Bilen, yaptığı yazılı açıklamada, küreselleşmenin sermaye piyasalarının serbestlik kazanması, kambiyo kontrollerinin kaldırılması ve kredi derecelendirme kuruluşlarının önemini artırdığını belirtti.
Ülke ekonomilerinin ve küresel piyasaların güveninin denetlenmesi ve izlenmesi görevinin zamanla bu kuruluşlara verilmiş gibi göründüğüne dikkati çeken Bilen, "Bu kurumların nesnel kriterler çerçevesinde çıkar çatışması ve çakışmasından uzak şekilde ekonomik ve politik riskleri dikkate alarak ülke ve küresel piyasaları izledikleri kabul edilmektedir. Uzun tarihi geçmişlerinde zaman zaman tartışılır hale gelmişlerdir" ifadesini kullandı.
Bilen, 2008 krizinin öngörülememesinin iktisatçılar arasında önemli tartışma konusu olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Kendi çıkarlarını bir tarafa koyup bütünüyle objektif kriterlerle kurum ve ülkelerin kredi notunu tayin ettiklerine ilişkin bakış açısı tartışılmıştır. Bu kuruluşlar, özellikle cumhurbaşkanı seçimi sonrasında ardı ardına yaptıkları açıklamalarla gündeme geldi. Fitch, Standard and Poor's ve Moody's kuruluşlarının seçim sonrası 'Türkiye'nin siyasi belirsizliği devam ediyor' şeklindeki açıklamaları şaşırtıcı."
Cumhurbaşkanı seçiminin ardından sürecin demokratik ülkede olması gerektiği gibi ilerlediğine işaret eden Bilen, olağanüstü belirsizlik varmış ve bu belirsizliğin ekonomide kalıcı etkileri olacakmış gibi genel geçer politik spekülasyonlarla bir ülkenin politik gündemi üzerinde belirleyici olma gayretlerinin, bu kurumların güvenilirliğini tartışma konusu yaptığını aktardı.
Bilen, borsada meydana gelen kayıplarla dövizin yukarı yönlü hareketlerine gereğinden fazla anlam yüklendiğini ifade ederek, "Türkiye'nin yakın çevresindeki jeopolitik risk ve Avrupa ekonomisinin içinde bulunduğu durum dikkate alındığında, Türkiye ekonomisindeki istikrar ve büyüme başarısıyla kredi notunu olumsuz etkileyecek bir durum söz konusu değildir" değerlendirmesinde bulundu.
