Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Ufuk Coşkun: Bize ait bir sistem inşa etmeliyiz

'Eğitim sistemi 100 yıllık bir öğütme aracı ve dev bir sorun olarak karşımızda duruyor' diyen Gazeteci Ufuk Coşkun, 'İçerisinden kaliteli düşünce, bilim, sanat, edebiyat ve felsefe adamları çıkaracağımız, bize ait bir sistem inşa etmeliyiz' diyor...

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-09-20 10:35:18

Ufuk Coşkun: Bize ait bir sistem inşa etmeliyiz

TIMETURK | HABER MERKEZİ

Yeni eğitim öğretim yılı henüz başlamadan müfredat değişikliği, müfredata giren ve çıkarıldığı iddia edilen konular üzerinden uzun süre tartışıldı. Son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir canlı yayında "Ben TEOG'u yanlış buluyorum, kaldırılmalı" açıklamasının ardından tartışılan ve olarak Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz'ın TEOG'un bu yıl yapılmayacağını söyledi. 5 SORU'nun bugünkü konuğu Bölge Postası Genel Yayın Yönetmeni Gazeteci Ufuk Coşkun ile TEOG'u ve yaşanan gelişmeleri konuştuk.

İşte Coşkun'un açıklamaları:

"EĞİTİMİN İDEOLOJİK OLMASINI İSTİYORLAR"

1- Yeni müfredat, 'evrim teorisi' ve 'Atatürk' konularının azaltıldığı, çıkartıldığı tartışmaları ile gündeme gelmişti. Yaşanan tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz=

51 müfredat ekseninde 130 akademisyen ve uzmanın üzerinde çalıştığı 1-5 ve 9.sınıflarda uygulanması planlanan bir değişiklikten söz ediyoruz. Değişiklik dediğime bakmayın. Ortada gözle görülür bir değişiklik ya da yenilik söz konusu değildir... Türkiye'de eğitim meselesi maalesef hiçbir zaman siyasetten bağımsız ele alınıp tartışılmaz. Çünkü mevcut eğitim sistemi CHP'nin kendi dünya görüşü üzerine bina ettiği siyasi-ideolojik bir sistemdir. Resmi ideolojiye sadık, itaatkâr, son derece laik, çağdaş vatandaşların imal edileceği bir düzenek tesis edildi. Bunun temelleri 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu'yla atıldı ve eğitim son 100 yıldır bu kanun çerçevesinde tanzim edilmektedir. Hiçbir anayasa bu kanuna dokunmadı. Dolayısıyla bu ülkede 1924 yılından beri müfredat değişikliği söz konusu olmamıştır. Müfredat tartışmalarına baktığımda başta Cumhuriyet ve Aydın Doğan Medyası olmak üzere muhalif kanadın “bilimsel, laik, çağdaş eğitim elden gitti” türünden itirazlarını kasıtlı buluyorum. Tartışma bu ülkenin çocukları daha kaliteli eğitim alsın noktasında ilerlemiyor onlar eğitimin daha fazla ideolojik olmasını talep ediyorlar.

"TARİH BİLİNCİ MİLLİ EĞİTİME HENÜZ GİRMEDİ"

2- Müfredatın en çok tartışılan konularından biri de "cihat"tı. Söz konusu kavramın okul kitaplarına girmiş olmasını ve yaşanan tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Nefis mücadelesi kapsamında yer verilen cihat kavramından bile rahatsız olan insanlar var. Benim başından beri eleştirdiğim hususlardan biri din dersleri kitaplarında İslamiyetin laiklik ilkesi bahane edilerek doğru düzgün anlatılmamasıdır. Bakınız yakın bir zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 'çoğunluğun inandığı din de olsa devletin bir dini sahiplenir şekilde ders vermesinin inanç özgürlüğüne aykırı olduğu' tespiti de göz önüne alınarak ders programlarında değişikliğe gidilmesi öngörülüyordu. Buna göre ‘bir dinin sahiplenilmesi' anlamına gelen ifadeler çıkarılacaktı. Örneğin, dinimiz yerine 'İslam dini', 'Peygamber'imiz' yerine 'Hz. Muhammed' denilecek. 'İnancımız' ifadesi yerine 'İslam inancı' gibi ifadelere yer verilecek. Neymiş bunun adı? İnanç özgürlüğü! Avrupa kendi çocuklarına Hıristiyanlık için böyle ifadeler kullandırıyor mu? Nerde? Bize gelince inanç özgürlüğü oluyor!

