Başbakan Yardımcısı Akdoğan, Habertürk televizyonunda kanalında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Türkiye'nin uluslararası çok ciddi bir algı operasyonlarına maruz kaldığını belirten Akdoğan, şunları söyledi:
"Bu bir süredir var, yani işte otoriterleşme, eksen kayması teröristlere yardım ediyor iddiaları... Bahsettiğim bu konsorsiyum içerisinde lobi faaliyetleri olarak yani sadece AK Parti'ye kaybettirmek için Türkiye'nin de kaybetmesine razı olan bu yapıların olduğunu da düşünüyorum. Çünkü bunu görüyoruz, sinir uçlarında nerelerde nasıl lobi çalışmaları yaptıklarını, Türkiye'yi ve hükümeti kötüleyici nasıl yaklaşımlar sergilediklerini. MİT tırı hadisesi nedir. Kendi ülkesini teröristlere yardım yapan bir ülkeymiş gibi göstermek. Nedir bunun adı? İşte bu dışarıdaki algı operasyonlarına çanak tutmaktır. Bu konsorsiyumun bir parçası olmaktır. Amaca ulaşmak için her yolu mübah görüyorsan, hak hukuk tanımıyorsanız çok ciddi hastalıklı bir durum vardır. İster eline silah al insanların hayatını yok et, ister komplo kur, tuzak kur, tertip kur ve insanların hayatını mahvet. O insanların da aileleri var. Yüzlerce binlerce insana bu yapıldı. İnsanların onurunu, izzetini yok etmek, insanı yok etmekle birebirdir."
"Zulüm devam ettirilemez, bu yüzden bunlar patlak verdi, bir şekilde ortaya dökülüyorlar, çıkıyorlar" diyen Akdoğan, "Siz kendinizi hakikatin merkezine koyarak her şeyi gücün merkezi benim, gücü ben ele geçireceğim. Herkese istediğimi yaparım, kendi hedefinizi mutlaklaştırıp herkesi kurban edilebilir piyon gibi görmeye başlarsanız işte o zaman zulümler başlar ve yaptığınız zulümler arşıalayı titretir ve duvara toslarsınız" ifadesini kullandı.
-"Bu artık AK Parti'nin bir mücadelesi değil"
Paralel Yapı mücadelesinin hukuk zemininde devam edeceğini belirten Akdoğan, "Bu artık AK Parti'nin bir mücadelesi, kavgası değil, bu bir mücadeledir, bir devlet meselesidir, bir Milli Güvenlik sorunudur. Çünkü bu ihanet Türkiye'ye dönük bir ihanete dönüşmüştür. Bu yüzden bu bir devlet meselesidir. Bir MGK meselesidir, bunun parçası olarak bir mücadele konusu haline gelmiştir. Bu hastalıklı yapının gün yüzüne çıkmış olması en önemli kazanımdır" değerlendirmesinde bulundu.
Paralel Yapı ile mücadele sürecine ilişkin soru üzerine ise Akdoğan, şöyle devam etti:
"Aysbergin görünen yüzü konusunda ciddi bir mesafe alındığını söyleyebiliriz. Ama bunun tabii görünmeyen yüzleri var. Bu böyle çok farklı şekillerde tezahür edebiliyor. Takiye kültürüne sahip olduğu için, her yolu mübah gördükleri için farklı kisvelerde yaşamını devam ettirmeye çalışabiliyor. Bu yapı devlet vücuduna sirayet edip onu kullanmaya çalışan bir ruh gibi yani kullandığı güç kendi gücü değil, devlet unsurlarını kullanıyor. Ortada polis, savcı, hakim, hukuk sistemi var, kullandığı şey hukuk sistemi, Anayasa, yasalar onun mekanizması, onun üzerinden birtakım kişilere operasyon yapılıyor. Devletin gücü ve imkanlarını kullanarak vatandaşlara operasyon çekiyor. Siz nasıl kendinizi savunabilirsiniz. Bu gerçekten çok ciddi bir durum, bunu Avrupalıların da Batılıların da çok iyi anlaması lazım. Ortada hayalet bir örgüt var."
-Çözüm Süreci-
Çözüm Süreci'nin geldiği nokta ve bölgedeki olaylara ilişkin soru üzerine ise Akdoğan, şöyle konuştu:
"Dışarıdakilere ihtiyaç olmadan içeride zaten bu propagandayı yapan birtakım çevreler var. Şimdi anamuhalefet lideri de böyle, dışarıdakilere ihtiyaç bırakmadan kendi ülkesini kötüleme konusunda çok mahir. Yani siz ne yaparsanız yapın o yine karşı tarafta olan karşıdaki kim olursa olsun karşı taraftakini tutma yaklaşımı var. Yani Suriye sizin uçağınızı düşürdüğünde sizi suçluyor. Siz karşılık olarak Suriye uçağını düşürdüğünüzde yine sizi suçluyor. Yani her halükarda karşı tarafı tutan ve sizi suçlayan bir anlayış. Böyle bir siyaset tarzı olabilir mi. Televizyon izleyenler görüyorlar, bir sorun yaşanıyor ama polis orada, güvenlik güçleri orada müdahale ediyorlar. Yaşanan hadiseler üzerine bu tür siyasi yorumlar yapmak Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne hiçbir faydası yoktur."
