Dolar

34,8673

Euro

36,6659

Altın

3.022,65

Bist

10.055,90

“IŞİD’in girdiği her yerden Şiiler, Haşd-i Şabi’nin girdiği her yerden Sünniler kaçtı”

Gazeteci Yazar Mehmet Akif Ersoy, Irak güçlerinin Musul ve Telafer Operasyonları sonrasında bölgedeki Sünni halka “IŞİD’e destek verdikleri” gerekçesiyle uygulanabilecek baskı politikalarının ‘toplumu terörize edeceğini’ belirtti. IŞİD’i ortaya çıkaran sorunun da aynı mezhepçi politikalar olduğunu söyleyen Ersoy, bu politikaların körüklenerek devam etmesi durumunda “çözülen sorunun kısa bir süre sonra başka bir terör örgütü ile yine patlak vereceğini” söyledi.

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-08-17 10:35:09

“IŞİD’in girdiği her yerden Şiiler, Haşd-i Şabi’nin girdiği her yerden Sünniler kaçtı”

TIMETURK | 5 SORU

Uluslararası Koalisyon ve Irak güçlerinin Musul'un arından Telafer'e yönelmesi ile Ortadoğu gündemi yine hareketlendi. Operasyona katılan İran destekli milis gücü Haşd-i Şabi ise söz konusu hareketliliğin en önemli sebebi…

5 SORU'nun bugünkü konuğu Gazeteci Yazar Mehmet Akif Ersoy. Ersoy ile Türkiye kamuoyunun gündemine ‘bir Türkmen şehri' olarak giren Telafer'in sosyolojik durumunu, değişen demografik yapısını ve operasyon sonrasını konuştuk.

İşte Ersoy'un açıklamaları:

1- Irak güçleri IŞİD'in kalelerinden biri olan Musul'da zafer ilan etti. Uzunca bir süredir gündemde olan Telafer Operasyonu için de dün IŞİD karşıtı Uluslararası Koalisyon hava saldırısı başlattı. Telafer'de gerçekleştirilecek operasyonun başarı şansını nasıl değerlendiriyorsunuz, Musul örneği düşünüldüğünde ne kadar zamanda tamamlanabilir?

Musul'un doğusundaki operasyon çok hızlı tamamlandı. Batısında da yaklaşık 750 bin civarında bir nüfus vardı. 6 aydan fazla sürdü ve biz bunu tahmin etmiştik. Telafer'deki nüfusun 200 bin civarında olduğunu düşünürsek, operasyonun çok uzun sürmeyeceğini, 1-2 ay içerisinde sonuçlandırılacağını düşünüyorum. Orada sorun şu; Türkmenler Şii ve Sünni olarak ayrılmış durumdalar. IŞİD 2014'te şehre girdiğinde bölgeden kaçan Şii Türkmenler, Bağdat'ın güneyinden Necef'e kadar olan bölgede yer alan ‘Nazihin' dedikleri kamplara yerleştirilmişlerdi. Daha sonra bunların çoğu Haşd-i Şabi'ye katıldı ve geri döndü. Dolayısıyla Telafer nüfusu etnisite olarak çoğu Türkmen olsa da mezhepsel farklardan dolayı, yaşananlar başka bir sürece evrildi.

2- Operasyonun başladığı haberleri geldiğinde Ankara, İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri'yi ağırlıyordu. Bugün de Rusya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Valery Vasilyeviç Gerasimov'un bir ziyaret gerçekleştireceği açıklandı. Söz konusu görüşme trafiği hakkında neler düşünüyorsunuz? Telafer'in Türkiye için önemi nedir?

Bu görüşme trafiğinde temel konunun Suriye meselesi ve Kuzey Irak'taki referandum süreci olacağını düşünüyorum. Bunun yanında elbette Telafer Operasyonu ve Körfez krizinin nereye evrileceği gibi konu başlıkları da olmuştur. Olacaktır. Amerika'nın Kuzey Suriye'de PYD terör örgütünü silahlandırması ve Türkiye'ye verdiği hiçbir sözü tutmuyor olması, bölgesel iki önemli gücü her ne kadar Suriye'de politik olarak ayrışsalar da başka denklemlerde bir araya getirecek bir süreci doğurdu. İlk olarak Körfez krizi ortaya çıktığında Cevad Zarif'in (İran Dışişleri Bakanı) açıklamalarını, Katar krizinde İran'ın pozisyonu ve akabinde Türkiye'nin pozisyonunu hatırlayalım. Bunların hepsi düşünüldüğünde İran ve Türkiye'nin bölgede bugüne kadar politik farklılıklar yaşasalar da ortak çıkarlar konusunu gündeme getiriyor. O da Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğü… Keza durum Irak Merkezi Yönetimi için de böyle. Zannediyorum Amerika'nın politikaları bölge ülkelerinin tamamını rahatsız ediyor. Bu ziyaret trafiğinde ona yönelik bir takım tedbirlerin düşünülüp, konuşulacağını değerlendiriyorum.

