Türkülere konu olan, ana gibi yar, orası gibi diyar olmayan Bağdat; Amerikalılar tarafından yerle bir edilmiş, çoluk çocuk, kadın demeden yüz binlerce masum insan öldürülmüş, kadınların ırzına geçilmiş, Gavs-ı Azam Abdulkadir Geylani Hazretleri’nin türbesi bombalanmış, Bağdat müzesi yerle bir edilerek içinde Türkçe eserlerinde bulunduğu birçok kitap yakılmış, Hazreti İbrahim’in yaşadığı Ur ve Hazreti Yakup’un yaşadığı Babil bölgeleri ile ilgili bilgilerin bulunduğu tarihi eserler de büyük ihtimalle İsrail’e kaçırılmıştır. Yalnız bunlar olup biterken, yıllarca ambargo ve diktatörlüğün sadist baskısı altında yaşamış Irak halkı direnmek yerine işgalci Amerika’yı ülkelerine tercih etmişlerdir…
Amerika’nın kuklası olan, kendine yüklü miktarda verilen silah ve parayla tarihte ilk defa gayrimüslim bir devlet adına Müslüman’ın Müslüman’ı öldürdüğü Körfez Savaşı’na imzasını atan, tarihin gelmiş geçmiş en sadist ve şerli hükümdarlarından olan Saddam Hüseyin, Kuzey Irak’ta kimyasal silahla beş bin masum insana mezar olan Halepçe katliamıyla ve uyguladığı değişik işkence yöntemleriyle dünyaya ün salmıştır salmasına ama 3 hafta içinde de halkını Siyonizm’e feda etmiştir.
Saddam ve yandaşları, senelerce sefasını sürdükleri topraklarını savunmak adına hiçbir gayret sarf etmemişlerdir. Hatta o şerli, dünyaya kafa tutan Saddam Hüseyin, sırf kendi paçasını kurtarmak adına fare gibi deliklere saklanmış ve bir korkak olarak yakalanmıştır. En tuhafı da, kimilerine göre (halka etmediği eziyet ve zulüm kalmadığı halde) diktatör Saddam’ın, direniş karşıtı bilinçsiz Iraklılar yüzünden bütün günahlarının bir anda sıfırlanmış olmasıdır.
Vizontele filmini izleyenler, belediye başkanı rolündeki Altan Erkekli’nin Vizontele açılışında kasabaya hitaben yaptığı konuşmayı hatırlarlar.
" İnsan memleketini niye sever? Başka çaresi yoktur da ondan. Amma biz biliriz ki; bir yerde mutlu mesut olmanın ilk şartı orayı sevmektir. Burayı seversen burası dünyanın en güzel yeridir. Amma dünyanın en güzel yerini sevmezsen, orası dünyanın en güzel yeri değildir."
Saddam idam sehpasına yürürken cellâtlardan biri “Ülkemizi ABD’nin işgal etmesine izin verdin, Allah seni kahretsin” deyince devrik lider cellâda cevap olarak “Ülkemi zenginleştirdim, Allah asıl seni kahretsin” demişti hatırlarsanız.
Memleketlerine giren Amerikan ordusunu davul zurnalar eşliğinde karşılayan Iraklılar, Amerikalılar tarafından tutuklanıp götürüldükleri cezaevlerinde gördükleri işkencelerin, uğradıkları tecavüzlerin psikolojik etkilerini bir ömür taşıyacak olmalarına rağmen kaçışı yine Amerika’da buluyor ve ABD’ye yerleşebilmeyi umut ediyorlar. (New York Times)
İçlerinde birkaç arkadaşımın da olduğu, ABD’nin demokrasi ve özgürlükler ülkesi olduğuna inanan Iraklılardan birçoğu Amerika’ya göç etti ve şu an asıl kimliklerini reddedip tam bir Amerikalı gibi yaşamaya başladılar. Kendilerine Müslüman bir Ortadoğulu olduklarını hatırlattığım zaman aldığım yanıt hep aynı: ‘Sen bizim orada ne şartlar altında yaşadığımızı, nasıl bir mahrumiyete ve baskıya maruz kaldığımızı biliyor musun? Bizler Saddam’ın ülkesinde doğup büyümüş olmaktan utanıyoruz.’
Dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip ülkelerinin başında gelen Irak, ABD’nin sözde demokrasi getirme girişiminden sonra neredeyse Saddam’a rahmet okur hale geldiler. Temel gıda maddesi, ilaç ve hatta içecek su bulmakta dahi güçlük çeken ülkede hiçbir kamu hizmeti düzgün sağlanmıyor.
Batı dünyasının umurunda dahi olmayan Irak Savaşı mağdurlarına çoğu Müslüman ülkenin tutumu da malumdu. Suudi Arabistan Irak’tan kaçan sığınmacıların girişini önlemek için sınırlarına 7 milyar dolarlık bir tel örgü çekmişti mesela.
***********
Bir milyondan fazla insanın hayatını kaybettiği Irak’ta on binlerce Iraklı kadın fuhuş için kaçırılıp satıldı, on binlerce çocuk misyonerlik amacıyla insan ticaretine kurban gitti. Milyonlarca Iraklı yerinden edildi ve hapishanelerde sadistçe, zalimce eziyet gören binlerce Iraklı hala sistematik şekilde uygulanan insanlık dışı muamelelere maruz kalmakta. İstatistiklere, Türk ve dünya basınında çıkan haberlere bakıldığında ise bu masum halkın nedense büyük bir çoğunluğunun Türkmen ve Araplar olması da dikkat çekici!
Amerika’nın gelişine sevinen Kuzey Iraktaki işbirlikçilerin ve satın alınan bazı Şiilerin cezasını Türkmen ve Araplar ödemiş oldu böylece.
Tunus ve Mısır'daki devrimlerin ardından rejim karşıtı eylemlerin sürdüğü Ortadoğu'da sıra akan kanın durmadığı Irak'ta. Senelerdir devam etmekte olan Sünni-Şii ve direnişçiler ile koalisyon güçleri arasındaki çatışmalarının yanı sıra şimdi halk meydanlarda ABD güçlerinin çekilmesi ve mevcut hükümetin değişmesi ve daha kaliteli yaşam standartlarına sahip olmak için gösteriler düzenliyor.
Sözde İnsan Hakları Savunucusu olan ABD ‘namlularla demokrasi isabet ettirdiği’ (!) bu milyonlarca masum insanın yanı sıra, başından beri Sünni ve Şiileri birbirine düşürüp Müslümanlar arasındaki kargaşadan istifade ederek Ortadoğu’ya hâkim olmayı amaçlıyordu.
2011 sonunda Irak’tan askerlerini çekeceğini söyleyen ABD’nin bu amacına muaffak olarak, yeni sömürgelere yelken açacağı Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da yaşanan son gelişmelerle de apaçık ortada.
Yorum Yap