Davutoğlu, TRT Haber'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı.
İç Güvenlik Paketi'ne ilişkin tasarıyla ilgili bir soru üzerine Davutoğlu, "İç güvenlik reformuyla elde etmek istediğimiz şey bir daha bu ülkede hiçbir şehrimizde 6-7 Ekim benzeri görüntüler olmasın. Hukuk düzeni içinde herkes gösterisini yapabilsin, fikrini açıklayabilsin" yanıtını verdi.
Pazar günü Kadıköy'de hükümete sert eleştiriler yönelten bir gösteri yapıldığını dile getiren Davutoğlu, ancak gösteride hiçbir gerilimin de olmadığını hatırlattı ve "Biz eleştiriye karşı değiliz. Biz fikir ifade etmeye karşı değil, aksine teşvik de ediyoruz. Keşke fikir üretse Kılıçdaroğlu'nu da dinlesek ve istifade etsek. Ama fikir üretmiyor ki hakaret üretiyor, şiddet üretiyor, tahrik üretiyor. Dolayısıyla özgürlüklerin korunması güvenlikle birlikte olur" diye konuştu.
İç Güvenlik Reformu'nun bu hafta TBMM'de görüşülmemesine de açıklık getiren Davutoğlu, bu hafta uluslararası sözleşmelerin gündemde olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Dün grupta da söyledim. Bir hafta içinde herkes de düşünsün ama şunu beklemesin kimse bizden. Gelecek hafta Pazartesi'den Salı'dan itibaren bu reform gündemde olacaktır. Türkiye, seçime giderken güvenliğinden taviz vererek gidemez. Seçim sandık güvenliği teminat altına alınacaktır. Hiçbir tahrik ve provokasyona izin vermeyeceğiz ama özgürlüklerin de en geniş anlamda kullanılmasını teminatı olacağız."
Gecikmenin sebebinin bu reformla ilgili herhangi bir şekilde bir belirsizlik ortamına girilmesi olmadığını bildiren Davutoğlu, acil çıkacak Askeri Kanunlarda Değişiklik Tasarısı, uluslararası sözleşmeler ve gensorunun bu hafta görüşüleceğini ifade etti. Davutoğlu, "Gelecek hafta inşallah şiddet ve Meclis'e olumsuz görüntüler yansımayacağını ümit ediyorum, öyle çağrılar yapıyorlar çünkü. Ama normal. Meclis kendi vakarına yakışır şekilde inşallah bu reformu da gerçekleştirecek" diye konuştu.
-"Kanaatimi açıkladım ama yorumla yansıtmışlar"-
Hakan Fidan'ın görevinden istifa etmesine ilişkin bugün basına yansıyan haberlerin anımsatılması üzerine Davutoğlu, basına yansıyan değerlendirmeleri konusuna açıklık getirmek istediğini belirterek, "Beni tanıyanlar bilir. Ben hiçbir zaman ayak üstü açıklama yapmam. Mutlaka planlanmış bir şekilde açıklama yaparım. Önceden ilan edilir. Özellikle de gazetelere benim tek başıma demeç verdiğim hiç görülmemiştir" dedi.
Dışişleri Bakanlığı döneminde bazı özel demeçlerinin olduğunu ancak başbakanlık görevi sırasında gezilerde gazetecilerle görüşmelerinin dışında özellikle demeç vermediğini ifade eden Davutoğlu, şunları söyledi:
"Dolayısıyla bugün benim bir demecim söz konusu olmadı. Grup toplantısından çıktığımda Anadolu'nun değişik yerlerinden Avrupa'dan gelmiş çok sayıda misafir tek tek resimler çektirdi. O sırada aslında üç gazeteci ama ikisi yazdı, onlar da resim çektirmek istediler, çektirdiler. Bu konudaki kanaatimi sordular. Ben kanaatimi açıkladım, 'değişen bir şey yok' dedim. Yani ben kanaatimi açıkladım, ayrıca söyleyecek bir şeyim yok anlamında söyledim ama bunu bir yorumla yansıtmışlar. Böyle bir demeç verme iradesiyle ortaya çıkmış değil, söylenecek yeni bir şeyin olmadığını ifade etmek ve demeç vermeyi düşünmediğimi ifade eden bir şey."
