Başbakan Davutoğlu, TRT Haber'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı.
Parti kongrelerine ilişkin bir soru üzerine Davutoğlu, bugüne kadar 50'ye yakın kongre yaptıklarını, gelecek Cuma günü Sivas'ta olacağını Cumartesi günü ise Ordu ve Giresun'a gideceğini daha sonra da kadın kongresi ve gençlik kongrelerine başlayacaklarını bildirdi.
Kongrelerde kendisini en fazla bazen saatlerce bekleyen halkla iletişimin kurmanın heyecanlandırdığını aktaran Davutoğlu, işaret diliyle ilgili birkaç temel hareket öğrendiğini, İstanbul kongresinde işitme engelli bir kadına işaret diliyle karşılık verdiğini onun da çok mutlu olduğunu anlattı.
Davutoğlu, bazen bilinen dilin, kullanılan kelimelerin önemli olmadığını işaretle de konuşulabileceğini ama en önemli dilin gönül dili olduğunu ifade etti.
Gönül dilinin, dokunduğu fotoğrafların kendisine heyecan verdiğini anlatan Davutoğlu, orada siyasetin enerjisinin hissettiklerini ve yorgunluklarını unuttuklarını dile getirdi.
Seçim tahmine ilişkin soruya Başbakan Davutoğlu, "Erken ve bunu doğru da bulmuyorum. Benim tahminim olur ama bir tahmin. Hedef koymak ayrı bir şey. Bazen kongrelerde 'şu hedefe ulaşmanız lazım' diyorum. Bu hedef, elimde başka bir bilgi olsa dahi o hedefi gösterir mi ki o hedefe doğru aşkla yürünsün. Dün de bazı anketler sunuldu. O anketlerin çalışmalarının bilimsel temellere dayandığını inanırsam ciddiye alırım. Geçen gün de söyledim: yüzde 47-48'den yüzde 52'ye kadar giden bir bantta seyrediyor. Benim herhangi tahminde bulunmam doğru değil. Biz hedef koyarız tahmin yapmayız" diye yanıt verdi.
Davutoğlu, başkanlık sistemine ilişkin tartışmaların sorulması üzerine, başbakanlık görevini üstlendiğinde kendisine birkaç hedef koyduğunu söyledi. Bunlardan birincisinin hükümet ederken bir dakika bile kopuk yaşanmaması ve bir süreklilik sağlamak olduğunu söyleyen Davutoğlu, göreve gelmesinin üzerinden 5-6 ay geçtiğini, gönül ferahlığıyla kopukluk olmadığını söyleyebileceğini ifade etti.
-"Ümidin varsa sandıktan bahset sokaktan bahsetme"-
Süreklilik içinde devam ettiklerini bildiren Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bakanlar Kurulunda bazı değişiklikler oldu ama insanlar da bir belirsizlik hali oldu bir geçti gibi bir kavram bile kullanılmayacak kadar net bir şey oldu. İkincisi AK Parti'nin birliğini, beraberliğini koruyup, AK Parti içerisindeki heyecanı artırmak. Hem birliği, beraberliği koruduk hem de kongrelerde heyecan gittikçe artan bir ivme kazandı. Üçüncüsü, ülkedeki huzur ortamını ve sükun ortamı içerisindeki 6-7 Ekim olayları benim başbakan olarak ilk ciddi olarak yaşadığım bir gerilimdi. Dışişleri Bakanı olarak çok kriz yönettik. Ama nihayet oradan tekrar kamu düzenine geçmemiz ve ülkeyi tekrar suhuletle seçime götürmek, bu bizim görevimiz. Seçim neticesi ne olursa olsun iktidardaki partinin birinci görevi ülkeyi seçime suhuletle götürmektir. Hiç şüphe yok ki biz iktidara devam edeceğiz diyoruz ama öyle olmamış olsaydı benim en aslı görevim ülkeyi suhuletle seçime götürüp ola ki emanet başka birine verilirse ona da saygı duymaktır. Onun için Kılıçdaroğlu'na söylüyorum: Ümidi kalmadığın için sandığa çağrı yapmıyor, sokağa çağrı yapıyor. Ümidin varsa sandıktan bahset, sokaktan bahsetme. Sokağa da parti mitingleri için çık. Molotofkokteyli kullananları, başına maske takanları, yüzünü örtenleri, sapan atacak olanları, sapan da çocuk sapanı değil taşların da bilyelerin de olduğu, bunları değil sandığı çağırması lazım."
62. Hükümet Programı'nı sadece 8 aylık değil 2023'e kadar yazdıklarını bildiren Davutoğlu, çok sayıda sektörel dönüşüm programları da hazırladıklarını anlattı.
Davutoğlu, seçimden sonrasında da seçim beyannamesine yansıyacak şekilde güçlü bir yeni anayasa vurgusu yaptıklarını aktardı. 2007'de ve 2011'de de anayasa vurgusu yaptıklarını anımsatan Davutoğlu, Türkiye'nin artık 12 Eylül anayasasından kurtulması gerektiğini vurguladı.
-"Yeni anayasada etkin bir yönetim modeli olarak tabi ki başkanlık ele alınabilir"-
Bu anayasanın bir bütün içerisinde ele alınması gerektiğini ifade eden Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Özgürlükçü, insan haklarına dayalı, kısa, öz, milli mutabakatı yansıtan, toplumun temel hassasiyetlerine özen gösteren bu yeni anayasa içerisinde etkin bir yönetim modeli olarak tabii ki başkanlık ele alınabilir. Bu anlamda seçim sonrasında ortaya çıkacak siyasi tabloyla inşallah milletimiz bize anayasayı değiştirecek çoğunluk verirse ya da muhalefet partileri geçmiş dönemde yaptıkları hatayı yapmayıp birlikte bir anayasa yazımı konusunda irade gösterirlerse bütün bunları hiçbir ön yargıyla yaklaşmadan ele almamız gerektiğini düşünüyorum."
Türkiye'de şu anda sağlıklı işleyen ya da işleyen bir parlamenter sistem olmadığını vurgulayan Davutoğlu, Türkiye'den denetim altına alınmış bir parlamenter sistem bulunduğunu dile getirdi.
-"Sistemin yenilenmeye ihtiyacı var"-
Davutoğlu, şunları söyledi:
"Hiçbir zaman bu parlamenter sistemde cumhurbaşkanlığı makamına milletin oyuyla Sayın Cumhurbaşkanımızın geleceği ya da ondan önce hatta Abdullah Gül'ün Meclis içerisine geleceği varsayımıyla bunlar yapılmadı. Şimdi hamdolsun cumhurbaşkanıyla başbakanlık makamları arasında bir uyum var. Ahmet Necdet Sezer döneminde, kişisel olarak kendisine saygı duyarız ama gerek Bülent Ecevit'le gerek bizim hükümette, rahmetli Ecevit'le neler yaşandığımız malum. Daha önceden neler yaşandı. Dolayısıyla sistemin bir yenilemeye ihtiyacı var. Muhalefet partilerine, başkanlık sistemini böyle otoriter bir model olarak yansıtıp tamamıyla tartışmayı otoriterlik üzerine oturtmak yerine onlara çağrımız gelin her şeyi konuşalım. Birlikte sizin de iktidar şansınızın olduğu, herkesin objektif yarış içerisinde olduğu bir model geliştirelim. Bu modellerden birisi başkanlık sistemi ve objektif şekilde de ele alınıp mutlaka sivil anayasanın önemli unsurlarından biri olarak gündeme getirilmelidir."
(Sürecek)