3-Operasyonun en kritik unsurlarından biri de ‘Haşd-i Şabi.' İran tarafından desteklendiği bilinen milis güce uluslararası kamuoyunun yaklaşımını nasıl yorumluyorsunuz?

Daha önce terör örgütü denildi. Karşısına Haşd-i Vatani diye bir Sünni grup kuruldu. Haşd-i Şabi 130 ila 140 binden oluşan silahlı askerler. Irak Anayasası'nda yapılan bir değişiklik ile bu gruba bir bütçe ayrıldı. Irak devleti tarafından finanse ediliyorlar. Müctehidlerin fetvasıyla kurulmuş tırnak içerisinde bir “Halk Kurtuluş Örgütü.” Fakat bunun akabinde operasyonun en önemli parçası oldu. Öyle isimler komuta etti ki süreci ve o sürede Haşd-i Şabi içerisindeki unsurların tamamı Şii olmasına rağmen mezhepsel anlamda Merci taklidleri, Müctehid değiştirmeleri ve Hamaney'e dönmeleri... Irak politikalarında askeri gücün, güvenlik bürokrasisinin yavaş yavaş İran'a kayacağına dönük endişeleri beraberinde getirdi. Bu urum Irak Merkezi Hükümeti'nde ciddi rahatsızlıklar yarattı.

“OPERASYONLAR SONRASINDA HAŞD-İ ŞABİ NE OLACAK?”

Her şeyden önce Irak'ta, Irak ordusu ve polis güçleri var ama Haşd-i Şabi'nin bu operasyonunun tamamında çok etkin olması, silahlandırılması ve finanse edilmesi. Ortaya çok ciddi bir askeri güç çıkardı. Soru şu: Bağdat yönetimi Musul ve Telalafer Operasyonları sonrasında ne yapacak? Bu enerjiyi nerede harcayacak? Bu kadar silahlı adam ‘Hadi evlerimize gidiyoruz. Silahlarımızı bırakıyoruz' mu diyecekler? Yoksa başka bir şeyle mi meşgul edilecekler?

SADR'IN RİYAD ZİYARETİ

Dolayısıyla bölgesel anlamda Şiilerin tamamı Haşd-i Şabi'yi kurtuluş hareketi olarka görüyor ama yaptıkları yanlışlardan dolayı da eleştirebiliyor. Mesela Mukteda Sadr (Irak'taki Sadr Hareketi Lideri) zaman zaman Haşd-i Şabi mensuplarının yargılanması gerektiğini söylüyor. Sadr'ın geçtiğimiz günlerde yaptığı Riyad ziyaretini de unutmamak gerekiyor. Burada Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüşmesi akabinde Birleşik Arap Emirlikleri'ne gitmesi… Bunu Körfez ülkeleri açısından “Irak'ı İran politikalarından çıkarma” çabası olarak da okuyabiliriz. Ama asıl mevzu bu operasyonlar bittiğinde silahlandırılan bu gücün, nasıl ve nereye konumlandırılacağının tartışılacağı süreç olacak.

“SÜNNİLER TERÖRİZE Mİ EDİLECEK? ÇÖZÜM MÜ ÜRETİLECEK?”

4- IŞİD'in Telafer'den çıkarıldığı düşünüldüğünde sonrası için masada hangi planlar var ve gerçekleşme ihtimallerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Hem Musul hem Telafer'de operasyon süreçlerinde yer alan Haşd-i Şabi'yi sonrasında kalıcı görüyor musunuz?

Oradaki en önemli konu Şii Türkmenler ve Sünni Türkmenler olacaktır. Telafer'deki Şii Türkmenler'in sayısının Sünni Türkmenler'den fazla olduğu düşünülüyor. Şii Türkmenler üzerinden bazı Haşd-i Şabi grupları orada kalabilirler ama Musul'da bu durum ciddi bir tartışma konusu. Musul Sünni bir bölge. Burada merak edilen de şu: Bu operasyon bittiğinde buradaki Sünniler'i ne yapacaksınız? Irak Merkezi Yönetimi ya da Irak askeri güçleri “Bunlar IŞİD ile çalıştılar çünkü örgüt güçlenirken aşiretler destek verdi” diyerek buradaki Sünnileri terörize mi edecek, yoksa Sünniler için bir çözüm mü üretecek mi? Bu çok kritik. Çözüm üretilmezse bu problem bitmez. IŞİD biter başkası başlar. Sünnilerin Irak siyasi sürecine daha fazla dâhil edilmesi gerekiyor. Bulundukları bölgelerde güvenlik, ekonomi ve sosyal alanlarda kendilerine alan açılmalı. Bu olmadığı sürece bölgede kriz devam eder.

