Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Motivasyon, sistemli çalışmakla artar'

2017-2018 öğretim yılı 18 Eylül Pazartesi günü başlıyor. İlk defa okula başlayacak olan ve üç aylık tatil sonrasında okula dönecek öğrencilerin okula uyum süreci ise her zaman konuşulan konular arasında yer alıyor. Okula uyum sürecinde neler yapılmalı, veliler ve öğretmenler nelere dikkat etmeli işte yanıtı...

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-09-08 09:19:24

'Motivasyon, sistemli çalışmakla artar'

TIMETURK | 5 SORU

Yaz tatilinin sonuna gelirken, okulların açılış tarihinin yaklaşması ile veliler ve öğrencilerde heyecan başladı. İlk defa okula başlayacak olan ve üç aylık tatil sonrasında okula dönecek öğrencilerin uyum sürecinde en az öğreciler kadar veliler ve öğretmenlerde kaygılı...

Okula uyum sürecinde neler yapılmalı, veli ve öğretmenler düşen görevler nelerdir? Tüm bu soruların yanıtlarını 5 SORU'nun bugünkü konuğu Türkçe öğretmeni Adem Kurum ile konuştuk.

İşte Kurum'un açıklamaları:

"ÇOCUKLARIN KORKULARI ANLAYIŞLA KARŞILANMALI"

1- Okulların açılma süreci yaklaşırken akıllara ilkokul çağındaki çocuklarda sıklıkla görülen okul korkusu geliyor. Bu korkunun üstesinden nasıl gelinir ve ebeveynlere düşen görevler nelerdir?

Okul korkusu çocuğun okula karşı olumsuz tepki geliştirmesi durumudur. Öğrencide bu korku ve kaygı durumu sebebiyle ortaya birçok fiziksel sıkıntı çıkmaktadır. Örneğin birçok öğrenci karnım ağrıyor, başım ağrıyor gibi nedenler üretir ve bu nedenleri ileri sürerek okula gitmek istememektedir. Veli, çocuğa aşırı baskıcı davranmamalı ve  çocuğun bağımlı bir birey olmasının önüne geçmelidir. Veli, çocuğun arkadaşlıklarını geliştirmesine yardımcı olmalı, korkusunu anlayışla karşılamalı onu her halükarda sevdiğini hissettirmelidir. Çocuk anne ve babadan ayrı vakit geçirebilmeli, farklı ortamlarda kendine yaşam alanı oluşturabilmeli, yeni arkadaşlarını kendisi seçebilmeli ve onlarla oynayabilmelidir. Burada anne ve babaya düşen çocuğa özgür bir ortam sağlamaktır. Çocuğun bu fobisinin üstesinden gelebilmesi için veli-okul-öğretmen işbirliği gerekecektir

"REHBER ÖĞRETMENİN YÖNLENDİRMESİNE AÇIK OLUNMALI"

 Çocuğun okula alışma sürecinde ebeveynler olarak başlangıçta çocuğun fiziksel olarak yanında olmak gerekir. Çocukla okula beraber gidilmeli, sınıfına kadar refakat edilmelidir. Rehber öğretmen ve sınıf öğretmeni çocuğun durumu hakkında bilgilendirme yapılıp ona göre önlem alınması konusunda ön bilgi verilmelidir. Rehber öğretmenin yönlendirmelerine açık olunması en önemli gerekliliklerden biridir. Gereken işbirliği yapılırsa muhakkak ilerleme sağlanacağı bilinmelidir.

"MOTİVASYON, SİSTEMLİ ÇALIŞMAKLA ARTAR"

2- İlkokul, ortaokul ya da lise... Çocuklar okula başlamadan önce motivasyonları ve özgüvenleri nasıl artırılabilir?

Okul başlarken her öğrencinin okul algısı farklıdır. Öğrencilerin geçmişlerinden kaynaklanan akademik bir profili vardır, bu profil ile birlikte sahip oldukları akademik ve sosyal kimliğiyle alakalı inanışları da söz konusudur. Bu inanışları pozitif yönde etkilemek ve motivasyonlarını artırmak adına çocukla birlikte  bir çalışma programı hazırlanmalı,  programla birlikte etkin çalışmanın nasıl sağlanacağı konusunda çocuğun davranışı geliştirilmelidir.Unutmamamız gereken şey, motivasyonun ancak sistemli çalışma ile arttırılabileceğidir. Nasıl çalışacağını öğrenen ve kendine özgü olarak geliştirdiği çalışma programını uygulayan çocuk, hedeflerini çok rahat bir şekilde kimseye ihtiyaç duymadan kendisi koyar. Sözlerin etkisi kısa vadede olacağından yukarıda bahsedilen sistematik çalışma öğrencinin motivasyonunu yüksek tutmak için önem arz etmektedir. Sistemli bir çalışma ile gelen başarı öğrenciyi daha fazla güdüleyecek anne ve babaya ise çocuğunu takdir etmek kalacaktır.

3- Anne babalara kaygılarını yenmeleri için önerileriniz nelerdir? Ayrıca çalışan anne-babalara çocukları ile iletişimleri açısından neler tavsiye edersiniz?

