Dolar

32,5804

Euro

34,8041

Altın

2.508,71

Bist

9.693,46

Mustafa Özcan: Taliban eski Taliban değil...

Arap ve iç Asya coğrafyası uzmanı araştırmacı yazar Mustafa Özcan, Taliban ve Afganistan hakkında ilk akla gelen soruları TİMETURK için cevaplandırdı. Taliban'ın Afganistan'daki ilerleyişini de değerlendiren Özcan, Taliban'ın eski Taliban olmadığını vurguladı

3 Yıl Önce Güncellendi

2021-07-14 11:54:37

Mustafa Özcan: Taliban eski Taliban değil...

Afganistan nasıl bir coğrafya, nasıl bir toplum yapısına sahip?

Diyobend ekolünün coğrafi konuma göre dağılımı ve refleksleri farklıdır. Bu ekol Afganistan'da iklime uyar ve nispeten sertleşir. İbni Haldun'un öngördüğü gibi coğrafya biler veya cilalar. Soğuk ve sıcaklık, yeşillik ya da çöl olma vasfı insanın karakterini belirler. İklimler insanın karakterinin oluşumunda etkilidir.

50428

Hilafet Hareketi sırasında Hindistan Diyobendileri de yer yer İngilizlere karşı radikal tutum takınmışlardı. Lakin günümüzde süzülerek durulmuşlardır. En azından Afgan Taliban'ına benzemiyorlar. Kemalist inkilapları benimseyen ve ülkesinde tatbik etmeye niyetlenen Emanullah Han bir biçimde bu cüretinin cezasını, Diyobend geleneğine ve Peştun karakterine yaslanan kabile şefleri tarafından 1925 yılında alaşağı edilerek ödemiştir.

Taliban'ın çıkışı nasıl oldu?

1994 ile 1996 yıllarında Taliban hareketinin ilk zuhuruyla birlikte bu özellikler geri gelir ve Afganistan Taliban modeliyle tanışır. Diplomatik düzeyde tanınmaması da bu geleneğe yaslanmasıyla ilgilidir Yahudi asıllı Amerikan Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, 1998 yılında yerinde görmek ve nabız yoklamak amacıyla bölgeye gelir ve kadına kötü/bed muamelesini gerekçe göstererek Taliban rejimini tanımaktan imtina eder. Taşıdığı özellikler nedeniyle Taliban'ı sadece Pakistan, BAE ve Suuudi Arabistan tanımıştır. Dubai ile Riyad da Şii-İran karşıtlığı nedeniyle böyle davranmış olmalılar. ABD'yi de Taliban'ın Şii karşıtlığından ziyade kadın karşıtı olarak tanımlanan davranışları etkilemiş olmalıdır.

trump-mc master

Geçmişte ABD medyasında yer alan bir haberde, Ulusal Güvenlik Danışmanı HR McMaster'ın, Trump'ı Afganistan'a ilave asker gönderme konusunda ikna etmek için Afganistan'ın başkenti Kabil'de 1972'de çekilmiş mini etek giyen kadınların da yer aldığı siyah-beyaz fotoğrafı gösterdiği aktarıldı.

taliban-kadın-abd

Bu fotoğrafı gören Trump ikna olmuştur ve Afganistan'a istemediği halde ek asker göndermiştir. Trump ilave asker göndermek değil çekilme taraftarı idi. İlave asker gönderdiği için de Obama idaresini paylamıştır. Koltuğu devrettiği rakibi Biden'ın çekilme kararını da desteklemiş ve bundan sitayişle bahsetmiştir. Lakin bir dönem kadın konusu nedeniyle arzusunun hilafına davranmıştır. Bu hususta Batı'nın zafiyetini bilen PKK ve yandaşları da aynı tele vuruyorlar. Kobani çatışmaları sırasında YPG ve PKK yandaşları IŞİD'in kadın düşmanlığını kendilerinin de kadın özgürlüğünü temsil ettiği vurgusu üzerinden gönderdikleri mektuplarla Batı medyasını ve kamuoyunu etkilemişlerdi. Böylece kadın meselesi kötü bir şekilde siyasete alet edilmiştir. Kadın konusunda Peştun geleneği veya algısı ile Batı algısı tamamen birbirinin zıttır. Kadınlar için söylenen Peştun deyimi şöyledir: Kadının yeri evi ile mezarı arasındadır. Taliban da bu geleneğe bağlıdır.

Geçmişteki Taliban ile bugünkü Taliban'ı karşılaştıracak olursanız neler söyleyebilirsiniz?

Taliban'ın kadınlarla ilgili anlayışının kaynağı meşrep yani Diyobend anlayışı olmayıp bilakis kabile anlayışıdır. Peştun geleneklerine dayanmaktadır. Çekilirken sadece değişen Amerikalılar olmamış bilakis 20 yıllık Amerikan işgaliyle mücadele sırasında Taliban da realpolitiği keşfetmiştir. Kabil'e yüklenmenin arifesinde sağa sola ‘eski Taliban' olmadıkları mesajını gönderiyor. Belki Amerikalılar da sebep ya da sonuç itibarıyla çekilmelerinin Afganistan'ın karışmasına ve bölgeyi de karıştırmasına vesile olacağını hesaplamış hatta murat etmiş olabilirler. Taliban ise bu plana karşı komşularını ve bölgesel güçleri teskine çalışıyor. ‘Bize sığınmış bir misafiri teslim edemeyiz' dedikleri günler geride kaldı. Böyle diyerek Bin Ladin'e sahip çıkmışlar ama bedel olarak da Afganistan'ı kaybetmişlerdi. Anlaşılan bu şark mertliğinin bedelini ağır ödemişlerdi ve bu davranış modelini gözden geçirmiş olmalılar. Ayrıca önceliklerinin küresel değil yerel olduğu ortaya çıkıyor. El Kaide gücünü hesaplamadan küresel güçlerle bir hesaplaşmaya girmek istemiştir. Yel değirmenlerine savaş açmıştı. Karşılığında 11 Eylül ile birlikte ABD de İslam dünyasına karşı küresel bir Haçlı seferi başlattı. Şimdi Afganistan'da bunun son perdesi oynanıyor.