Akdoğan, kamu düzeni ve güvenliğini sağlamak için ne gerekiyorsa hükümetin yapmakta olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Tespit yapılabilir, eleştiri yapılabilir, bunlar konuşulabilir. Bunlar başka bir şey. 'Öldük bittik, yandık, Türkiye şu noktaya geldi' şeklinde felaket tellallığı yapmak bu doğru bir siyaset tarzı değildir. Kobani hadisesi sonrasında yaşananlar gerçekten önemli olaylardı. Birçok şehirde hadiseler meydana geldi ama devlet aklı, devletin imkanları bunun üstesinden gelmeyi her zamanki gibi başardı. Cizre'deki olay bunun yanında çok küçük bir hadise. Devletin gücü ve kudreti bunları bastırabilecek, bu sorunları çözebilecek şekildedir. Bu güce ve kudrete devlet sahiptir, bunun gereği yapılmaktadır. Vatandaşımızın hakkını hukukunu korumak için ne gerekiyorsa, en ufak bir taviz verilmeyecektir."
-Kamu düzeni güvenliği-
"Kobani olaylarından sona bir türbülans yaşandı daha sonra süreç tekrar rayına oturdu" diyen Akdoğan, "Kamu düzeni güvenliği bu süreçte önemli bir parametredir diyoruz. HDP'ye de bu tür uyarılar yapıyoruz. 'Bu konuda biz taviz vermeyiz, bu kamu güvenliği sağlanmalıdır' şeklinde çağrılarımız oluyor. Bunu birileri onlardan bunu bekliyoruz, rica ediyormuşuz gibi algılanabiliyor, bu onlardan beklediğimiz bir şey değil. Çözüm Süreci'nin hassasiyetleri bağlamında elbette HDP'ye de bizim böyle bir çağrı yapmamız, bu konuda duyarlılık göstermelerini beklememiz bizim uyarılarımız olabilir. Ama bunu onların yapmasını beklemiyoruz, devlet bunu yapacak güç ve kudrete sahiptir" değerlendirmesinde bulundu.
Akdoğan, bölgedeki bütün aktörlerin sivil toplum kuruluşlarının sürecin parçası olduğunu, onlarla birlikte bu yolun yüründüğünü, sürecin toplumsal destekle sürdürüldüğünü anlattı.
Toplumsal desteğin çok yüksek olmasının nedeninin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu belirten Akdoğan, şunları kaydetti:
"Toplumsal desteği üst noktada tutmak büyük önem taşıyor. Toplumsal desteğin üst noktada durması da bize duyulan güvendendir. Bu süreci başlatan Tayyip Erdoğan'dır, toplumsal destek çok yüksekse Tayyip Erdoğan'a duyulan güvenden dolayı olmuştur. Daha sonra Başbakanımız Davutoğlu'nun da taşın altına bütün gövdesini koyması, çok ciddi bir kararlılık sergilemesi ona duyulan güven, AK Parti'ye duyulan güvenle süreç bir noktaya gelmektedir ve sürecin sahibi biziz."
Çözüm Süreci'nin devam ettirildiğini yineleyen Akdoğan, "Hiç olmadık kadar tünelin ucundaki ışık da görülmüş durumda, umutluyuz ve çok samimi bir gayret içerisindeyiz" dedi.
Bölgede eskiden büyük can kayıpları yaşandığı belirten Akdoğan, "Biz on binlerce insanımızı kaybettik. O olaylar olduğunda Türkiye bölündü, öldük, bittik diyor muydu bunlar. Bu politikanın alternatifi şu demektir: Her yıl belirli sayıda insan ölsün, her yıl şu kadar milyar dolar parayı harcayalım, insanımızın cebindeki parayı alalım oraya yatıralım, şu kadar şehit vermeyi de göze alalım. Ha bu sorunu böyle idare edip gidelim. Bu ahlaklı bir siyaset tarzı olamaz" diye konuştu.
Akdoğan, "AK Parti, çözümsüzlük çözümdür anlayışını yerle bir ederek iktidar oldu. Yani Kıbrıs sorununda, Ermeni meselesinde, Kürt meselesinde, terör hangi konu varsa bu daha önceki aldatmacayı biz kaldırıp attık. Avrupa Birliği konusu da öyle. Bütün bunları bozup sahici bir ilişki, yani sorun çözen" dedi.
Türkiye'nin birlik ve bütünlüğü için bu süreci başlattıklarını belirten Akdoğan, şunları söyledi:
"Bunu söyleyen siyasetçiler, yani sen Şırnak'a gidebiliyor musun arkadaş. Hakkari'de siyaset yapabiliyor musun, oralara gidip bayrağını dalgalandırabiliyor musun. Sen oralarda var mısın. İşte gittiler, valiliğin önünde açıklama yaptılar. Niye kendi parti binan önünde yapmadın, yok çünkü. Böyle bir şey olamaz. Ama ben siyaseten de hükümet olarak da orada varım. Bizim bu anlayışla bu zihniyetle mücadelemiz devam edecek. Şu anda Çözüm Süreci bir noktaya varsa bile siyasi mücadelemiz devam edecek. Yani şu anda Çözüm Süreci örgütün silah bırakması bağlamında yürüyen bir süreçtir. Nihai çözüme ulaşmak Türkiye'nin önemli bir sorundan, terör meselesinden kurtulması anlamına gelecektir."
(Sürecek)