Anne ve babalar kaygılarını yenmek için öncelikli olarak okul idaresi- rehberlik-sınıf öğretmenleri ile sıkı ilişki içinde olmalıdır. Çocukların bulundukları sınıf, ergenlik çağındaki durumları gereği yaşadıkları problemlerle ilgili nasıl bir yaklaşım sergilenmesi gerektiği konusunda öğrenmeye açık olmalılardır. Ön yargılarını bir kenara bırakmalı çocuklarını hiçbir zaman kimse ile kıyaslamamalılardır. Çocuklarını bir  birey olarak kabul ettiklerinde göreceklerdir ki kendi kaygıları da  biraz daha sönecek olumlu düşünce oluşturmak eliler için daha kolay bir hal alacaktır. Veliler, tavsiyeleri dinlemeli ve özellikle PDR eğitimi almış öğretmenlerle, çocuklarıyla ilgili kaygı duydukları konularla ilgili paylaşımda bulunmalılardır.

"İŞ, ÇOCUKLAR İÇİN BİR KAYIP DĞEİL, İHTİYAÇLARIN KARŞILANMASI İÇİN BİR EYLEMDİR"

Çalışan anne ve babalar ise işte olmalarının çocukları için bir kayıp değil birlikte yaşamak için gerekli olan ihtiyaçları karşılamak amacına hizmet eden bir eylem olduğu açıkça konuşulmalı ve hiçbir zaman suçluluk duymamalıdırlar. Çocuğun ders çalışmama gibi birçok eylemine savunma mekanizması oluşturmasının önüne geçebilmek için öncelikli olarak bu yapılmalıdır. Daha sonra ise evde çocuklarıyla tv izlemek yerine basit ama çocuğa samimi gelen oyunlar oynanmalı çocukla kaliteli zaman geçirilmelidir.

"TEKNOLOJİ KULLANIMI SINIRLANDIRILIRKEN, ÇOCUKLARA FARKLI OPSİYONLAR SUNULMALI"

3- Günümüzde artık bütün çocuklarda telefon tablet ve benzeri cihazlar bulunuyor.  Çocuklar sürekli olarak oyun oynayıp videolar izliyorlar. Çocuklarda oyun ve okul dengesi nasıl sağlanabilir?

İçinde bulunduğumuz çağda çocuklarımız teknoloji ile doğuştan itibaren ilişki içindedir. Dolayısıyla teknolojik cihazların kullanımını tamamen yok etmek mümkün değildir. Ancak teknoloji kullanımının sınırlarının belirlenmesi gerekmektedir. Teknoloji vakit öldürmek için değil bir amaç çerçevesinde kullanılmalıdır. Örneğin bir ödev yapma, verilen bir sorumluluğu yerine getirme, beceri geliştirme, bilgi edinme amacıyla kullanılabilir. Veli de buna örnek olmak adına bu doğrultuda hareket etmelidir. Mutlaka teknoloji günlük süre sınırı konularak faydanılmalı. Çocukların teknoloji kullanımı sınırlandırılırken onlara farklı opsiyonlar sunmak gerekir. Yoksa uçsuz bucaksız internet ortamı çocuğun bu araçlar içinde kaybolmasına sebep olacaktır. Veliler de sosyal medyayı, teknolojiyi çocukların önünde kullanırken yukarıda bahsettiğimiz prensiplere uygun hareket etmeli, "Bırak onu elinden!" dediklerinde kendileri telefon veya tablet ile oynuyor olmamaları gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki çocuklar için ilk rol model anne ve babadır.

"ÖĞRETMENLİK, ÇOCUKLARI SEVMEDEN YAPILACAK BİR İŞ DEĞİL"

5- Anne babalar kadar öğretmenlere de çocukların uyum sürecinde büyük görevler düştüğü söylenebilir mi? Öğretmenlerin çocuklara yaklaşımları nasıl olmalıdır?

Çocukların okula alışmalarını sağlayan en önemli faktör öğretmendir. Okula atılan ilk adımdan itibaren çocuk kendisini mutlu edecek, sevecek bir liman arar. İlk olarak şunu söylemek gerekir ki öğretmenlik mesleği çocukları sevmeden yapılabilecek bir iş değildir. Çocukları seven ve sevdiğini hissettiren öğretmen için öğrenciyle kurulan bir göz teması, küçük bir tebessüm, güldürecek hoş bir espri veya hoşuna gidecek güzel bir söz çocuğu okula bağlamak için yeterli olacaktır. Sevildiğini hisseden çocuk kısa bir süre sonra kendisini güvende hissetmeye başlayacak, sınıf içi etkinliklere katılacak arkadaşlıklar kuracaktır. Mutlu olduğu güven duyduğu okula hangi öğrenci gelmek  istemez ki? Yeni eğitim öğretim yılında tüm öğretmen ve öğrencilere başarılar diliyorum.

KİMDİR?

İlk ve orta öğrenimi İstanbul'da, lisans eğitimini ise Sakarya Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde tamamladı. Kurum, İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde pedagojik formasyonu aldı. Ayrıca öğrenci koçluğu ve STEM alanında da eğitim alan Kurum, İstanbul Gelişim üniversitesinde yüksek lisansına devam ediyor.

Haber Ara