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Hakan Fidan'la ilgili kanaatlerimi geçtiğimiz hafta içinde sorulduğunda da ifade ettim. Sayın Hakan Fidan devlete büyük hizmetler yapmış, bundan sonra da inşallah hizmet yapacağına inandığım bir arkadaşımızdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Hakan Fidan'la ilgili daha sonra ifade ettiği kanaatlerse aslında iki şeyi ortaya koyar. Bir: Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Hakan Fidan'a verdiği önemi, iki: Sayın Cumhurbaşkanımızın MİT Müsteşarlığına verdiği önemi. Yani bu iki makama da kişiye de çok önem vermiş olması dolayısıyla bu ifadelerin arkasında esas itibarıyla bu yaklaşım vardır. Bu konudaki kanaatini bana da sayın Cumhurbaşkanımız söylemiştir. Ben de Sayın Cumhurbaşkanımızın bu kanaatlerini Sayın Fidan'la paylaşmışımdır.
Ama Sayın Fidan'ın bütün diğer üst düzey bürokratlar gibi kendisiyle ilgili kararı verme hakkı var, o kendisiyle ilgili kararı ifade ettiğinde ben de bu karara Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi bende olan yetki itibarıyla saygı duydum ve bu anlamda da gereken adımlar atıldı. Buradan daha başka anlamlar çıkarmak doğru değil. Biz Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde de kurucu genel başkan olarak AK Parti'nin siyasetini dokuduğu dönemlerde de yapılan bütün çalışmalarda Sayın Fidan'ın katkıları hep olmuştur. Eminim bu harekete bundan sonra da katkı verecektir. Sayın Cumhurbaşkanımızın, kişiye de makama da duyduğu güven ve verdiği önem dolayısıyla bu ifadeleri kullandığına inanıyorum."
-"istişareler, AK Parti'nin çok güçlü geleneğidir"-
Bürokrasiden milletvekilliği adaylığı için gelen istifalarla ilgili, "Seçimler var tabii bu teveccüh mümkündür. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusu yöneltilen Davutoğlu, teveccühün AK Parti'ye yönelik olmasının bir anlamının bulunduğunu vurguladı.
Sadece bürokrasiden değil, gittiği vilayetlerde çok sayıda kişinin, o bölgenin saygın isimlerinin de AK Parti'den aday olma arzularına şahit olduğunu aktaran Davutoğlu, "Bu güzel bir şey. Siyaset nihayeti talep ile kaimdir. Bazen toplumsal talep olur, hizmet gelir, bazen kişiler makama talip olur hizmet vermek için. Milletvekilliği bu anlamda bence en onurlu görevdir" dedi.
Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Şöyle bir kanaat var: Milletvekili olunca bakan olmak ya da önemli görevlere gelmek şeydir. Hayır, milletvekilliğinin kendisi isim, unvan olarak daha başka herhangi bir unvana ihtiyaç hissettirmeyecek kadar büyük ve onurlu bir görevdir, unvandır, şereftir. Çünkü milletin vekili. Bugünlerde gelen bazı taleplerde 'ben şuradan aday olmak istiyorum' diyenlere şunu söylüyorum: Düşüncen oradan seçime kadar oradan aday olmaktır ama seçildikten sonra herkes milletin vekilidir, bütün bir milletin vekilidir. Yani Diyarbakır'dan seçilen de bütün milletin vekili, Edirne'den seçilen de İzmir'den seçilen de. Bizim nezdimizde bunun bir farkı yok. Konya vekili değil, milletvekiliyiz biz. Dolayısıyla bundan daha onurlu bir görev yok. Böyle onurlu bir göreve herkes talip olabilir. Bu teveccühü de yanlış görmemek lazım. Bu bir hırs şekline dönüşmemişse ki onu fark edersiniz. Bizim bu anlamda görevimiz istişarelerdir, AK Parti'nin çok güçlü geleneğidir."
Dün MYK toplantısının gerçekleştirildiğini anımsatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Emin olun 12 yılda böylesine güçlü bir gelenek oluşturmuş başka bir siyasi hareket yoktur. CHP'ye gidin şimdi aynı müracaatlarla şimdi ne yapılacağını bildiklerini zannetmiyorum veya başka partilerde. Bir hareket de olduğunu zannetmiyorum. Ama AK Parti'de çok köklü bir siyasi hareketin bütün izleri var. Bunda da Sayın Cumhurbaşkanımızın genel başkan iken koymuş olduğu kuralların, sürekliliğin büyük payı var. Dün hatta yine MYK toplantısında 'bütün adaylarla ilgili hafıza istiyorum' dedim. Hiç kimse ihmal edilmeyecek, hiç kimse önemsiz görülmeyecek, her müracaat eden aday ki binlerce tek tek değerlendirilecek ve hepsiyle ilgili bilgi talep ediyorum.
