Ateşle oynuyoruz. Barutla ateş bir arada durmaz, patlar. Bir yandan kışkırtır, öte yandan bastırırsan çatışmaya zorlamış olursun.
Gençleri niye kaybettiniz biliyor musunuz? Onlar internet çocuğu. Hayalin kışkırttığı çocuklar onlar. Hayalin kışkırttığı talepleri hiçbir gerçek karşılayamaz. Onlara sürekli vaad eder ve sorumluluk yüklemezseniz, hep daha fazlasını isterler. Onlara “hadi sen de yap” demeniz gerek. Onun için de destek ve altyapı gerek.
Matrix 1 yayınlanalı 20 yıl olmuş yaklaşık. Yapım yılı 1999. Orada yapay zekanın dünyayı nasıl değiştireceği, zamanda yolculuk ve farklı zaman boyutlarından söz ediliyor. Birileri bunu o zaman sadece fantastik bir bilim kurgu zannediyordu.
Gelecek yıl bir kısmı uygulamaya girecek yeni eğitim sisteminde ‘yapay zeka' dersi de yerini alıyor. Finansal matematik, veri analizi ve optimizasyon, biyoteknoloji, geleceğin enerji sistemleri, güç-egemenlik ve uluslararası ilişkiler, akıllı şehirler ve insanlığın geleceği, sosyal güçlüklere yenilikçi yaklaşımlar. Sistem kavramı, bilgi kuram, tasarım odaklı düşünme ve toplumsal fayda gibi seçmeli dersler var.
Çocuklar bunları öğrenecek de ne olacak? Söyleyeyim, yeni oluşmakta olan tekno pazara eleman olacak. Ama bu kafa ile o pazar bizim olmayacak. Beyaz adam pazarın sahibi olacak, biz ise pazarlamacısı, tüketicisi, üretimde ara eleman. Çünkü altyapımız yok. Çünkü mevzuat eksik, çünkü bu işler multi disipliner denen tarzda, yani farklı birimler arası çalışmalar, koordineli, senkronize yürütülmüyor. Minimum risk ve maliyet, minimum zamanda maksimum faydaya dayalı bir optimizasyon, oryantasyon planlaması yok.
Siber piyasada eğer milli bilgi merkeziniz yoksa, süper bilgisayarınız yoksa, milli bir yazılım güvenlik sisteminiz yoksa, bu alanda milli bir çalışma mümkün mü! Düz ovada avlanırsınız.
Sahi ABD'nin Huawei ile savaşının arkasında yatan da bu değil mi? S400 anlaşması bunun için kriz çıkarmıyor mu? Kriz olmayan alanlar zaten HW, SW olarak tamamen onların kontrolünde. Türkiye HW, SW, bilgi çöplüğüne döndü. Bu durumda, yapay zeka ve sistem kavramı, bilgi kuramı, veri analizi ne demek öğrenen çocuklar bu ihmalin farkına varırlarsa, onları nasıl durduracaksınız. Yok zaten, yuttukları zoka'nın farkına bile varamayacak kadar bu gerçeklerden uzak, birbirlerinden uzak, akletmeyen, önlerine konulan işten başka dünyaları olmayan biyonik robotlara benzeyen, kişisel çıkar ve zevklerine odaklı “birey”ler yetiştirecekseniz, bunun “biz”e ne faydası var ki!
Bu çocuklar Futuristik bir şekilde, filozofik bir ön görü ve derinlikle, imani bir bakış açısı ile tarihten gelen bir tecrübe ile ve geleceğin endişesini taşıyarak, bugünün gerçeklerinin farkında olarak bir irfan, bir ahlak ve hikmetle sorumluluk üstlenebilecek mi?
Böyle giderse ya bu çocukları, bugün olduğu gibi ya çalarlar, ya da zaten kendileri gider.
