Gazze'de yaşanan dramın ciddi bir nedeni yok. Hamas'ın havai fişek gösterisini andıran ve hiçbir etkisi olmayan saldırısı ve İsrail'in ölçüsüz tepkisi ya tarafların hiçbir hesap yapmadığını ya da görünenin dışında bir amaca ulaşılmak istendiğini gösteriyor.
İsrail tüm tepkileri göz ardı ederek anlamsız saldırılarını sürdürüyor. Ancak tepkilerin önemli bir özelliği var. Batıdaki İsrail'i kınayan gösterilerde daha çok Müslümanların yer aldığı gözleniyor. Bu, İsrail'in yaptıklarının insani duygularla protesto edilmediği, zıtlaşanın temelinde din farklılığının olduğu intibaı yaratıyor. Müslümanlar İsrail'in saldırılarının insanı hedef aldığını vurgulaması, yaşanan acılara karşı tüm insanları tepki göstermeye çağırması gerekirdi. Bilinçli ya da bilinçsiz olaylar bir Yahudi-Müslüman çatışmasına dönüştürüldü, Müslümanlar İsrail'in bu davranışını Batının her zaman savunucusu göründüğü insan haklarının bir ihlali olduğunu söylemeli ve buna karşı alınacak tavrın Batının bu konulardaki söylemlerinin samimi olup olmadığını göstereceğini ifade etmeliydi.
Bu durum Batıda yaşayan Müslümanları diğerlerinden farklılaştırıyor ve ayrıştırıyor. İnsani bir dram karşısında bile birlikte hareket edemiyorlar. Bu ayrışmanın başka konularda da gözlenmesi ihtimali tedirginlik yaratıyor.
Olaylardan halkın duyduğu acı ve kızgınlık yönetimlerde gözlenmiyor. Bu bölgedeki halklarla yönetenler arasında bir güvensizlik oluşmasının yolunu açıyor. Mesela Mısır halkıyla yönetimin tepkisi arasında bir uçurum oluşuyor ve halkın tepkisinin yönetime yönelmesi için uygun bir ortam hazırlanıyor. Önümüzdeki günlerde bölgedeki iktidar değişikliklerinde bu faktörün önemli bir rol oynayacağı söylenebilir. İran'ın çatışma öncesindeki günlerdeki sert söylemi yerini daha sakin bir tavra bırakıyor. Türkiye dışındaki bölge ülkelerinde yönetimlerle halk arasında bu nedenle bir gerginlik yaşanırsa şaşırmamak gerekir.
Türkiye'nin halkın duygularıyla paralel bir tepki göstermesi, bu açıdan bakıldığında, doğru bir davranış olarak değerlendirilebilir. Ancak iki ülke arasındaki resmi ilişkiler öne sürülerek bu uyumun bozulmasına çalışılıyor.
Bölgemizdeki gelişmeler karşısında nasıl davranmamız gerektiği konusunda bazı ilkeler tespit edebiliriz: Türkiye hiçbir halka karşı değildir ve bu nedenle İsrail'in uyguladığı politikaların Yahudi düşmanlığına dönüşmesine izin vermeyecektir. Türkiye izleyeceği politikaları sadece kendi çıkarları doğrultusunda değil tüm bölgede barışın sağlanması ve halklarının güvenlik ve refah içinde olması yönünde belirleyecektir. Türkiye ittifaklarında din ya da soy birlikteliği değil düşünce ve gelecek tasavvurlarında benzerlik arayacak, ayrışarak ve çatışarak herkesin kaybedeceğine, uzlaşarak yeni dünya düzenine uyum sağlanacağına inandığını gösterecektir.
Bu, İsrail yönetiminin uyguladığı ve giderek kendi halkına yönelik bir düşmanlığın oluşmasına neden olacak politikalardan sadece yönetimi sorumlu tutmak anlamına gelir ve halklara düşmanlığın bizim anlayışımıza uymadığını gösterir.
STAR
Yorum Yap