Dolar

42,5272

Euro

49,6295

Altın

5.776,96

Bist

10.970,91

Sınavsız Eğitim de Mümkün!

2 Ay Önce Güncellendi

2025-10-01 10:38:40

Prof. Dr. Mehmet Şahin

Her ülkenin kendi eğitim sistemi vardır. Her ülkenin eğitim sisteminin de kendine özgü eğitim felsefesi vardır. Bu eğitim felsefesi o eğitim sistemine giren vatandaşların sistemden çıkınca nasıl bir vatandaş olacağını da belirler.

Öyle ise bir ülkenin eğitim sistemi hedeflediği vatandaş tipini kendi felsefesine uygun olarak eğitir. Sistemin çıktısı olan vatandaş hangi duyusal özelliklere sahip olacak ve tutumu ne olacak sorusu cevabını bulur. Ne tür bilgilerle donatılacak ve bilişsel özellikleri neler olacak sorusu da sistem ile cevaplanır. Ayrıca o vatandaşın duyusal özellikleri, bilişsel donanımı yanında ne tür becerilere sahip olması gerektiği de eğitim sistemi içinde belirlenir.

Türk eğitim sisteminin bir felsefesi var m?

Üzülerek ifade etmek gerekir ki açı ve net ifadelerle yerini bulan bir eğitim felsefemiz yok. Bu ne demek?

Eğitim süreci tamamlandıktan sonra sistemden çıkan vatandaşlarımızın ülkesine yönelik tutumu ne olacak? Dünyaya bakışı nasıl olacak? Kendine bakışı ne olacak? Çevreye bakışı ne olacak?

Peki, bilişsel olarak yüklenen bilginin niteliği nedir? Bir başka ifade ile bilgili insan yetiştirme hedefi yok mu?

Zaten mevcut eğitim sistemimiz bilgi üzerine odaklanmaya devam ediyor. Bilginin doğası, bilginin doğruluğu, tutarlılığı, felsefesi tartışılmadan ders kitaplarında yazılı olan bilgi aktarılıyor ve insanımızdan bu bilgileri depolaması isteniyor.

Bir başka ifade ile bilgi tekrar edilerek, ezberlenerek zihinde tutulsun ki ileride yapılan testler de o bilgiler sorulacak ve ona göre puanlama ve değerlendirme yapılacak.

Gelelim beyin-kas işlemi olarak görülen becerilere.

Burada temel bir soru var. Bizim eğitim sistemi bilgili bir insanı mı öncelemekte yoksa becerikli, yani farklı becerileri olan bir insanı mı hedeflemekte?

Şu andaki Maarif Modeli beceri odaklı bir model olduğunu ilan ediyor ama yapılan sınavlar öyle demiyor? Sınavlar hala ağırlıklı olarak bilgi ölçen sınavlar.

Neden böyle?

Çünkü bizim eğitim sistemimiz de becerilerle donanımlı, sadece tüketen değil üreten bir vatandaş yetiştirmeyi hedefliyor mu?

Sizce şu anda bizim eğitim sistemimize dâhil olan ve sistemden çıkan vatandaşlarımız, gençlerimiz ağırlıklı olarak tüketiyor mu yoksa üretiyor mu?

Biraz da küresel bakalım eğitime. Dünyada ekonomik olarak oyun kurucu olan az sayıdaki üreten ülkeler diğer ülkelerin de üretmesini ister mi? Yoksa onların kendi ürettikleri ürünleri tüketen ülkeler olarak kalmasını mı ister?

Az sayıdaki üreten zengin ülkeleri için asıl tehlike nedir biliyor musunuz?

Bizim gibi ülkelerin beceri odaklı bir eğitim sistemine geçmeleri ve üretmeye başlamaları. Üretim deyince aklınıza sadece maddi üretim gelmesin. Bizim üretmekte en çok zorlandığımız alan zihinsel ürünlerimiz. Yani aklımızı kullanarak, düşünerek, zihnimizi devreye sokarak yapmamız gerek ürünler hepsinden önemli.

Aklımızı kullanarak üreteceğimiz kavramlar, var olanı eleştirme ve değerlendirme, gelecek öngörüleri, geliştirilecek olan ulusal ve küresel geliştirilecek ve uygulanacak projeler eğitim sistemi ile doğrudan bağlantılı.

Tam tersine tembel bir nesil, üretmeyen fakat tüketen, aklını devreye sokarak düşünme becerisi olmayan, kendi sorunlarını kendisinin çözebileceğini düşünmeyen vatandaşlar yetiştirmek de eğitim sistemi ile doğrudan bağlantılı.

Öyle ise şu temel soruyu soralım. Eğitim sistemimiz düşünen, üreten, bağımsız, iradeli vatandaşlar mı istiyor yoksa bu becerilerden yoksun çalışan ve sistemi kuranların üretimine hizmet eden köleler mi istiyor?

Bu soru boş bir soru değil.

Yirminci yüzyılın başlarında ABD'de yapılan eğitim reformunu yapıldı. Eğitim sisteminin felsefesini kim belirledi dersiniz?

Tüm zamanların en zengin insanlarından biri olan John D. Rockefeller, 1902 yılında Genel Eğitim Kurulu oluşmasına liderlik etti.

Rockefeller amacının görünürde eğitim sistemini iyileştirme ve toplumu yükseltme arzusunu dile getirdi. Oluşturduğu kurul eğitim sisteminin standartlarını belirledi. Ancak bu standartlaştırma, beraberinde gizli bir gündem taşıyordu.

Görünürde kurulun görevi eğitim standartlarını belirlemek idi ama kurula liderlik eden Rockefeller'in bir zengin olarak kafasında sanayicilerin çıkarlarına hizmet edecek bir iş gücü oluşturmak vardı.

Rockefeller asıl amacını şöyle ifade ediyordu: "Düşünen insanlardan oluşan bir ulus değil çalışanlardan oluşan bir ulus istiyorum.”

Burada biz de dâhil tüm dünyada sorulması gereken bir soru var. Eğitim sistemimiz düşünen insanlardan oluşan bir ulus mu istiyor yoksa çalışanlardan oluşan bir ulus mu istiyor?

Eğitim sistemimizde hangi beceriler öne çıkarılıyor?

Düşünme becerileri var mı?

Yaratıcılık var mı?

Problem çözme becerisi var mı?

Anlama ve anlamlandırma becerisi var mı?

Düşünme ve özellikle eleştirel düşünme becerisi var mı?

Bağımsız düşünebilen insanlar yetişiyor mu?

Yenilik ve yenilikçilik potansiyeli var mı?

Geleceğe yönelik düşünme ve hayaletme becerisi var mı?

Soru ve sorun çok. Eğitim hayatı çok seçmeli testlerden oluşan sınavlarla geçen bir gençlikten bütün bu becerileri bekleme hakkımız var mı?

Size önemli gördüğüm bir şey söyleyeyim. Test odaklı ölçme yapan bir eğitim sistemi yukarıda verilen tüm becerileri öldürür.

Biran önce zorunlu eğitime ve süresine el atılmalı. Gönüllü ve sevimli eğitime geçilmeli. Çalışan ve tüketen köleler yerine üreten, düşünen, bağımsız ruhlu, özgüvenli, özdeğerleri ile varolacağı bilincine sahip vatandaşlarımız olsun.

Sınavsız eğitim de mümkün! Yeter ki zihnimizdeki duvarları yıkalım ve kendimize ve insanımıza daha geniş ve olumlu bakalım!

Prof. Dr. Mehmet ŞAHİN \ Timeturk

Tüm Yazıları

Haber Ara