İdealist İnsan
İdealist iseniz, olayları ve olguları ideal veya mükemmel bir şekilde hayal eden veya gören bir kişisinizdir. İdealist insan 'olabilecek olana' odaklanır. İdealist insan için gerçeklik, düşünceler ve fikirler tarafından şekillenir. İdealist insan için ilkeler, değerler, hayal edilen ideal bir sonuç, ahlak, etik, uzun vadeli düşünme veya vizyon önceliklidir. İdealist insan, dünyanın nasıl olması gerektiğine dair zihninde bir resim oluşturur ve o dünyada yaşamak ister.
İdeal Kültür
Kültür, değerler, normlar, dil, ritüeller ve semboller gibi soyut kültür ve nesneler veya maddi kültür aracılığıyla bir nesilden diğerine aktarılır. İdeal kültür, bir kültür tarafından kabul edilen ve ifade edilen ortak veya kamusal norm ve değerleri ifade eder.
Bizim ideal kültürümüz, kimsenin yalan söylemediği, hile yapmadığı veya çalmadığı bir kültürdür. İdeal kültürümüzde hiçbir vatandaş suç işlemez, ilişkiler sevgi ve saygıya dayalıdır. İnsanlarımız ahlaklıdır, ahlaki normlara uyar, saygı, sevgi gösterirler. İnanç ve düşünce önemli olduğu için onlara hep saygı gösterilir. İdeal kültürümüz, ideal toplumumuzun kültürüdür. Toplumumuzun büyük değer verdiği ve toplum hayatında somutlaştırmayı hedeflediği değerler, ilkeler ve inançlar önemlidir.
Kültür ve Aile
Kültürün temel unsurlarından birisi ailedir. Ülkemizde sosyal politikalar ile aile arasında bir ilişki kurulduğu için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kurulmuştur. Sosyal politikalar genel anlamda devletin eğitim, sağlık, konut, sosyal güvenlik, sosyal yardım ve bireysel sosyal hizmetlerini içeren plan, proje ve hizmetlerinin bütünüdür. Bu bağlamda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bir yandan sosyal hizmetler ve sosyal refahın sağlanmasına yönelik çalışmalar yapması diğer yandan da çok geniş bir yelpazede ortaya çıkan sosyal sorunların çözümüne katkıda bulunarak toplumda sosyal adalet ve eşitliği sağlaması beklenmektedir.
Peki, kültürün en temel unsurlarından birisi olan aileye Kültür ve Turizm Bakanlığının katkısı var mıdır? Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla ülkemizde aile kurumu gün geçtikçe güçleniyor ve toplumun en küçük birimi olan aile erozyona uğramıyor diyebilsek keşke!
Kültür ve Turizm Bakanlığının kültür olarak ele aldığı unsurların başında müzeler, kütüphaneler ve turizm değeri olan varlıklar gelmektedir. Bu bakanlık tarafından düzenlenen Kültür Yolu Festivallerinin kültürümüzün en temel unsurlarından birisi olan aile ile ne kadar ilgisi var?
Kültür ve Dil
Kültürün temel unsurlarından bir diğeri olan dilimize gelince, gidişat konusunda iyi şeyler söylemek mümkün değil. Dilimiz aynı zamanda bizim kimliğimizdir. Dilimizde yaşanacak yozlaşma, doğal olarak kimliğe sirayet edecektir ve geri dönüşü olmayan hasarlar meydana getirecektir.
Türkçe sahip olduğu tarihsel ve anlamsal derinlik ve zenginlikle farklılık ve özgünlük sahibi bir dildir. Rahmetli Hasan Bacanlı Hocanın ifadesi ile “Türkçe mübarek bir dildir.” Bu derinlik, zenginlik ve birikimin ortaya koyduğu eserler, kültürümüzü ve tarihimizi temsil etmektedirler.
Dilimizin, kültürümüzün ve tarihimizin korunması, sürdürülmesi ve gelecek nesillere aktarılması için çok isabetli bir düşünce ve hedefe yönelik olarak kurulmuş olan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı bir kurumdur. Böyle bir kurum varken bile kültürümüzün temel unsurlarında erozyon gün geçtikçe hız kazanmaktadır.