Biz de sahih gelenekte bir kişiye ilim seviyesinde bir şey öğretilecekse, ilk adım mücerret bir edebiyat değil, “o'nun dili”dir. Belagat dediğimiz, kavramları, terimleri, kurumları ile o dile hakim olmak gerek ki, söyleneni anlasın ve düşündüğünü doğru ifade etsin. Yoksa ancak prospektüs okur, önünüze konulan aleti kullanırsınız, tüketici ve pazarlamacı olursunuz. İkinci ders o ilmin adabı muaşeretidir. Yani ilmin edepleri. Nasıl yaparsanız faydalı olur, nasıl yaparsan zarar verirsin, bunun din ve ahlakla ilişkisi. Buna uymazsan edebi aşmış olursun. Bugün buna, etik, moral, deontoloji filan diyorlar. 3. Ders. O ilmin zaman ve mekanla, geçmiş ve gelecekle, mantıkla, insan ve tabiatla ilişkisini bileceksin. Sözel olarak mantık, matematik, geometri, coğrafya, jeoloji, astronomi ile ilişkisini öğreneceksin. Değilse ilmi / Talebe bile olamazsın. Buna eskiler “Hey'et ilmi” diyor, batılılar “Kozmografya” diyordu.
Bunların öğretilmesine, şimdilerde Fransızcadan galat olarak “lise” dedikleri, Osmanlıdaki “İdadi” de başlanırdı öğretilmeye. 1700 sonrası da zaten Osmanlıda da Lale devri ile birlikte batılılaşma başlamıştı, bu arada.
Bakın, bu gençlerin cebine yakışıklı bir diploma koyuyorsunuz, bunlar da o seviyede bir iş ve yaşama garantisi istiyor sizden. Ama o derinliğe, o ahlaka, o sorumluluğa ve gayrete sahip değiller. Bu bildik liselerde de böyle, meslek sanat okulları, kolej dedikleri paralı okullar ya da lise dediklerinizde de böyle.
Bu reformlar faydasız değil, ama geri teper. Sonra da bu işler niye bir türlü yolunda gitmiyor diye hayıflanır dururuz.
Bakın Huawei krizi ticaret savaşı değil, istihbarat savaşı. Huawei'nin arkasında İngiltere var. Sözkonusu olan bilişim olunca kardeş kardeşin gözünü oyuyor. Bizde bir şey olmuyor değil. Mesela “yazbee”ye bakın bir. Ya da “parsecuremap”a bakın.
Geçenlerde Elon Musk yani Tesla, “Yüksek hızlı uydu projesi Starlik”i duyurdu. Musk şu günlerde, tek seferde Falcon 9 ile fırlatılacak Space X ile 60 Starlink uydusunu yörüngeye yerleştirecek. Hedef 2027'ye kadar 12.000 uydu yerleştirmek. 7. Fırlatmadan sonra sistem üzerinden global internet hizmeti verilmeye başlayacak. Bunun için 2020'nin ortalarını beklemek gerekiyor. Tesla 2 yıl boyunca her ay 2 uydu fırlatacak.
Dikkat, şu an dünya çevresinde 2000 civarında aktif uydu var. Musk tek başına 7 yılda bunun 6 katı uydu yerleştirecek uzaya. Ve dünyada ilk büyük gözaltı gerçekleşecek. Nasıl GSM'lerle şehirlerarası haberleşme dönemi bitti, bu yeni sistemde dünya tek bir şehire dönecek. Yarım saatte Çin'e, 1 saatte Amerika'ya, 15 dakikada Ankara'ya gidecekseniz, mesafelerin ne farkı kalıyor ki!
Daha önceki senaryo, uzaya 7 uydu yerleştirecekler, sonra hemen Atmosferin en üst noktasında, her şehrin üzerine bir balon yerleştirecekler ve böylece global bir network oluşturacaklardı. Şimdi Tesla dünyanın etrafını 12.000 uydu ile donatacak. Kapsama alanı diye bir şey kalmıyor. Bir internet ağı üzerinden her türlü haberleşmeyi yapabileceksiniz.
2025 senaryosunda ne bugünkü gibi bir para, ne pazar olacak. Ne de seçim. Eğitim kurumları da değişecek. Sağlık hizmetleri de. İnsansız ve yapay zekalı araçlar ve robot sistemleri ile farklı bir dünya. Humonoidler, Siborglar, Genomikler, Avatarlar. Aile ve cinsiyet üzerinden bu tartışmalar niye çıkarılıyor sanıyorsunuz. İntihar ve kısırlaştırma yasallaştırılacak. “Bu kadar nüfus çok fazla” diyorlar. Doğum kontrolü yeterli olmadı. Şimdi başka yollar deniyorlar. Ulus devletmiş, bürokrasi imiş, gümrük duvarları imiş değişmedik bir şey kalmayacak. Hatta din algısı bile. Yeni sanal cemaatler oluşmaya başladı bile.
Hele şu seçimi bir atlatalım, daha konuşacak çook şey var. Selâm ve dua ile..