Taliban'ın hedefi ne?

Taliban şimdilik Afganistan'la sınırlı bir çözüm üretmeye amade olduğunu ve bölgeye sarkmaya niyetinin olmadığını göstermeye ve böylece yükselişine karşı muhtemel tepkileri dindirmeye azmetmektedir. Daha dorusu ortağı el Kaide 11 Eylül öncesi Afganistan ile sınırlı olmayan küresel bir ideoloji ile hareket ediyordu. ABD ile de hesaplaşma derdindeydi. Abdullah Azzam ise bugün Hamas'ın davrandığı gibi mücadelesini mevzii bir alana hapsediyor, hasrediyordu. ‘Bizim gücümüz Filistin'de mücadeleye yeter ve buna odaklanmalıyız' diyordu.

33094

Abdullah Azzam da önceliğin Afganistan olduğunu sonrasında ise pusulayı Filistin meselesine çevirmek gerektiğine inanıyordu. İkinci odak noktasının Filistin olduğunu savunuyordu. Taliban şimdi az çok Abdullah Azzam çizgisine gelmiş ve bu çizgi ile buluşmuş oldu. Bu nedenle de komşu ülkelere başta Çin, Rusya ve İran olmak üzere güvenceler veriyor. Çin'le düşman değil dost olduklarını ve Doğu Türkistanlı silahlı unsurlara kapı açmayacaklarını ve yer vermeyeceklerini taahhüt ediyor. Bu itibarla Taliban dünyadan mücahit toplayan ve onları barındıran ve sevk eden Mekteb-i Hidemat sürecini veya dönemini aştığı gibi el Kaide'nin‘küresel cihat' fikrini de geride bırakmıştır. Karşılığı olmayan veya karşılığı kolektif güce dayanan idealler nedeniyle büyük bedeller ödediğine inanmaktadır. Bu nedenle de birincisi tanınmak ikincisi de Afganistan'ı bölgesel eğilimlerin çekişme ve kamplaşma alanı, merkezi olmaktan çıkarmak istiyor.

Afganistan'da kontrolü sağladıktan sonra bu siyasetini bırakır ve yeniden dışa yönelir mi?

Bu hususta şimdiden kesin konuşmak mümkün değil. Bununla birlikte 20 yıl sonra yeniden uyanan Taliban (ABD uyuyan hücreler deyimine binaen) Afganistan'dan sonra bölgede tesir icra eder mi? Kaldı ki son sıralarda Taliban'ın yükselişiyle birlikte Horasan veya Doğu kaynaklı Siyah Bayraklılar hadisine vurgu yeniden gündeme gelmiş ve Siyah Bayraklılar hadisinin tecellisinin ve zuhurunun yakın olduğuna temas edilmiştir. Bu hadis Taliban'a uyarlanacak olursa: İleride Suriye ve Filistin cephesine yöneleceği ve yerleşik Arap rejimleriyle Mehdi adına çekişeceği öngörülüyor.

Türkiye'nin Kabil Havaalanında kalmasına tepkisini nasıl değerlendirmek gerekir?

Anlaşıldığı kadarıyla Türkiye'nin kalmasının NATO misyonu çerçevesinde görüyor. Bunun Afganistan'ı rakip güçler arasında çekişme alanı haline getirebileceğini düşünmektedir. Bu nedenle de prensipte Türkiye'nin de çekilmesi gerektiğini savunmaktadır. Türkiye'nin kalması düşüncesine soğuk bakmaktadır.

kabil-havalimani_143

Bu durumda Türkiye ne yapmalı? Nasıl bir tutum takınmalı?

Burada iki ihtimal var. Birincisi: Taliban askeri bir yolla Kabil'i ele geçirecek olursa; Türkiye ile Taliban karşı karşıya kalabilir. Bu iki tarafın da istemeyeceği bir husus olur. Taliban uzlaşma yoluyla yani Abdul Gani hükümetiyle anlaşarak bir çözüm formülüne ulaşacak olursa bu takdirde Türkiye'nin Kabil Havaalanındaki varlığı ve misyonu daha anlamlı hale gelebilir. Kısaca, Türkiye bekle gör politikasına bağlı kalarak hangi seçenek ağır basarsa ona göre hareket etmelidir. Taliban askeri seçenekle Kabil'i ele geçirme kudretine sahip ise ve buna azimli ise Türkiye buna göre seçeneklerini gözden geçirmelidir. Sonuçta, Türkiye Afgan halkının dostu ve ortak böleni olma durumundadır. Bölgesel rakiplerimiz de bir Taliban-Türkiye çatışmasını dört gözle bekler. İki tarafın da yıpranmasını isterler. Kısaca, Taliban eski Taliban değil Türkiye ile Pakistan gibi ülkelere eskisinden daha mesafeli durduğunu da söylenebilir. Bunlar ilk izlenimler ve gelişmelerin seyrine göre tablo değişebilir. Türkiye orada kendi çıkarına ve Afgan halkının yararına bulunuyor ve varlığı bu çerçevede kalmalıdır.

Haber Ara