Dolar

32,2288

Euro

34,9678

Altın

2.423,28

Bist

10.688,00

Avukat Selçuk Kar: 'Tek tip kıyafet' tuzağına düştük

FETÖ yargılamalarının müdahil avukatlarından Selçuk Kar, FETÖ sanıkları için belirlenen 'tek tip kıyafet' kararını eleştirerek bunun bir tuzak olduğunu söyledi. Kar, 'O kıyafetle (HERO tişörtü) duruşmaya giren sanık, bir tuzak kurmuş oldu. Bu da o sanığın aklının değil, daha üst bir aklın ürünüydü. Nihayetinde biz de tuzağa düştük' dedi.

7 Yıl Önce Güncellendi

2017-08-24 11:23:17

Avukat Selçuk Kar: 'Tek tip kıyafet' tuzağına düştük

TIMETURK | HABER MERKEZİ

15 Temmuz darbe girişimi gecesi yaşananlar kadar, devam eden yargılamalar da gündemdeki yerini koruyor. Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu olan ve darbeye bizzat katılmış bir çok ismin ortaya konulan delillere rağmen verdikleri ifadeler ise neredeyse her gün gündemi meşgul ediyor. Sanıklar çoğunlukla kamuoyunu manipüle etmek için sarf edildiği düşünülen ifadeleri kadar, kıyafetleri ile de gündemde...

5 SORU'nun bugünkü konuğu IHAK (Insan Haklari ve Adalet Hareketinin) yöneticisi Avukat Selçuk Kar. Kar ile FETÖ'cü bir sanığın 'HERO' (kahraman) yazılı tişört giymesi ile başlayan 'tek tip kıyafet' tartışmalarını, alınan kararı, kaçak FETÖ'cülerin vatandaşlıktan çıkarılma konusu ve mağduriyet iddialarını konuştuk.

İşte Kar'ın açıklamalar:

"ONLAR YALAN SÖYLÜYOR DİYE..."

1- Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) yargılamaları sürerken en çok tartışılan konulardan biri sanıkların özellikle şehit ve gazi aileri ve yakınlarını incittiği bilinen ifadeleri. Bu durum daha ne kadar böyle devam edecek? FETÖ'cü sanıkların "her şeyi yalanlama" hali davalara zarar veriyor mu?

Hayır. Davalara zarar vermez. Bakın şehit yakınlarının feveranlarını anlıyorum ancak ceza yargılaması kendi kuralları içerisinde işleyen bir hukuk dalıdır. Dolayısıyla sanıkların yalan söyleme hakları vardır. Sanıklar yalan söylüyor diye onların savunma hakları kısıtlanmamalıdır çünkü bizim burada bütün derdimiz, niyetimiz sağlıklı bir yargılama yapmak ve uluslararası hukuk camiası içerisinde denetlenebilir bir yargı sonucuna varmaktır. Bunu Türkiye becerebilmelidir. Başarabilmelidir. Aksi taktirde bizim açımızdan sıkıntı oluşturur.

Sabırlı olmalıyız. Onlar bütün argümanlarını, tezviratlarını öne sürebilirler. Bunun karşılığında hukukun elinde güç ve imkân vardır. Nihayetinde yalan söyleyenin yalanını açığa çıkarmak hukukun, özellikle de biz müdahil avukatların görevidir. Yalan söylüyorsa çelişkileri ortaya koyup, oradan mahkumiyete doğru gitmek gerekiyor.

"YARGILAMALAR GAYETİYİ BİR ŞEKİLDE DEVAM EDİYOR"

Ben ortada feveran edilecek bir durumun olmadığı kanaatindeyim. Yargılamalar gayet iyi bir şekilde devam ediyor. Onların bu tarz yanıltmalarına da bir dönem katlanacağız. Nihayetinde bütün deliller ortada, yeterli kadar delil var. Bunların mahkum olmasını gerektirecek deliller somut bir şekilde dosyalarda bulunuyor. Benim söylemek istediğim endişe etmeye hiç mahal yok. Sadece sabırla sonuca yönelmek gerekiyor.