UTANACAK BİR TARİHİMİZ YOK

Ayrıca Tarih bilinci milli eğitimin henüz kapısından içeri girmiş değildir. Bizim ders kitaplarında Kudüs yer almaz örneğin. Bizim çocuklar, Bağdat'ı, Şam'ı Halep'i, Semerkant'ı, Buhara'yı, Timbuktu'yu, Kurtuba'yı bilmezler… İslam medeniyetinin bilim ve teknoloji alanında ürettiği eserleri, icatları da pek bilmezler. Çünkü geçmiş medeniyetle bağları kasıtlı olarak kopartılmıştır. Bugün Müslüman dünyanın yaşadığı siyasi, ekonomik ve düşünce buhranı da geçmiş medeniyet havzasında üretilen tüm değerleri, ilmi ve kültürel gelişmeleri ne yazık ki unutturmuştur. Batı dünyası ise tarihe damgasını vuran tüm bilimsel gelişmeleri kendine mal ederek bu icatların tarihini 14. ve 15.yüzyıla dayandırır. Batı buna öylesine inandırmıştır ki hala Türkiye okullarında tüm bilimsel gelişmelerin batılı bilim adamlarına ait olduğu bilgileri işlenir. Çünkü eğitim batıcıdır. Batı hayranı nesilleri yetiştirmeye programlıdır. Bizim çok bilmiş eğitimli yobazların anlattıklarına bakacak olursanız tek parti dönemi ürettiği bilim, kültür ve sanat değerleriyle insanlık tarihinin seyrini değiştiren çok parlak bir dönemdi! Bu gerici ve yobaz eğitim anlayışını bırakıp çocuklarımızı tarihimizle tanıştırmanın, kıymetli bilim insanlarıyla tanışmanın yollarını aramalıyız. Bu anlamda kimse ezik olmasın. Bizim utanılacak bir tarihimiz yok. Neden her defasında bu yobaz insanların karşısında savunmaya geçip ezik ezik izahatlarda bulunalım ki...

"YÖK'ÜN CİDDİ MANADA REVİZYONA İHTİYACI VAR"

3- Eğitimin sac ayaklarından biri de YÖK. Bu yıl ise büyük bir skandal yaşandı ve 14900'den fazla aday bu skandal sebebiyle dışarıda kaldı.

YÖK malumunuz 12 Eylül darbesinden sonra üniversiteler üzerinde bir baskı unsuru olarak kurulmuş darbe ürünü bir kurumdur. 28 Şubat'tan sonra da tamamen FETÖ'nün yuvalandığı bir merkeze dönüştü. Burada hala sıkıntıların olduğu bir gerçek. Yeri gelmişken şunu da belirteyim; bilhassa FETÖ ile mücadele kapsamında üniversitelerde kurulan komisyonlarda hala ciddi problemlerin olduğu bir gerçektir. Birçok rektörün savcılıktan “temyiz kağıdı” ve sonrasında takipsizlik kararı olan akademisyenleri YÖK'e bildirmedikleri görülüyor. YÖK'ün de bu anlamda kayıtsız kaldığı gelen bilgiler arasında. Diğer taraftan her yıl üniversite sınavlarında yapılan yanlışlıkların, skandalların ardı arkası gelmiyor. Binlerce öğrenciyi geleceğinden eden ciddi hatalar yapılıyor. KPSS soru çalma skandalı ise malumunuz. Tüm bunlar bu kurumların iyi yönetilmediği konusunda bize bir fikir verebilir ancak daha da vahimi bu kurumlarda FETÖ'nün hala etkin olduğu problemidir. YÖK'ün ciddi manada revizyona ihtiyacı vardır.

4- Bu yıl okullar, geçen dönemde olduğu gibi 15 Temmuz dersiyle açıldı. 15 Temmuz'un müfredattaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Muhalif kanadı rahatsız etse de 15 Temmuz'un müfredatta yer bulması kuşkusuz sevindirici bir gelişme. Örneğin 5. Sınıflar Türkçe kitabında yer alan “15 Temmuz'da umutlarımız, hayallerimiz, özgürlüğümüz elimizden alınmak istendi. Yunus Emre'den, Mevlânâ'dan, Hacı Bektaş'tan, Hacı Bayram-ı Veli'den, Pir Sultan Abdal'dan, Koca Sinan'dan beslenen bu toprağın evlatları, zalimlere karşı istiklali ve istikbali için direndi” gibi ifadeler son derece isabetli ifadelerdir. Ben sosyal bilgiler ders kitabında da verilmesini isterdim. 6 ve 7. Sınıflarda maalesef bu konuda fazla bilgi yok. 15 Temmuz ruhu eğitim-öğretim aracılığıyla nesillerden nesile aktarılması gerekiyor. Biz o gece tarihin en büyük operasyonlarından birini geçirdik. Hain terör örgütü FETÖ'nün milletimizin bekasını kastettiği bir işgal teşebbüsüydü o. Dolayısıyla çocuklar ülkelerinin bağımsızlığını kasteden bu tür hain yapıları da bilmeli vatanları uğruna canlarını ortaya koyan kahramanlarını da tanımalıdır. Bu anlamda 15 Temmuz ayrı bir ders kitabı olarak okutulsa yeridir.

