Diyarbakır BB eş başkanları Kışanak ile Anlı'nın 26 Ekim 2016'da gözaltına alındıkları günden beri belediyenin toplu taşıma ve temizlik araçları da hizmet vermiyor.
Bana göre, Diyarbakır BB da HDP'nin veya diğer uyduruk adıyla DBP'nin birçok belediyesi gibi halka hizmeti değil, PKK'ya hizmeti esas almaktadır. Bu kadar kesin konuşabilmemin biricik nedeni ise, bölge halkının duruşudur.
Nitekim bu ve benzeri nedenlerden dolayıdır ki, bazı belediyelere kayyumlar atandı, bazı yetkililer yargılanıp çeşitli cezalara çarptırıldılar ve bazıları da gözaltındadır.
Devletin kayyum ataması ve suç işlediklerine dair kendileri hakkında veriler bulunan kişileri gözaltına almasını da devlet olmanın bir gereği olarak görüyorum. Öte yandan PKK-HDP'nin kayyum atamalarını “halkın iradesine müdahale” olarak değerlendirmesini ben az bir ikiyüzlülük olarak tanımlıyorum. Çünkü başından beri halkın iradesine müdahale edenler ve müdahalenin de ötesinde halkın iradesini rehin alanlar kendileridir. Zaten bunun içindir ki, halk onların “eylem yapın” türündeki çağrılara kulağını tıkamış durumdadır.
Ancak atanan kayyumların ve kaymakamlık ve valiliklerin PKK-HDP belediyelerinden tamamen farklı olduklarını çalışmalarıyla ispatlamak gibi bir yükümlülüklerinin olduğunu da hemen hatırlatalım.
Sormadan edemiyoruz, Diyarbakır valiliği milyonluk şehrin taşıma, temizlik, su ve elektrik gibi temel hizmetlerden mahrum kalmasına seyirci kalmak yerine bütün bu hizmetleri kendisi vermeli değil mi?
Fakat Diyarbakır valiliği hala herhangi somut bir adım atmış değildir. Oysa valilik, belediye otobüslerini ve çöp arabalarını çalıştıracak şoförleri hemen bulabilir. Hem de Diyarbakırlılardan. Hem böylece devlet-millet kaynaşmasının bir örneğini de gerçekleştirmiş olur. Bunu yapmak hiç de zor değil, yeter ki Eski Türkiye'nin kafası ile hareket edilmesin. Örneğin, Diyarbakır valiliği bu araçları kullanacak gönüllü şoför aradıklarının anonsunu yapsın, yüzlerce gönüllünün PKK-HDP'nin estirdiği teröre ve saldığı korkuya aldırmadan halkın hizmetine koşacağından eminim. Tabi ki, bu insanların devletin kendilerini PKK'nın zorbalığından koruyabilecek güçte olduğuna inanmaları da gerekmektedir. Devletin yetkililerine düşen, bu güveni vermeleridir.
PKK-HDP'nin çözüm sürecini sona erdirmesinden sonra ve özellikle hendek kazma ve mayın döşeme gibi halkın güvenliğini kendi kirli emellerine alet etmesinden bu yana PKK-HDP'ye olan desteğini çekmiş bulunmaktadır. Ama bununla birlikte, birçok yerde PKK-HDP'nin baskı ve zulmünün devletin bölgedeki varlığının fevkinde olduğunu da bizzat yaşamaktadır.
Eğer devlet Türkiye'yi bu musibetten kurtarmak istiyorsa, bölgede “Eski Türkiye”nin inkarcı, ırkçı ve zorba kafasıyla değil, “Yeni Türkiye”nin söylemlerindeki gibi, devletin gücünü adaletiyle, şefkatiyle ve hizmetiyle birlikte bölgeye hâkim kılmalıdır.
Valiliğin, “halk PKK-HDP'nin gerçek yüzünü bilsin, ondan sonra harekete geçelim” gibi bir hesabı da olabilir. Hemen ifade edelim ki, bu halk PKK-HDP'yi çok iyi tanıyor. Tıpkı devleti de tanıdığı gibi.
Öyleyse, valilik hiç vakit kaybetmeden belediyenin hizmetlerini devam ettirmelidir.
Bu vesile ile başta devletin bölgedeki erkânı olmak üzere bütün devlet erkanına hatırlatmadan geçemeyeceğim biricik husus şudur:
Devletin (yani sizlerin) şefkati, merhameti, hizmeti ve tabii ki bütün bunların temelini oluşturan adaleti PKK-HDP'nin şiddetinden, zulmünden ve saldığı korkudan daha fazla olmadıkça, halkın kalbini kazanmanız da mümkün olmayacaktır. Bu halk hiçbir zaman kalbi ile PKK'nın yanında olmadı. Ama dünkü inkârcı devlet onu zorla kendi eseri olan PKK'nin pençesine attı.
Yeni Türkiye'yi inşa azminde olanlar, Yeni Türkiye'nin inşasını hep birlikte başarabiliriz. Yeter ki, en az PKK kadar tehlikeli olan “Eski Türkiye”nin zihniyetini de kafalarımızda ve eylemlerimizde silebilelim ve ağzımızdan düşürmediğimiz kardeşliğimizin gereklerini yerine getirebilelim. Adalet, illa adalet!
Yorum Yap