Gerekçeli kararda, Evren ve Şahinkaya ile avukatlarının, savunmalarında, "ülkedeki yaşanan ve bir türlü önlenemeyen anarşik olaylar nedeniyle milletin ve devletin bekası için 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin kendilerine verdiği yetkiye dayanarak, yönetime el koymak zorunda kaldıklarını" söyledikleri ancak kendilerine verilen yasal yetki çerçevesinde görevi anarşi ve terörü önlemek, halkın can ve mal güvenliğini sağlamak olan askerlerin, o dönemki gelişmeleri bahane ederek siyasete yön vermeye çalıştığı vurgulandı. Gerekçeli kararda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Ülkenin, devletin, milletin bekasını sadece kendilerinin düşündüğü inancı ile hareket etmişler, millet adına yaptıklarını söyledikleri darbeler ile aslında millet iradesini hiçe saymışlar, halkın iradesi ile seçimle yönetime gelen ve millet iradesini temsil eden anayasal kurumların ve sivil idarenin devleti kendilerinden daha iyi yönetebileceğine inanmamışlar, ülkenin ve milletin tek sahibi olarak kendilerini görmüşlerdir.
Milletin egemenlik hakkını millet adına, millete rağmen Anayasa ve yasaları hiçe sayarak gasp etmişler, bunu da ülkenin, milletin ve devletin bekası için yaptıklarını söylemişlerdir. Ülkede terör ve anarşi olayları yaşanırken, 211 sayılı kanunun 35. maddesi ile kendilerine verilen yetkiyi sivil idareden aldıkları emir ile görevlerini yapıp suçluları yakalaması ve güvenliği sağlaması gerekirken, bu görevlerini unutarak ülkeyi idare etmeye kalkışmışlardır.
Halk iradesi ile başa gelen, anayasa ve yasalara göre sivil idareye karşı bağlı ve sorumlu olduklarını unutarak ülkeyi yönetmek istemişler, ülkenin menfaati için yaptıklarını söyledikleri darbeler ile demokrasiyi kesintiye uğratarak, Türk milletinin medeni milletler arasında yer almasını ve ülkenin gelişmesini engelleyerek demokrasi kazanımlarını ve demokrasi birikimlerini yok etmişler, demokrasi kültürünün oluşmasını engelleyerek ülkeyi daha da geriye götürmüşlerdir. Darbeye gerekçe olarak gösterilen, ülkede yaşanan terör anarşi ve çatışmaları önlemek görevleri olduğu halde bunları askeri darbenin nedenleri olarak gösterip, halk nazarında hukuk dışı ve fiili bir durum olan darbeye meşruiyet kazandırmaya çalışmışlardır. Olayları bastırarak önlemek yerine, adeta geri planda kalmayı tercih etmişler, ülkenin siyasiler tarafından yönetilmez hale geldiğini adeta halka göstermeye, bu şekilde halkın nazarında meşruiyet kazanmaya çalışmışlardır. 'Sen ülkeyi yönetemedin, idare edemedin, senin çıkardığın yasalar ile ülke yönetilmez hale geldi, ancak ben yönetebilir, ben idare edebilirim, mevcut hukuk kuralları ile ülke idare edilemiyor, ancak fiili askeri güçle yönetilebilir' demek istemişlerdir."
-Demirel'in sözlerine atıf
Dönemin Başbakanı, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, basına verdiği röportajlardan "Kanlar akıyordu, çünkü Sayın Kenan Evren'in Çankaya'ya çıkması gerekiyordu", "11 Eylül günü akan kan 13 Eylül'de nasıl durdu?", "(Yetkimiz yoktu) dediler. 13 Eylül günü var olan yetki, 11 Eylül günü de vardı", "Askerler isteselerdi, anarşi ve terörü önleyebilirlerdi. Nitekim 12 Eylül günü bıçak ile kesilir gibi kesildi. İdareye el koymaya kararlı oldukları için bilerek anarşinin üzerine gitmediler" ifadelerine işaret edilen kararda, şöyle denildi:
"Bütün bu hususlar göstermektedir ki sanıklar tarafından koşulların oluşması için fırsat kollanmış, uygun koşulların oluştuğu kanaatine varılınca da müdahaleyi gerçekleştirmişlerdir. Bu şekilde sanıklar devletin yapısını, rejimini, devlet kurumlarını, kurumlar arası ilişkileri düzenleyen Anayasa ve yasaları hiçe sayarak, hiç bir hukuki meşruiyeti olmayan gerekçeler ileri sürerek, mevcut hukuk düzenini yok farz ederek, fiili bir durumla iktidarı ele geçirmek suretiyle kendilerine isnat edilen suçları işlemişlerdir.
Bu nedenle sanıkların, ülkenin bulunduğu koşullar, yaşanan terör ve anarşi eylemleri de dikkate alındığında müdahaleden başka çare kalmadığı yönündeki savunmaları samimi ve inandırıcı bulunmamıştır."
Kararda, sanıklarca askeri darbe ile ortadan kaldırılmadan önce yürürlükte bulunan 1961 Anayasası'nın 4. maddesinde "Egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milletinindir. Millet, egemenliğini, anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir suretle belli bir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılmaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını anasayadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz", 5. maddesinde, "Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez" ve 6. maddesinde ise "Yürütme görevi, kanunlar çerçevesinde, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından yerine getirilir" denildiği belirtildi.
-Hüküm
Kararda dlay tarihinde Adalet Partisi Genel Başkanı olan Süleyman Demirel'in Başbakanlığında kurulan 43. hükümet görevdeyken Genelkurmay Başkanlığını yürütenn Kenan Evren, Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapan Tahsin Şahinkaya'nın, vefat eden dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin, Deniz Kuvvetleri Komutanı Mehmet Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun'un fikir ve eylem birliği içinde, emir komuta zinciri dahilinde, daha önceden hazırladıkları ve Bayrak Harekatı adını verdikleri plan doğrultusunda, 12 Eylül 1980'de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gücünü kullanarak, askeri darbe ile cebren, yürürlükte bulunan 1961 Anayasası ve yasalar çerçevesinde seçimle göreve gelmiş TBMM ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini feshettikler aktarıldı.
Kararda, sanıkların TBMM'ye ait yasama yetkisini, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kuruluna ait yürütme görevini ele geçirerek, TBMM üyelerinin dokunulmazlıklarını kaldırıp, bütün yurtta sıkıyönetim ilan ettikleri, siyasi parti faaliyetlerini ve yurt dışına çıkışları yasakladıkları, Başbakan Süleyman Demirel, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Milli Selamet Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan ve MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'i zorla gözaltına aldıkları ifade edildi.
Sanıkların, anayasal düzeni ortadan kaldırmak suretiyle 765 sayılı TCK'nın "Devlet Kuvvetleri aleyhine cürümler" başlığı altında yer alan 146/1 maddesinde düzenlenen "Cebren Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye Kanununun tamamını veya bir kısmını tağir, tebdil veya ilga ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisini ıskata veya vazifesini yapmaktan men" suçu ile 147. maddesindeki "Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men" suçunu işlediklerinin iddia, sanıkların samimi ikrarları, dosyadaki tüm bilgi ve belgelerle sabit görüldüğü bildirilen kararda, Evren ve Şahinkaya'nın, bu suçlamadan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldıkları, duruşmadaki hal ve hareketleri, mahkemeye karşı saygılı tutum ve davranışları, samimi ikrarları ve tüm dosya kapsamının lehlerine takdiri indirim sebebi kabul edilerek, cezalarının müebbet hapis olarak belirlendiği bildirildi.
(Bitti)