"ANADOLU LİSELERİ" UYGULAMASI YANLIŞTI

5- Son yaşanan TEOG tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Kaldırılmalı" ifadesinin ardından dün Milli Eğitim Bakanı Yılmaz "Bu yıl TEOG'un kaldırılacağını" açıkladı. Gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bilindiği gibi başlangıçta OKS adıyla yapılan sınavlar önce SBS, sonra da TEOG olarak değiştirildi. Her bir sınav sistemi üzerinde çalışılmadığı için ciddi anlamda mağduriyetler doğurdu ve başka isimlerle eğitim hayatına dahil edildi. Türkiye'de kaliteli eğitim veren okulların sayısı maalesef sınırlıdır. Bu okullara giriş için geçmişte bir sınav uygulanıyordu. Bunlar Fen ve Anadolu liseleri idi. Ne var ki son yıllarda ilginç bir şekilde tüm liseler Anadolu Lisesine dönüştürüldü. Yapılan en önemli yanlışlardan birisi de budur. Sonra bu okullara yönelik TEOG sınav sistemi devreye girdi.

TEOG, YANLIŞ BİR DÖNEM UYGULANDI ve YANLIŞ BİR EKONOMİK YÜK GETİRDİ

Bakınız TEOG öğrencileri aynı zamanda ergenliğe yeni girmiş yaş seviyesinden oluşmaktadır. Bu çocuklara bu yaşta yüklenen ağır bir sınav sistemi her şeyden önce ciddi psikolojik hasarlara yol açabilirdi. Diğer taraftan adrese dayalı sistem devre dışı bırakıldığı için birçok öğrenci servislere ödenen yüklü miktarda paralarla evinden uzak yerleşim bölgelerindeki okullara girmek mecburiyetinde kaldılar. Bu durumda aileler ciddi sıkıntı yaşadı.

"KALİTELİ OKULLAR MUTLAKA SINAVLI OLMALI"

MEB, fen lisesi ve sosyal bilimler liseleri için eskiden olduğu gibi yeniden MEB'in yapacağı farklı bir sınav sistemi üzerinde yoğunlaşıyor. Bu önemli çünkü kaliteli eğitim veren okullara mutlaka eskiden olduğu gibi sınav yapılmalıdır. Aksi takdirde kayırma, torpil ve para kıskacı altında bu okullar da elimizden gider.

"BİZE AİT BİR SİSTEM İNŞA ETMELİYİZ"

Bugün eğitim sistemi 100 yıllık bir öğütme aracı ve dev bir sorun olarak karşımızda duruyor. Tekçi, ideolojik, dışlayıcı, baskıcı eğitim sistemin ruhu hala eğitim sistemini esir almış durumda. Bu yüzdendir ki bir zamanlar insanlık tarihin seyrini değiştirebilecek kadar kaliteli düşünce, bilim, sanat, edebiyat ve felsefe adamları çıkaramıyoruz. Buradan medeniyeti inşa edecek düzeyde kaliteli fikir insanları yetişmez. Buradan bir Mimar Sinan, İbn-i Sina, Beyruni, Cabir bin Hayyam, Harezmi, Cezeri, Farabi, Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaşi Veli çıkmaz. Resmi ideolojiye itaatkar birey çıkar, o kadar. Bugün Türkiye okullarında okuyan bir öğrenci önüne Ortadoğu haritasını alıp Cumhurbaşkanı'nın da ifade ettiği gibi o sınırları sorgulamalı ve bu bölgenin geleceğine dönük yeni farklı projeler geliştirebilmelidir. Hem ülkesine hem de bölgesine yönelik bir medeniyet perspektifine sahip olmalıdır. Entelektüelliğin birilerin inancına, diline, örtüsüne, görüşüne küfretmekten geçmediğini farklı kimliklerin özgürce bir arada barış içinde nasıl yaşamaları gerektiğine dair yeni sosyolojik fikirler geliştirmek olduğunu idrak ettirmelidir. Yani eğitim, özgür bireylerin yetişmesine vesile olmalıdır. Ahlak, erdem ve vicdan sahibi fikir adamları, sanatçı, mimar, sosyolog, hukukçu, romancı, siyasetçi, doktor, kimyager, mucit insanlar yetiştirmelidir. Özetle bize ait olan yeni bir sistemi artık inşa etmeliyiz diyorum.

UFUK COŞKUN KİMDİR? (TIKLAYINIZ)

Haber Ara