"TEK TİP KIYAFET TUZAĞI"NA DÜŞTÜK

2- Tek tip kıyafet hakkında ne düşünüyorsunuz? Tartışma sürerken sıklıkla Ergenekon ve Balyoz davaları hatırlatılarak, bu şekilde poz vermiş insanların beraat etmeleri durumunda internet ortamında fotoğraflarının kalacağına dair eleştiriler var.

Tek tip kıyafeti doğru bulmuyorum. Ben Silivri'deki duruşmalara katıldığım esnada belli periyotlarda ziyaretlerde bulunan hükümet milletvekilleri ve yetkilileriyle görüşme imkânı buldum. Hepsine de şunu söyledim: O kıyafetle (HERO tişörtü) duruşmaya giren sanık, bir tuzak kurmuş oldu. Bu da o sanığın aklının değil, daha üst bir aklın ürünüydü. Nihayetinde biz de tuzağa düştük.

Devam eden yargılamalar içerisinde müşahede ettiğim kadarıyla ‘çok az da olsa' beraat edecek kişiler var. Bu insanlara ‘mahkûm' elbisesi giydirme kararını, tek tip kıyafete zorlamayı hukuken doğru bulmuyorum. Burada yapılacak şey şudur: Sanıkların kıyafetlerine dair bir düzenleme getirmek. Örneğin kravat taktırmaksınız, pantolon ya da gömlek giydirirsiniz. Kış aylarında bir ceket daha giydirirsiniz ama kıravat takdırmazsınız. Dolayısıyla sanıkların duruşmalara grand tuvalet halleriyle gelip şehit yakınlarını huzursuz edecek görüntüler vermesini engellemiş olursunuz. Burada bir netice almak için ‘dozajı' ileriye taşımamak lâzım. Daha düşük dozajlarda da tedbirler alınabilir. Ama tek tip kıyafet meselesi çok ileri bir aşamadır. Demokratik ülkelerde olmayan bir şeydir.

Tek tip kıyafet' bir infaz rejiminin meselesidir. Yani bu mahkûma yönelik bir şeydir. Mahkumiyetin gerçekleşmesi ile başlayabilecek bir tartışmadır. “Mahkuma tektip kıyafet giydirilir mi, giydirilmez mi” sorusu gündeme gelir. Ama davası devam eden bir kişi için tek tip kıyafet meselesinin gündemde olmaması gerekir.

3- Avrupalı hukukçulardan davaları takip edenler var mı ve nasıl bir yaklaşım sergiliyorlar? Gözlemlerinizi paylaşır mısınız?

Evet davaları takip ediyorlar. Bunu ara ara müşahade ediyoruz. Onlar da tek tip kıyafet tartışmalarına çok sakıncalı yaklaşıyor. Çünkü Avrupa müktesebatı açısından özellikle sanık hakları bakımından tek tip kıyafet aşağılanma, damgalanma anlamına gelir. Dolayısıyla onlar da bu meseleye bizim gibi bakıyorlar.

4- FETÖ'den yargılamalarında hüküm giyip, mahkûm olcak  ve cezasını yattıktan sonra dışarı çıkacak insanlara ne olacak?

Ben FETÖ davalarını iki kısma ayırıyorum. Biri darbe davaları, diğeri “FETÖ örgüt üyeleri” meselesidir. Darbe girişimi hain bir kalkışmaydı. Dolayısıyla bu davanın sanıklarının hüküm giyenleri hakkında verilecek mahkûmiyet kararları kuvvetle muhtemel ağırlaştırılmuş müebbet hükümleri olacak.

