İç düşman
Yönetenler için gözlenen bu durum kitleler için de geçerlidir. Ülkemizde zararlı sayılmayan siyasi akım azdır. Geçmişte DP yandaşlarına kuyruk denirdi ve makbul kişiler sayılmazdı. Sonradan solcular, ülkücüler, İslamcılar, Kürtçüler zararlı sayıldı ve ülkesine bağlı olduğu düşünülen kişiler neredeyse azınlık haline geldiler. Bir ülkede siyaset bu kadar riskli hale gelirse bunu kim göze alabilir diye sorulmadı ve bu engeli aşmak için destek aramak normal hatta zorunlu hale geldi. Bu yüzden her iktidarın arkasında bazen yerli, çoğunlukla yabancı desteğin bulunduğu düşünüldü. Bu arayış siyasetçilerle sınırlı kalmadı, kamuoyunu etkileyen kişileri için de aynı sorular sorulmaya başlandı.
Bir ülkede iç düşman olmaz. Bazı kişilerin yabancı güçlere hizmet etmesi mümkündür ama bunu geniş kitleler için düşünmek abestir. Bazı siyasi akımlar yabancılar tarafından kullanılabilir. Bunu engellemek için bu akımı yasaklamak gerekmez. İçindeki sızmalar etkisiz hale getirilir ve akımın başkaları tarafından kullanılması engellenir. Bu sızmaları tespit ve bunları etkisiz hale getirmek devletin görevidir.
Bir akımın yabancılar tarafından kullanılması bu akımın karakterine bağlı değildir. Yabancılar her akımı kendi amaçları için kullanabilirler. Yani dış sızmalar milliyetçi, İslamcı ya da laik bir akımı kullanabilir. Burada ideolojik bakış açısıyla akımı değerlendirme son derece yanlıştır. Yabancı güç en milli saydığımız akımları kendi siyasi hedeflerini gerçekleştirmekte kullanabilir. Mesela El-Kaide’nin İslam’a hizmet ettiği söylenemez. Birkaç masumun canına kıymak, bırakın düşman saydığı gücü yok etmeyi, cezalandırmak bile sayılmaz ama onların siyasi hedeflerini gerçekleştirmeleri için bahane yaratır.
Türkiye bir imkansızı hatta anlamsızı gerçekleştirmek istemiştir. Tek bir ideoloji ve çeşitli partiler tarafından oluşturulacak siyasi bir model aramıştır. Cumhuriyetin kuruluş felsefesine aykırı her akım zararlı ise ve herkes buna bağlı kalmak zorundaysa partiler arasındaki fark ne olacaktır? Bu ideoloji mükemmeldir ama belli bir zaman diliminin gereğini yerine getirmiştir. Değişen şartlar, bu ideolojinin değişmesini demesek bile, geliştirilmesini ve çağa uygun hale getirilmesini gerektirir.
Bu ideoloji sınırlarımızın dışında geçerli değildir. Bugün bölgemizde önder konumunda olacaksak ve geçmişteki içe kapanık politikanın dışına çıkacaksak bölgesel bir ideoloji yaratmak zorundayız.
Bu konuda başarılı sayılmayız. Bir ideoloji yaratmak yerine liberal dünya görüşünü benimsiyoruz. Bu başka güçler tarafından kullanılıyor ama her güç ona kendi görüşünü de ekliyor. Özgün bir dünya görüşü yaratmayı başaramazsak bağımlılığımız devam eder.
Star