Erozyona uğrayan Türkçe, artık sahip olduğu derinliği ve özgünlüğü kaybetmektedir. Dil ile düşünce arasındaki ilişki dikkate alındığında, erozyona uğrayan dilimiz aynı zamanda erozyona uğrayan düşüncemize de işaret etmektedir. Dil ve düşünce birbirini besler, tamamlar ve birbirini anlamlı hale getirir. Dilimiz, bizi biz yapan değerleri, kültürü, duyguyu, düşünceyi ve inancı anlamlı hale getirir ve yansıtır. Dilimiz, bizim hem bireysel hem de toplumsal bilincimizin ifadesidir. Kendimiz oluşumuzu, kendimizi dış dünyaya dil ile ifade ederiz. Dilimiz erozyona uğruyorsa, bu erozyon değerlerimizin, duygularımızın, düşüncemizin ve inancımızın da erozyona uğradığına işaret eder. Dilsiz düşünce, duygu, inanç olmadığı için dilsiz kültür de olmaz.
Kültür Erozyonu ve Kültür Bakanlığı
Kültür ve Turizm Bakanlığımızın turizm odaklı çalışmalar yaptığını, kültür boyutunu sadece turizm değeri olan kültür varlıkları ile sınırlandırdığını gözlemlemekteyim. Mesela, Kültür ve Turizm Bakanlığımız kültürümüzün devamlılığı ve özgünlüğünü sürdürmek adına film, müzik, televizyon, edebiyat ve video oyunları gibi yaygın popüler kültür kategorilerinde hangi çalışmaları yapıyor?
Dikkat edilirse bu kategoriler dil ve aile başta olmak üzere kültürümüzün en temel unsurları üzerinde etkili olan ve bu unsurların en fazla erozyonuna yol açan kategorilerdir. İçinde bulunduğumuz dijital çağda, dijital medyanın kültürümüzün temel unsurları olan dilimize ve ailemize yönelik erozyon etkilerini görmemek mümkün mü?
Siyaset, moda, teknoloji kategorilerinin yol açtığı erozyon ayrıca incelenmeye değer. Spor, günlük haberler, haberlerde yer verilen kişiler ve mekânların kültürümüze erozyon getirdiğini görmemek mümkün mü? Bu kategorilerde meydana gelen erozyonun çok somut ve güncel örnekleri var. Medya sektöründe etkili olan yüzler, haber spikerleri, spor sunucuları ve yorumcuları ile ilgili ortaya çıkan haberler ve görüntüler, kültürel erozyonu göstermiyor mu?
Spor haberlerine bir bakın hele! Spor yorumcularının küfürleşmeye varan kavgaları, kullanılan argo, nezaket ve incelikten uzak davranışlar kültürel iyileşmeye mi işaret ediyor? Sporcuların ve hakemlerin bizzat kendilerinin habis işine girmesi, kumarla anılması, medyadaki örnek olaylar ve kişilerin toplum için olumlu rol model olduğunu mu gösteriyor?
Nerede kaldı “bizim” olan kültürümüz? Nerede kaldı Kültür ve Turizm Bakanlığı?
Kültürel Kimlik
Kültürel kimliğimizi oluşturan geleneklerimizi, göreneklerimizi yansıtan giyim ve yeme, içme kültürümüzün erozyonu da hızla devam ediyor. Hızla gelişen iletişim araçları ile giyim sektöründe artık belirleyici olan moda oldu. Yeme, içme ve giyinme kültürü artık sektörel bir yapının eline geçince kültürel değerler artık turizm değerine dönüştü. Televizyon kanalları başta olmak üzere giyinme programları, yemek programları günden güne çok fazla izleyici topladığına dikkate alınırsa getirilen sözde yeniliklerin var olan kültürel değerleri yok ettiği görülür. Peki, Kültür ve Turizm Bakanlığı nerede kaldı?
Kültür ve İktidar
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 2014 yılında yaptığı bir konuşmada “Kültür alanında iktidar olamadık” demişti. Bu tespitin şu anda da geçerli olduğunu düşünüyorum. Gerekçesi de aynı konuşmadan: “Biliyorsunuz, siyasi olarak iktidar olmak başka bir şeydir. Sosyal ve kültürel iktidar ise başka bir şeydir. Biz 14 yıldır kesintisiz, hamdolsun siyasi iktidarız. Ama hala sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var.”
Kültür alanında iktidar olmanın temel göstergesi, kendi kültürümüze ve değerlerimize bağlı, “yerli ve milli” odaklı", kültürel ve siyasal etkinliğe sahip entelektüel topluluk oluşturabilmemizdir. Öyle görünüyor ki Kültür ve Turizm Bakanlığı ayrı iki bakanlık getirilirse, Kültür Bakanlığı bölümü aktif hale gelebilir. Bu durumda, bir entelektüel topluluk oluşturma hedefi ve süreci başlayabilir. Aksi takdirde “Kültür alanında iktidar olamadık” demeye devam ederiz.
Niçin? Çünkü Yusuf Kaplan Hocanın dediği gibi “Bu ülkede Kültür Bakanlığı yok!”
Prof. Dr. Mehmet ŞAHİN \ Timeturk