Askerin askerle hesabı
16 Yıl Önce Güncellendi
2011-06-08 07:40:31
Barışçıl gösterilerin güvenlik güçleri tarafından bastırıldığı Suriye’de yaşanan süreç yeni bir evreye girdi: Ordu orduyla çatışıyor. Türkiye sınırına yakın Cisr el Şuğur’da ‘silahlı teröristlerin pusu kurup karakol basarak 123 güvenlik görevlisini öldürdüğü, ceset parçalarını Asi nehrine attığına’ dair Şam’ın resmi açıklaması kafaları karıştırdı. 50 bin kişilik kasabada bu kadar güçlü ve donanımlı ama adı meçhul bir örgüt… Kulağı delik Muhaberat’a rağmen böyle bir örgütlenme nasıl mümkün olabilir? Radikal’e bilgi veren Suriyeli kaynaklara göre bu bir örgüt saldırısı değil halka ateş açmayı reddeden güvenlik güçleri ile Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın kardeşi Mahir Esad’a bağlı askerlerin çatışmasıydı.
Buti’nin fetvası, bir askerin isyanı
Farklı kaynaklardan gelen bilgiler ışığında ortaya çıkan tablo şu: Cisr el Şuğur’da 3 hafta önce Baas Partisi’nin binası yakıldı. Kasaba bir nevi kurtarılmış bir bölge haline geldi. Coğrafi koşullara bağlı olarak giriş-çıkışlar kolayca kontrol edildiği için askeri birlikler içeri giremiyordu. Bu yüzden pazar günü helikopterlerle saldırı düzenlendi. (Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre bu olayda 27 sivil, 8 asker öldü.)
123 kişinin ölümüyle sonuçlanan ordudaki çatlak ise Esad rejiminin alimi sayılan Said Ramazan el Buti’nin bir askerin “Göstericileri vurmazsak, kesinlikle öldürüleceğiz. Nasıl davranacağız” diyerek sorduğu soru üzerine 5 Haziran’da verdiği şu fetva ile büyüdü: “Öleceğinizi bilseniz bile halka ateş açmayın.” Ardından Esad rejimine 30 yıl hizmet etmiş eski Savunma Bakanı Mustafa Tlas’ın yakın akrabası Üsteğmen Abdurrezzak Tlas üniformasını atıp silah arkadaşlarına halkı korumaları çağrısı yaptı. Bundan etkilenen Cisr el Şuğur’daki askeri birlik, pazartesi kasabaya gönderilen rejime sadık birliğe pusu kurdu. Hangi tarafın ne kadar kayıp verdiğini bilen yok. Resmi makamların dediği gibi pusu sonrası karakol ya da kamu binalarına baskın da olmadı.
İç içe üç senaryo
Yakınlarını kaybedenlerin intikam için saldırılara karışmış olabileceğini ama bunların bireysel olduğunu kaydeden bir başka kaynağa göre ise şu 3 senaryo eş zamanlı olarak yaşanıyor:
1- Şiddet şiddeti doğuruyor. Çatılardan ateş açan keskin nişancılar yakalandıklarında öldürülüyor ya da aşağı atılıyor. İnsanlar kendilerini korumak için silaha sarılıyor. 2 – Ateş emrini reddeden askerler öldürülüyor.
3 – Şebbiha diye bilinen Esad ailesinin kontrolündeki yasadışı milis güçleri şiddeti maruz göstermek için polis ya da askerleri de öldürüyor.
Sıklıkla gündeme getirilen iddialardan birisi Müslüman Kardeşler’in silahlı direnişe koyulduğu yönünde. Ama örgütün temsilcileri bunu reddediyor.
‘Silahlı direnişe karşıyız’
Suriyeli bütün muhaliflerin ortak vurgusu “Silahlı direnişe karşıyız.” Silahlı direniş ve yabancı müdahaleye karşı duruş muhaliflerin Antalya deklarasyonuna da yansımıştı. Orduda özellikle Dera ve Humuslu askerlerin isyan etmeye başladığı, asi askerlerden Türkiye’ye de kaçanların olduğu söyleniyor. Halkın 1982’de Hama’ya yapıldığı gibi büyük bir katliam olacağı korkusuyla Halep’ten yeni birliklerin sevk edildiği kasabadan çoktan kaçtığı belirtiliyor. Yakınlarda bir köye sığınmış kasaba sakinlerinden biri AP’ye şunları söyledi: "1980’lerden beri Cisr el Şuğurluların av tüfeği bile taşımasına izin verilmiyor. Nasıl silahlı direniş olabilir?”
Bölgenin tamamen gazetecilere kapalı olması nedeniyle bilgi kıtlığı yaşanıyor. Doğruluğunu teyit etmenin çok zor olduğu kırıntılardan çıkan resim de bundan ibaret.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap