Bu bakış açısına göre tüketim malları ihraç eden, buna karşılık hammadde ve üretim girdileri ithal eden bir ülkeyle tersini yapan yani tüketim malları ithal eden ama girdi ihraç eden bir ülke, eğer değerler aynı ise, birbirinden farksızdır. Önemli olan dengeyi sağlamaktır.
Bana göre hem tüketim hem de üretim üst üste dizilmiş küpler gibiydi. En alttakini çekerseniz üsttekiler de kırılırdı. Düşüncemi bir örnekle açıklıyordum. Mesela bir ülkede harcamalarda önemli bir yer tutmayan ekmeği ortadan kaldırırsanız televizyon üretebilir ve satabilir misiniz? Herkes kıt hale gelen ama zaruri olan ekmeğe saldırır, ekmek fiyatı astronomik düzeylere çıkar ama ne televizyon üreten kalır ne de satın alan. Bu uç bir örnektir ama daha sınırlı düzeyde de olsa benzer durum her zaman gerçekleşir. Öyleyse en iyi strateji don gömlek ithal edip ileri teknolojiyle üretilen ve kolayca vazgeçilemeyen mallar üretmektir. 1980’lerde Türkiye turizme büyük destek verirken buna itiraz etmiş ve şöyle söylemiştim. “Kıyıları yabancılara satın ve onların tesis kurmasını teşvik edin. Siz kaynaklarınızı ithal etmek zorunda olduğunuz enerji hammaddesi ve silah üretimine ayırın. Turistleri yabancılar ağırlasın, hatta don gömleğinizi ithal edin. Kaynaklarınızı ileri teknoloji, tarım ürünleri ve madem ki güçlü bir orduya ihtiyacınız var, silah sanayine tahsis edin.”
Türkiye tüketim malları ihraç edip girdi, hammadde ve ileri teknoloji ürünlerini ithal etmeyi tercih etti.
Daha sonra nerede yanıldığımı fark ettim. Öngördüğüm modeli ancak büyük güçler uygulayabilirdi. Mesela ABD bir yandan tarım ürünleri ihraç ederken diğer yandan silah ve ileri teknoloji ürünleri satıyor ama çok kolay üreteceği malları başkalarından alıyordu. Özellikle Uzakdoğu ülkeleri, ucuz işçiler olarak, kolayca vazgeçilebilecek ürünler üretiyordu. ABD siyasi planda enerji kaynaklarını da kontrol ederek kendi dışında bir gücün bağımsız ekonomiye sahip olmasını engelliyordu. Yani ekonomi politikasıyla siyasi hedefleri arasında bir uyum vardı.
Türkiye bugün bölgesel bir güç olma iddiasındadır. Öyleyse ekonomi politikası bu hedefle uyumlu olmalıdır. Mesela ihracatını gelişmiş ülkeler yerine bölgenin ihtiyaçlarına yöneltmeli ve enerji ihtiyacını bu karşılıklı bağımlılıkla güvence altın almalıdır.
Lüks eşya ithalinin zararı yoktur. Talebin kompozisyonunu gelir düzeyi değil bölüşüm belirler ve zenginlerin bu mallara olan talebinin ülke dışından sağlanması doğaldır. Yani üst üste dizilmiş küplerden üsttekileri satın alın, alttakileri siz ya da kader birliği yaptığınız ülkeler üretsin. Eğer en alttaki küplerin kontrolü başkasının elindeyse gerilemek bir yana mahvolursunuz.
Yorum Yap