“IŞİD'İN GİRDİĞİ HER YERDEN ŞİİLER, HAŞD-İ ŞABİ'NİN GİRDİĞİ HER YERDEN SÜNNİLER KAÇTI”

5- Şehrin bir Türkmen şehri olduğu biliniyor. Fakat uzun süredir devam eden iç karışıklıklar ve IŞİD'in bölgeye yerleşmesinin ardından ‘demografik bir dönüşüm' yaşandığı belirtiliyordu. Bu dönüşümü ve sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

IŞİD'in girdiği her yerden bütün Şiiler kaçtı. Dolayısıyla bu bölgeler demografik olarak Sünnilerin kontrolüne geçti. Şimdi ise Haşd-i Şabi'nin girdiği her yerde demografik değişiklikler yapılıyor. Devlet eliyle bir takım politikalar uygulanıyor. Telafer özelinde değerlendirecek olursak, IŞİD geldiğinde yurtlarını terk etmek zorunda kalan Şiiler şimdi Haşd-i Şabi ile geri dönüyorlar. Şimdi Irak'ta kuzeyde Kürtler, güneyde Şiiler, ortada Sünniler diye bir tablo çıkıyor önümüze… Bu, uluslararası toplumun, Türkiye'nin Irak ile ilişkilerinde gündeme getirmesi gereken bir mesele. Irak Merkezi Yönetimi'nin bu konuda önlemler alması gerekiyor.

“BAĞDAT'TA SÜNNİLER İÇİN HİÇBİR ŞEY YOK”

Sünnilerin ‘nüfusa bağlı siyasi etki'leri kalmadı. Bağdat'ta Sünniler için hiçbir şey yok. Nizamiyye Medresesi'nden Ebu Hanife'nin kabrinin olduğu bulunduğu alandan tutun, buradaki Sünni âlimlerin ırak Sünni Divan Başkanlığı'nın… Kontrolün tamamen Şiilerin ve İran'ın elinde olması meselelerine kadar ciddi problemler var ve bu problemlere somut çözümler getirilmezse sorunlar çözülmeyecek.

MEZHEPÇİ POLİTİKALARIN ÜRÜNÜ: IŞİD

IŞİD neden bu kadar hızla ilerleyebildi. Maliki'nin (Irak eski Başbakanı Nuri el-Maliki) mezhepçi politikalarından dolayı Sünni halk bunalmıştı. Böyle bir şey başladığında da buna kimse karşı çıkmadılar. Bu ‘karşı çıkmama' IŞİD'in daha kolay ilerlemesini sağladı. Zaman zaman bazı aşiretlerin de IŞİD'e destek verdiği konuşuldu. Ama siz bu bölgesel problemlerden başka bir maslahat devşirmeye çalışıp. Buradaki Sünniler de IŞİD'e destek verdi diyerek bu toplumu terörize etmek noktasında takım işler yaparsanız, askeri operasyonlarınızı böyle şekillendirir ve sivil kayıpları artırırsanız bugün çözülen sorun 3 hafta sonra 5 ay sonra başka bir terör örgütü ile yine patlak verir. Bu sosyolojik gerçeğin dikkate alınması gerekiyor.

KİMDİR?

2009'da 6 News kanalında haberciliğe başladı. 2010 yılının Mayıs-Aralık döneminde TRT Türk'ün Addis Ababa (Etiyopya) temsilciliğini yürüttü; 2011'de önce Kenya ve Somali'de görev yaptı, ardından TRT Türk'ün Trablus (Libya) ve Sana (Yemen) muhabiri, Şam (Suriye) ve Erbil (Irak) temsilcisi olarak çalıştı.

Libya'da bulunduğu dönemde Muammer Kaddafi ile öldürülmeden önce yaptığı son röportaj bir gazetecilik başarısı olarak dünya basınında geniş yankı buldu. 2012 yılı Ocak ayında başlayan TRT'nin Kahire (Mısır) temsilciliği görevi sırasında İsrail'in Bulut Sütunu Operasyonu'nu Gazze'de takip etti.

Aynı yıl Suriye savaşını Halep'te izledi. Kahire'deki görevini 2 yıl boyunca sürdüren Ersoy, askerî darbeden birkaç ay sonra Türkiye'ye döndü. 2013'te TRT Arapça kanalının koordinatör yardımcılığını yürüttü. TRT İstanbul Bölge Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığı 2014 yılı Temmuz ayında İsrail'in yoğun bombardımanı altında kalan Gazze'ye giderek TRT dışında Türkiye'deki birçok ulusal haber kanalına yaklaşık bir ay boyunca canlı yayın yaptı. 2015 yılında Kaddafi'nin çöküşünü anlatan “Zenga Zenga” belgeseli, TRT'de yayınlandı. Aynı yılın sonlarında Diyanet İşleri Başkanlığı'na Ortadoğu ve İslam coğrafyasıyla ilişkilerden sorumlu Başkan Müşaviri olarak atandı. Profesyonel kariyerinin yanı sıra üniversiteler ve düşünce kuruluşlarında sayısız konferans ve seminer verdi. Ersoy, bu yılın başında İsrail ablukası altındaki Gazze'de gazetecilik yaptığı dönemleri anlattığı "Tünel: Gazze'de yaşamak" isimli bir kitap yayınladı.

Haber Ara