Ama burada bir mağduriyet söz konusu O da şudur: Sadece ve sadece örgüt üyeleriyle ilgili yürüyen davalar var. Bylock, Bank Asya'ya para yatırmak, çocuğunu o okula göndermek gibi... Bu davalarda yargılanan isimlerin örgüt üyeliğinden alacağı ceza 6 yıl 3 ay. Bunun da infazı 3 yıl 8 ay. Dolayısıyla haklarında verilen hükümlerden 3 yıl 8 ay ya da 4 yıl sonra tahliye edilecek ve serbest bırakılacaklar. Bu insanlar topluma bir şekilde karışacaklar. Benim düşüncem bu isimler cezalarını çektikten sonra diğer vatandaşlardan elbette ayrılırlar. Devlet içerisinde kadro verilmez vs... Ancak sosyal hayata bir şekilde adapte edilmeliler. Çünkü bunlar içerisinden gerçekten pişmanlık duymuş, örgütle hiç bağı kalmamış, özellkle örgütün ibadet, ticaret kısmında olan insanlar var. Bunlara karşı biraz daha olumlu bir tavır içerisinde bulunulmasında fayda görüyorum. Toplumun bir şekilde bunları kendi içerisinde absorbe etmesi gerekiyor.

Bunların yanında nedamet göstermemiş, hala örgütsel bağlılığı devam eden insanlar mutlaka olacaktır. Tabi devletin her türlü tedbiri alması gerekiyor.

İslami camiada çok ciddi anlamda mağdur edilmiş bir kitle oluştu. Özellikle bylock konusunda sıkıntlalr var. Tekrar devetimlerin getirilmesi gerekiyor. Çünkü mağdur sayısı gittikçe artıyor. Bu konuda gerekli düzenlemelerin yapılması gerekiyor. OHAL komisyonunun da kendisinden beklenilen şekilde adalet ile çalışmasının toplumsal adalet açısından önemli olduğu kaatindeyim.

5- Yurt dışına kaçan FETÖ mensuplarının vatandaşlıktan çıkarılma konusuna ilişkin düşünceleriniz nelerdir? Bu durumun Türkiye'de devam eden FETÖ yargılamalarına olumsuz bir etkisi olur mu?

Ben bunu da tehlikeli bir bumerang olarak görüyorum. O kişiyi vatandaşlıktan çıkardığınızda iade hakkınızdan da feragat ediyorsunuz. Hukuken etmeseniz bile fiilen bu anlama geliyor. Onu hangi hukuka dayanarak istiyorsunuz? Benim ülkemde suç işledi ve benim vatandaşım diyorsunuz. Zaten mevcut hali ile bile iade alamıyorken vatandaşlığı ortadan kaldırdıktan sonra iade alma ihtimaliniz çok daha düşer ben bunu da çok uygun görmüyorum.

KİMDİR?

1975 yılında Elazığ'da doğdu. 1998 yılında Marmara Universitesi Hukuk Fakultesi'nden mezun olduktan sonra serbest avukatlığa başladı. Hukukçular Derneği, MazlumDer, İnsan Vakfı gibi sivil toplum kuruluşlarının yönetiminde görev aldı. 28 Şubat post modern darbe sürecinde yerel ve AIHM davalarında bir çok mağdurun avukatlığını üstlendi. Mavi Marmara davasının Türkiye ayağının koordinatörlüğünü yürüttü. Yasin Börü davasının müdahil avukatlığını da gerçekleştiren Kar, Vakiflar Hukuku ve Ceza Hukuku, İnsan Hakları alanlarında çalışmalar yaptı. Kar, insan haklarında faaliyet yrütmekte olan IHAK (Insan Haklari ve Adalet Hareketinin) kurucuları ve yöneticileri arasında yer almakta ve halen de İlim Yayma Cemiyeti, IMH'nin yönetiminde bulunmaktadir. Evli ve 3 çocuk babasıdır.

29cae4ed-0c71-4ec8-b89a-f990d42da0b3

Haber Ara