Hemen bu bilgiler bizde var, hafızamızda da var dediler. Bu çok önemli. Türkiye'nin siyasi elitini veya siyasi elit olma iddiasındaki topluluğunu avucunuzun içinde tutabiliyorsanız, kavrayabiliyorsanız, onlarla iletişim kurabiliyorsanız bu büyük bir güç. Dolayısıyla sadece bürokrasiyi değil, genel teveccühü çok doğru buluyorum. Demokrasinin sıhhat işaretleridir bunlar. Bürokraside bunun olması da bir sıhhat işaretidir. Yani ben devlette şu kadar görev yaptım, şimdi siyaset alanına geçeceğim. Sınırı nerede? Takdirde, yani bizde.
Ben dahil hiç kimse demokraside mutlak bir sandık anlamında emin olamayız, sonuna kadar çalışacağız. Aday adayı olmak, aday olmak anlamına gelmez. Aday olmak için bir adım atmak anlamına gelir. Aday olmak da milletvekili olmak anlamına gelmez. Bir maratonun ilk adımını atmaya niyetli çok sayıda bürokrat arkadaş bizlere başvurdu, referanslar gösterdi vesaire. Onlara da ben hepsine söyledim. Evet sizin hakkınızda olumlu düşünüyor olabiliriz. Ama tablonun bütününü görmeden bütün içinde ehliyetler karşılaştırılmadan kimseye bir taahhütte bulunamayız. Yani şu anda bize ulaşmamış olan bir isim ola ki bize ulaşmış olandan daha kıymetli daha değerlidir, daha ehildir. Dolayısıyla kimseye verilmiş bir taahhüdümüz yok. Bu anlamda da bir sükutuhayal yaşanmasını istemem ama kimseyi de ben engelleme yönünde bir cihete gitmedim. Yani bazı arkadaşlara söyledim tabii size bürokraside ihtiyacımız var dediğimiz arkadaşlarımız oldu ama çok özel bir engelleyici bir tutum takınmadım, ta ki dediğim gibi yerlerini garanti görmemeleri şartıyla."
-"Önemli olan talip ile matlubun bir ortak yerde buluşabilmesi"-
Başbakan Davutoğlu, "İşaret almak ve işaret vermek gibi bizim kullandığımız bir deyim var" sözleri üzerine de şöyle konuştu:
"Bu da muhataba bağlıdır. Geçerken nezaketen elini sıkıp tebüssüm ettiğinizde bile işaret gibi algılayabilir karşı taraf. Ya da işaret vermek istediğinizde dahi bunu işaret gibi görmemiş de olabilir. Ama burada önemli olan talip ile matlubun bir ortak yerde buluşabilmesi. Bu da istişare ile olur. Bizim çok sağlam bir istişare geleneğimiz var. Ben tek şeye önem veririm: İnsan havuzunun geniş tutulması. O geniş tutulduktan sonra onun içinde değerlendirilir, bazıları tekrar bürokrasiye döner, bazıları kendi özel hayatına döner ama bunun içinden en iyi ve ehil unsurları seçmek çok ciddi ahlaki bir sorumluluktur. Allah yanıltmasın, hep bazen Anadolu'ya gittiğimde güzel dualar duyarım. En güzel dualardan biri: 'Allah size iyi yardımcılar versin, sizi iyi insanlarla beraber yürütsün, haşretsin' duasıdır. Sağımıza ve solumuza baktığımızda güvenilir ehil insanların olması önemli. Bu anlamda AK Parti bir nesil yenilenmesi de yaşanıyor. 12 yıl az bir süre değil. Bu nesil yenilenmesi kan değişimi esnasında doku anlamında en iyi uyum gösterecek bir ekip oluşturmak önemli. Bir de toplumun bütün renklerini güzel bir kilim deseni içinde bir araya getirebilmek önemli. Bunları inşallah basiretle yapacak gücü Allah bize verir."
(Sürecek)