğinde bir bölge olarak kabul edildiğini vurgulayan Dargin, Türkiye'nin de operasyonuyla ve SDG'nin bölgedeki mevcudiyeti nedeniyle petrol yataklarının hâkimiyeti konusunda büyük bir siyasi karışıklık olduğunu, kısa ve orta vadedeki bu belirsizliğin petrol altyapısını onarma ve üretimi artırmak için büyük petrol şirketlerinin bölgede resmi anlaşma imzalamasının önüne geçebileceğini belirtti. Dargin'e göre, büyük şirketler adına bölgedeki siyasi belirsizlik ve uluslararası hukukun Suriye devletini tanıması ABD'nin önündeki ilk engel.
PETROL KALİTESİ DÜŞÜK
Bir dönem Suriye'deki petrolün önemli bölümünü kontrol eden terör örgütü IŞİD'e karşı düzenlenen operasyonlarda petrol altyapısının büyük zarar gördüğü, IŞİD'in de bölgeleri terk etmeden önce petrol tesislerini harap ettiği biliniyor. Dargin, kısa ve orta vadede bölgedeki petrol sahalarının onarılması ve kapasite artışına ikinci bir engel olarak Deyrizor'daki El Ömer petrol sahasından çıkan petrolün yüksek sülfür içermesi ve bu nedenle uluslararası petrol piyasasında yüksek indirimli olarak satılmasını gösteriyor. Dargin'e göre, bu uluslararası şirketler için kârlı bir durum değil. Enerji uzmanı, bu faktörün büyük bir petrol şirketinin bölgeye gelerek kısa vadede kayda değer bir yatırım yapmasını engelleyebilecek bir faktör olduğunu belirtti.
İç savaştan önce ülkenin doğusundan çıkarılan petrolün Banyas ve Humus'taki rafinerilere gönderildiğini hatırlatan Dargin, üçüncü neden olarak SDG'nin petrol sahalarının kontrolüne devam etmesi durumunda ülkenin doğusundaki ve sadece yerel ihtiyaçları karşılayabilecek küçük petrol rafinerilerine bağımlı kalacağını vurguladı. Dargin'e göre, SDG'nin kontrolündeki bölgelerdeki rafineriler petrol üretiminde kapasite artışı yaşanması durumunda petrolün işlenmesinin önüne geçen bir faktör olacak.
GÜNLÜK ÜRETİM ÇAKILDI
Suriye'de iç savaştan önceki yıllarda günlük 500-600 bin varil petrol üretilirken, şu anda günde 20-40 bin petrol üretimi olduğu belirtiliyor. İç savaştan önceki yıl Suriye'de günlük 380 bin varil petrol üretilmişti. İç savaştan önce, 2010 yılında petrol ve doğalgaz Suriye'nin ihracatının yüzde 35'ini oluştururken, devlet gelirinin yüzde 20'sine denk geliyordu. Terör örgütü IŞİD'in kontrolü altındaki petrol sahalarının, 2014 yılında ABD'nin bölgede başlattığı IŞİD karşıtı operasyonlar kapsamında büyük oranda kullanılamaz halde.
Ülkede petrol üretimi yapamayan Esed rejimi, bu konuda büyük oranda İran'a bağımlı durumda ancak İran'a yönelik yaptırımlar ve İran tankerlerine yönelik operasyonlar, kışın yaklaşması Esed rejiminin Deyrizor'a mecburiyetini ortaya koyuyor. 2013 tahminlerine göre, Suriye'de 2.5 milyar varillik petrol ve 241 milyar küp metrelik doğalgaz rezervi var. Suriye'deki en önemli doğalgaz sahaları Shaer, Sadad ve Arak ise Suriye rejiminin kontrolü altında.
Rejim, Deyrizor'un güneyinde ve Humus'taki bazı küçük petrol sahalarını da kontrolü altında tutuyor. Esed rejiminin 2018 yılında ürettiği günlük 24 bin varil petrol, güncel fiyatlarla hesaplandığında sadece 1.5 milyon dolarlık bir gelir anlamına geliyor.